HİLEKAR

29 9 0
                                    

Yolculuk Era'yı yormuş olmalıydı uzun zaman sonra ilk kez kesintisiz bir uyku çekmişti. Germa eline yeni kıyafetler tutuşturdu. Era bluzu giyerken kapıya yöneldi.

"Nereye gidiyorsun?"

"Asıl soru nereye gidiyoruz?" Böylece Era peşinden gitti. Sarayın koridorlarında düne göre bir hareketlilik vardı. Lacivert giyinimli saray görevlileri, yanlarından geçerken başlarını hafifçe öne eğerek onları -daha çok Germa'yı- selamlıyorlardı. Meraklı gözleri bir süre Era'nın üzerinde oyalandıktan sonra yollarına devam ediyorlardı. Düne göre değişen diğer şeyse Kara Muhafızların artışıydı. Her koridorun başında ve sonunda dimdik ve hiç hareket etmeden duruyorlardı.

Era nereye gittiğini bilmiyordu. Neden burada olduğunu bilmiyordu. Tek yaptığı hayatın onu sürüklediği yere gitmekti. Germa kapıyı açtı. İçerideki adam kitap yığınlarının arasında oturuyor. Hızla bir şeyler yazıyordu. Bize bakmamıştı bile. Dışarı çıkmayı düşündü.

"Burada kalmalısın." Era şaşkınlıkla adama döndü. Aklını okumuş olmalıydı. Darres.

"Aklını okumadım geleceğini görebiliyorum."

"Victor, saray kahini" dedi Germa. Adam ayağa kalktı. Kısa boyluydu. "Yardımların için teşekkürler Germa, artık gidebilirsin." Germa bana baktı. Aklından kalmak için ısrar etmeyi düşünüyor olmalıydı yine de çıktı.

Adamın gücü Era'yı etkilemişti. Olacak her şeyi bilmek özel bir güçtü.

"Annenin mektubunda darres olduğunu öğrendin. Tıpkı annen gibi. Bir zamanlar o da buradaydı. Senin de olduğun gibi." Annem, düşüncesi bile Era'nın gözlerini yaşartıyordu. Henüz sekiz yaşındayken onu kaybetmişti. Yıllar sonra ona bıraktığı mektubu bulmuştu. Birkaç satırdan fazlası değildi. Era mektubu bulduktan sonra yakmıştı. İstediğinden değildi. Elinde olsa ömür boyu saklardı ve annesi bunu biliyor olacaktı ki mektubu yakmasını istemişti. Era'nın annesi hep öyle olmuştu, bir eşyaya bağlı kalmak onun için aptallık ve yükten başka bir şey değildi.

Üzerinde yazanları hayal meyal hatırlıyordu. Sevgili kızım... çok üzgünüm... tek yol buydu. Özürlerden başka bir şey yoktu. Sadece son kısımda yıllarca sakladığı gerçeği, ikisinin de darres olduğunu, yazmıştı.

"Onu tanıyor muydunuz?"

"Tanıdığım en cesur kadındı. Darreslerle ilgili özel görevlere gönderilirdi. Her zaman başarıyla geri dönerdi." Adam bana yaklaştı ve boynumdaki iki kolyeye baktı. "Bu da onun çalışmalarından biri. Darreslerin güçlerini taşlara hapseder ve o taşı eline alan kişi gücün sahibi olurdu. Annen senin gücünü bu taşa koymuş olmalı." Kafasını sallayarak onayladı. Taşların birisini Germa alıp kaçmıştı diğeriniyse Era'ya bırakılan mektupta bulmuştu. Adam Era'nın iki kırık parçadan oluşan kolyesine baktı. Her taşa bir ip bağlanmıştı. İki kolyede boynundaydı.

"Parçaları annen kırdı. Onarılamayacak şekilde yapmamaya özen göstermiş olmalı." dedi kahin ve devam etti. "Gelecekteki sen sana birkaç şeyi söylememi istedi. Değerini bil çünkü bunu hiç kimseye yapmam." Era şaşırdı. Gelecekteki o mu?

"Prens Kessl'ın takımına katılmalısın. Bunun için her şeyi yapmalısın." Amoris prensin adıydı. Görev ne anlama geliyordu?

"Se vitrae drullo."

"Ne?"

"Öyle dememi isteyeceksin."

Hiçbir şey anlamamıştı. Gelecekten gelen sözler ve onun da birgün geçmişe bırakacağı sözler. Şimdilik anlamsızdı ama kahin için anlamı olmalıydı.

BİR KADEH HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin