7.Bölüm: İLK ÖPÜCÜK

487 22 25
                                    

Yıldızın kalbi mideme attığım gibi geri çıkıyordu.

Kalbi geri yerine koydum ve ayağa kalkıp geldiğim gibi, geri geri yatağa döndüm.

Rüyam tamamen geri sarıldı. Beş saniye içinde hızlı hızlı geriye dönmeye başladı.

Geri yatağıma girdim ve gözümü kapattım.

Birden derin ve sesli bir şekilde nefes alarak gözlerimi tekrar açtım. Durmadan nefes alıyordum ve tüm vücudum ter içinde kalmıştı. Göğsüm kabarıyor ve geri sönüyordu.

Çok kötü bir rüya görmüştüm. Hatta rüya değil kabus görmüştüm. Yıldızın kalbini çıkarıp yutmuştum. Buna hala inanamıyordum.

Ellerimi yüzüme doğru getirdim ve alnımdaki terleri silmek için elimi alnıma dayadım. Yüzüm sanki kurumuyor daha da ıslanıyor gibiydi. Parmağım sızlamaya başladı. Elimi alnımdan çekerek baktım.

Ellerim kan içindeydi.

Buna inanamadım. Rüyamda elimin kesildiğini görmüştüm. Şimdi ise gerçekte kan içindeydi. İyide bu nasıl oluyordu? Giderek endişem artıyordu.

Ben rüya mı görmüştüm yoksa gerçek miydi tüm yaşadıklarım?

Yıldız! Yoksa ona yaptıklarım gerçek miydi? diye düşünerek yatağımdan fırladım. Çarşafın ucundan biraz bez kopararak parmağıma doladım. Odada endişeli endişeli gidip geliyordum.

Sonunda "Yok bu böyle olmayacak" dedim ve meşaleyi aldım, odadan çıktım.

Uzun, kapılarla dolu koridorda yalnız yürüdüm. Gidip gelmeye bir de burda başladım. Aklım Yıldıza kayıyordu. Ona zarar gelmiş gibi hissediyordum ve korkuyordum. Büyük kapıya yöneldim. Ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı yavaş yavaş açtım. Sütunları geçtim. Temiz hava bir an olsun iyi gelmişti. Derin derin nefes alıp verdim. Merdivenlere varınca tünelin tam ortasına baktım.

Tüylerim diken diken oldu. Ellerim titremeye başladı.

Yıldız tıpkı rüyamda olduğu gibi Tünelin tam ortasında yatıyordu.

Her şeyiyle tıpkı rüyamdaki gibiydi. Ona yaklaşacaktım ama bunu yapmaya korkuyordum. Ona zarar vermekten korkuyordum. Ona zarar gelmiş olmasından korkuyordum.

Uyandığımda rüyamda olduğu gibi ellerim kan içindeydi, Yıldız aynı pozisyonda, aynı yerde yatıyordu. Yıldıza bir şey olmuş olmasından çok korkuyordum. Ama yaklaşmasam olmazdı. Eğer bir şey olmuş olsa vicdan azabından yaşayamazdım. Tüm korkumu ve endişemi bir köşeye attım -en azından kendimi kaldırmayı başardım- Yıldıza doğru yürümeye başladım. Her adımım daha da ağırlaşıyordu. Hem yürüyor hem korkuyordum. Ve sonunda Yıldızın yanına vardım.

Baş ucunda diz çöktüm. Ve ona dokun(a)madan seyre daldım. Göğsünde herhangi bir yara veya yarık yoktu. Her şey normal gibiydi.

Elinin teprenmesiyle irkildim. Ama uyanmadı ve ben yine onu seyre daldım. Çok tuhaftı. Sanki Simsiyah bir alanda, ince ışık demetlerinin birleştiği noktada bütün ışıkları toplamış, sadece o vardı. O varken gözüm başka bir şey görmüyor gibiydi. Bu yaşadığım neydi hiç bilmiyordum ama bildiğim tek şey beni ne kadar çok etkilediği ve ilk defa başıma geldiğiydi.

Parlak ve beyaz olan tenine dokunmak, onu sıkıca sarmak istiyordum. Ama aramızda bir engel var gibiydi, kollarımı zincirlemiş kendine. Ve bu zincirin anahtarı sadece Yıldızımdaydı. Benim Yıldızım.

Her gece, çatı katındaki odamın küçük yuvarlak penceresinden izlediğim Yıldızım. Adını Gece Güneşi koyduğum Yıldızım.

Ben ailemi görme umuduyla bakardım her gece gökyüzüne. Ama hep -seçtiğim- en parlak Yıldızı izlerdim.

Gece GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin