Sahici Ölümler

63 1 0
                                    

Hiç görmediğin bir deniz hayal et. İçinde gel gitleri olan dalgalarıyla. Uzakta, zor da olsa seçebildiğin bir gemi var bu denizin içinde.Mavisini seçemiyorsun denizin,hava karanlık.Siyahını perde etmiş kendine öylece salınıyor orada.Bir yük gemisi bu fakat bildiğin yükleri taşımıyor bu gemi. İçinde ağır kasvet,içinden çıkılası güç belalar,keder var hem de tonlarca.Pişmalıklar zoraki sıkıştırılmış bir kenara,taştı taşacak.Heba edilmiş hayallerle,sevgilerle,inançlarla bağlanmış bu yükler birbirlerine.Bu gemi bu yükleri taşıyor ama bir farkla, bir yere gitmeden, öylece duruyor soluk ışıklarıyla orada.

Bir dağın tek hayali bir denize kavuşmakken ve görmemişken onu asla ama her defasında sayıklıyorken onun nemini sert kayalıklarında... Nasıl anlatılır ki bir dağın morluğuna denizin sonsuz maviliği?

Salgının ilk vakaları Kandaras'a ulaşalı saatler olmuştu.Bu bilgi kentin varolan kasvet havasını katlamaya yetmişti.Dışarıda tek düze insan görülüyordu ve ağır sağlık şikayetleriyle hastanelerde ve evlerinde olan insanlar vardı. Çoğu bunun Tanrı tarafından gönderilen bir gazap olduğuna inanıyordu ve salgının bulaşıcılığının güçlüğü, Tanrının kıyameti arzuladığının bir göstergesiydi onlara göre.

Salgından korunma yollarını anlatıyordu Sidra yanındakilere. Bir eliyle yüzüne düşen saçlarını toplayıp kulak arkasına iliştirdi ve devam etti anlatmaya; temastan kaçınmak gerektiğini,belirtilerini,hijyenin önemini ve hali hazırda bir tedavisinin olmadığını. Bunları dinleyen Sajen ve Beraris'ti.Bir de Tehar vardı dinliyormuş gibi yapan .
Tehar'ın aklı yeşil yüzlüdeydi ve yeni bir kurbanın veya kurbanların bu salgın felaketiyle hiç umursanmayacağının bilincindeydi.
Telefonu çaldı Tehar'ın. Arayan Saruzan'dı.
-Umarım konuşmak için uygun bir zamandır.
-Tabii müsaitim dinliyorum Saruzan.
-Yeşil yüzlüden bir haber var mı Tehar?
-Hayır yok.
-Sanırım o da salgınla cebelleşiyordur.
-Umarım hastalıktan önce biz uğrarız ona. Hastalıktan ölmesi,yargılanmadan yok olması bizi üzer.
-Umarım çünkü salgından sonra dosyalara eskisi gibi ciddi bakılmıyor. Haberin var mı bilmiyorum ama yüzlerce ceset topladık evlerden.Yüzleri yara içinde,benzi solmuş cesetler.Salgın hızla yayılıyor.Görmen lazımdı, insanlar çürümüş gibiydi ve hatta içine kurt düşmüş elmaları andırıyorlardı.Her tarafları yara bereyle doluydu.Burnumuzun direğini kıran ağır kokuyu saymıyorum bile.Dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
-Son nefesimi hastalıklı bir yüzle bile versem. Benim solmuş tenimi siyah bir ceset torbasına koymadan önce, yeşil yüzlünün teni duracak önünde. Bu hayattaki tek gayem bu Saruzan. Bunu bil lütfen.
-Peki, bir gelişme olursa haberdar edin.Daha önceki olaylar gibi habersiz iş yapmayın.
-Tamam. 

Bu konuşmanın verdiği soğuk,anlamsız,tarifi güç, bir o kadar da tuhaf hissettiren duygular bürüdü Tehar'ın içini. Son cümlesinde Saruzan'ın emrinde çalışan biriymiş gibi hissettiğini anımsadı,tamam deyip konuşmayı sonlandırdığı anda. Bu düşünceleri Sajen'in sorusu keskin bir kılıç gibi dağıttı ve Tehar'ı , anlamsızlıkta aradığı ve onu rahatsız eden anlamlardan kurtardı.

"Saruzan'dı değil mi? Ne istiyor bu adam.Bu kenti hastalıktan korumak için bir şeyler yapsa ya seni arayacağına." Dedi Sajen öfkeyle.
"Bir gelişme olursa haberdar etmemizi istedi.Lafı açılmışken salgının ciddiyetini anlattı.Yüzlerce ölü varmış."
Bunu duyan Beraris ve Sidra endişe ve korku dolu bir yüz ifadesine bürünüp birbirlerine baktılar.
"Sakin olun biz iyiyiz ve iyi olacağız endişe etmenize gerek yok." Derken Sidra'nın elini tuttu Sajen.
Beraris'in ellerini tutan Tehar ise Beraris'in avuç içine bir öpücük kondurdu ve gözlerine baktı.
"Merak etme her şey yoluna girecek."

Karanlığı giyinmiş olan korku, kol gezdiği sokaklarda rastlamıştı salgına ve ansızın dikilmişti karşımıza siyah kokan peleriniyle.

"Bir yerden başlamam gerek Sajen. Öylece oturup onun bizi bulup, bize daha fazla zarar vermesini bekleyemem."

KANDARASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin