9:58
Gözlerini büyük acıyla açmıştı Taehyung. Akıttığı tuzlu yaşlar kurumuş, kirpikleri bir birine yapıştırmıştı. Açarken bile kuruluktan dolayı gözlerini kaç kere açıp kapatmak zorunda kalmıştı. Kafasını kaldırıp gözlerini ovmak için ellerini hareket ettirmeye çalıştığında boynunda acı hissetti. Tutulmuştu. Hareket ettiremiyordu ve her kıpırdayışında hissettiği acıyla birlikte sesli küfürlerini savuruyordu.
Kulağına komutanının sesleri geliyordu. Birşeyler anlatıyor, arada başkalarının sesi karışıyordu. En son hangi vaziyetde olduklarını düşündü. Komutanı son nefeslerini verirken, kendisi ağlamaktan içi feryat ediyordu. Bilincini kaybedip gözlerini kapatırken sevgilisinin nefes alışı kesilmişti.
Bu anımla birlikte Taehyung onun ölmediğini düşünerek yattığı yerden başını kaldırmak istedi. Onun sağ olduğundan emin olmak istiyordu, çünkü uyanır uyanmaz aklında onun sözleri vardı. Ancak tekrardan acıyan boynuyla birlikte başını tekrar tahtanın üzerine koydukta boynunda bir el hissetti. Gözlerini aralayıp bakabildiği kadar etrafına bakındığında arkadaşının sesini duydu. Sesi duyulmasın diye yavaş çıkmıştı. Yüzünü göremese de ses tanıdıktı.
"Boynun tutulmuş Taehyung, biraz sessiz ol"
Jimin onun boynuna bir eliyle masaj yapmaya çalıştığında Taehyung ağlamaklı sesle "Seokjin nerede?" dedi.
"Ne?" Jimin onun yüzüne anlamamışca baktığında hala arkadaşının gözlerinin kapalı olduğunu gördü. Göz etrafı şişmiş ve kızarıktı. Titrek nefesler alıyor, burnunu çekiyordu. Jimin onu rahatlatmak için saçlarını okşadı.
"Seokjin nerede?" diye tekrar sordu Taehyung. Bu sefer gözlerini açmış, arkadaşının surat ifadesini görmüştü. Sesi yüksek çıkmıştı. Bununla beraber içerideki herkes ona bakmış, Taehyung ise arkadaşının giyimiyle kaşlarını çatmıştı.
Başını kaldırmak için tekrar hamle yaptı. Acıyı umursamayarak yavaşça başını kaldırmak istedi. Etrafı görmek ve sevgilisinin nerede olduğunu bilmek istiyordu, zira hala onun sesi kulaklarına doluyor, bir umut onun sağ kaldığına inanmak istiyordu.
Ancak kendisi çok fazla olmayan yükses sesle arkadaşına sevgilisinin nerede olduğunu sorduğuna tüm sesler durmuş, Jimin ise saçlarında dolaşan elini hızla çekmiş başını öne eğmişti. Kimin olduğu belli olmayan tabanlı ayakkabı sesi odada yankı yaparken, Jimin arkadaşından biraz uzaklaşmış, yerinde rahatsızca kıpırdanmıştı.
Taehyung ise sesin kime ait olduğunu anlamak için başını kaldırdığında siyah ayakkabılar tam önünde son adımını atmış ve durmuştu."Seokjin derken umarım beni kast etmiyordunuz Kim Taehyung" Taehyung sesin sahibiyle göz göze geldiğinde içindeki o feryadın rüzgarla birlikte savurlduğunu hissetti, çünkü Kim Seokjin görebileceğiniz en sağlam haliyle tam Taehyung'un karşısında duruyordu. "Çünkü ben sizin adımla hitap edebileceğiniz arkadaşınız değilim, öğretmeninizim"
Taehyung gördüğü sevgilisiyle içindeki çiçek bahçesinde kelebeklerinin kozalarını delerek uçuşmaya başladığını hissetti. Tüm ağrılarını unuttu, canına can geldi. Sarılmak istedi. Sarılmak ve onu kurtaramadığı için özür dilemek istedi. Belki de eğer arkadaşlarının dediği gibi evde, Hoseok'un yanında kalsaydı, ikisi de sağ kalabilirlerdi. Tüm olanlar onun yüzündendi ve kendini suçu hissetmeden alıkoyamıyordu. Sevgilisi sağ olduğu için Tanrıya her tür dualarını sunabilirdi.
Hızlıca ayağa kalktı, gözleri güneşi görmüşcesine parladı. Ellerini uzattı sarılmak için, ancak öğretmeni ellerini göğsünde birleştirmiş, kaşlarını çatmıştı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tarih, anıları meydana çıkarır✓ (TaeJin)
Short Story"Bu yüzden Kim Taehyung," öğretmen masasından kalkıp elindeki kalemi öğrencisine tehdit edermişcesine salladı "Tarihin tekrar yaşanmasını istemiyorsan, dersi güzelce oku. Yoksa, yedi saniyenin aksine, geçmiş fazla uzun sürecek" Öğrenciler kıkırdayıp...