Yeminini hatırında tutamayan düşlerle yola çıktığını anladığında, korkular çoktan saracak dört bir yanını. Mekana ve zamana sığamayan delidolu hikayeler vardı fakat her birinin ayrı ayrı köşe başlarında kesilmişti yolu ve hâlâ kanayıp duruyordu sırtlarında taşımakta oldukları yarınları.Sana gelecek olursak; sen bu hikayelerin hiçbirinden, hiçbir daim feyz alamayacak kadar afallamışsın ve bir masa başındasın, çok hüzünlü,çoklu yalnızlıklarının içinde, gökkuşağına bakıp masallar yaratamayacak kadar körsün. O masallarda kaybolup, bir çocuk sesi duyamayacak kadar sağırsın.Bu masaldaki çocuğa saldıran deve dur diyemeyecek kadar dilsizsin.
Yağmur sesini başucuna koyup, yağmur kokulu uykulara dalınmıştı gecesinde ve ardından gelen sabahta ,güneşli bir güne uyanmak gibisi yok, diyordu Beraris, parmak uçlarını Tehar'ın göğsünde gezdirirken. Uyanmaya direnen gözlerine dudakları resti çekmişti ve o restle birlikte ağzından sıcacık bir günaydın duyuldu Tehar'ın.Sağ tarafına döndü,bu esnada Beraris'in elleri oluşan boşluktan süzülüp yatağa düşüverdi. Yeni uyandığını belli eden saçlarını gördü Beraris'in,biraz dağınık ve bir o kadar da kabarıktı. Bir bir elleriyle okşarcasına düzeltiyordu şuan o siyah saçları. Siyahında huzur bulduğu bu saçların bir kısmını, parmak aralarına dolayıp onun kulak arkasına doğru topladı. O an beyazın bu güzel tonunun, kulağın üst kıvrımından başlayıp aşağılara doğru süzüldüğünü fark etti.Tenindeki beyazın sakinliği,saçındaki siyahın huzuruna ne kadar da çok yakışmış, dedi Tehar. Bu sözlerden sonra ikilinin göz bebekleri karşılıklı oturup bakışmaya başladı bir müddet ve ardından Beraris'in öpücüğü bu bakışmayı sonlandırdı. Beraris bu öpücükten sonra ayağı kalktı, hemen sağında duran kıyafetlerini giyinip odadan çıktı. Tehar, bahçesindeki ağaçların vadettiği oksijeni odasının her tarafına aktarmak için pencereye doğru yöneldi. Perdeyi çeken bu adam karşısında duran bahçenin ihtişamlı yeşilini gördü. Bir an içini,gözlerine seyir zevki veren doğanın büyüleyici manzarası kapladı ve hatta ağaçların dallarından,yapraklarına doğru gözlerini keyifli bir yolculuğa da çıkarmıştı ki o an aklına yeşil yüzlü geldi. Tadı kaçtı,ellerini şakaklarına doğru götürüp orayı bastırdı,ufak bir baş ağrısı yaşadığını hissetti. Arkasına döndü ve yerdeki pantolonunun cebinden sigara paketini çıkardı.Bir sigara yakıp Beraris'in yanına geçmeye karar verdi.İçeriye yerleşen temiz havayı,sigara dumanıyla buluşturduktan sonra, mutfakta olduğuna kanaat getirdiği Beraris'in yanına geçmek üzere mutfağa doğru yürüdü. Mutfağa doğru ilerledikçe burnuna hoş bir kahve kokusu geliyordu.Mutfağın kapısına doğru yaklaştığı esnada ise Beraris'in o kapıdan çıktığını gördü.Elinde duran iki fincandan birini aldı ve birlikte dışarıdaki çardağa geçtiler.Burada sigara ve kahve eşliğinde yaklaşık yarım saat kadar vakit geçirdiler.İçinde bulundukları çardağın gölgesinde,hoş bir güneşin tadını çıkarıyorlardı, ağaçların esintisi yüzlerine dokunduğunda.
Saruzan'ın kentin merkezinde bulunan on yedi katlı apartmanın, on dördüncü katındaki dairesinin kapısı çalıyordu. Kapıya doğru tedirgin adımlar atıyordu çünkü günün bu saatlerinde kapısını çalacak birilerini beklemiyordu.Kapı açıldığında, elinde saman renginde bir zarfla yardımcısı duruyordu ve bakışlarında Saruzan'ın sezeceği bir sakinlik yoktu.İçeri buyur etti Saruzan onu.İçeri doğru yönelen bu adam,karşısında duran salondaki koltukta, gözüne kestirdiği yerine doğru ilerlerken,efendim bir çok kez size ulaşmaya çalıştım fakat telefonunuz hep kapalıydı, bu yüzden adresinizde sizi rahatsız etmek durumunda kaldım, lütfen kusura bakmayın,dedi ve yerine oturdu. Saruzan yardımcısının tam karşısındaki koltuğa uzandı ve anlat bakalım,bu telaşının sebebi nedir,dedi.Yardımcısı üzgün bir havayı ses tonuna ekleyip, efendim bu zarf bu sabah elimize ulaştı,sizin görevden iki ay süreyle uzaklaştırıldığınız yazıyor burada,deyip elinde tuttuğu zarfı gösterdi. Saruzan uzandığı yerden doğrularak kalktı ve karşısındaki adama doğru ağır adımlarla yürüdü.Eliyle uzanıp zarfı alabileceği bir noktaya gelene kadar bu gergin yürüyüşü devam etti.Zarfı üst kısmından tutarak yırtıp açtı.İçindeki katlanmış vaziyette duran beyaz kağıdı çıkardı ve kağıdı uç kısımlarından tutarak açtı.İçinde iki ay süreyle görevinden uzaklaştırıldığı ve bu süre zarfı içinde bütün yetkilerinin kaldırıldığı yazıyordu.İki ay sonra kurulacak olan bir komisyonun huzurunda alınacak olan görüşlerinden sonra göreve iadesinin yapılacağı yazıyordu.Bu yazıların altındaysa kentin Dedektif Merkezi Üst Kurulu Başkanı'nın mührü ve imzası duruyordu. Tebessüm etti ve elindeki kağıdı, zarfıyla birlikte buruşturup yere fırlattı. Arkasına döndü ve tekrar az önceki şekline bürünüp,koltukta sırt üstü uzanmaya devam etti.Bir şey demeyecek misiniz efendim,sorusunu işittiğinde yardımcısına doğru başını çevirip,ona doğru baktı.Üstlerimizin bu olaya cevabı sessizlikse , bana da sessize bürünmek düşer.Baksana şu olaya,resmen otel cinayetinin Toax'ın işlediğinin kanıtı bu.Sözlerini sakinlikle iletirken ,yardımcısının yüzündeki şaşkınlığı da fark etti.Saruzan'ın öfkelenip,sinirden çıldırmasını bekliyordu muhakkak yardımcısı fakat Saruzan olacakları önceden sezmiş bir havayla konuşmasına devam etti.Bir kadın cinayeti için bir yere gönderildik.Ardından o yer bizi bir şüpheliye götürdü, o şüphelinin katil olduğuna kanaat getirdik, sonra da bize bu işten uzak dur diyen amirlerimiz ortaya çıktı.Şüphesiz olacak olan buydu fakat katil her zaman katildir dostum. Bu bir subay da olsa katildir nihayetinde.Tıpkı sıradan bir ahmağın katil olması gibi bir şey bu da. Sen ve ben, bizim katil ayırt etme lüksümüz yok. Muhakkak birileri bizim gibi düşünmüyor da olabilir ve o birilerini emin ol ileride hiç hak etmeyecekleri mevkiler de bekleyecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANDARAS
Mystery / ThrillerKaranlık Yolların Efendileri Kandaras; Teharın gördüğü bir rüya mı ? Hem insan hiçbir zaman rüyanın başlangıcını hatırlamaz sadece olay kısmını bilir. Kandaras da böyle değil mi ? Gözünüzü sayfalara diktiğinizde, gözünüze tutulan bir elfeneri misali...