Episode 3: I'll Be There for You

18.1K 1.5K 4.5K
                                    

Alt dudağımı sarkıttım sıkıntıyla. Elime tutuşturulan kıyafetleri denemek için kabine doğru ilerledim.

En az yirmi beş tane kıyafet kombini giymiştim ve bu bir süre sonra çok sıkıcı oluyordu. Hem bunları istemiyordum...

Bunlar fazla...renksizdi.

Daha beş dakika önce giydiğim gömlek ve pantolonu çıkardım. Onların yerine verilen tişört ve şortu giymeye başladım. Dizlerimin çok üstünde biten ceketi de giydikten sonra son kez kabin aynasıdan kendime baktım.

Alt dudağımı gerginlikle ısırdım. Tanrım...

Giydiğim şortun uçlarını çekiştirdim.

Bu kadar kısa olmak zorunda değildi...

Şort dizlerimin çok üzerinde bitiyordu. Bacaklarımın neredeyse tamamı gözüküyordu.

Böyle hayatta dışarı çıkamazdım.

Derin bir nefes aldım ve kabının kapısını hafifçe araladım. Kafamı kabinden çıkarıp etrafa baktım.

Görünürde kıyafetlerle ilgilenen modacıdan başka hiç kimse yoktu. Babam nereye gitti ki?

"Jisung-ah"

Arkamda bir fısıltı duyduğum da kafamı korkarak arkaya doğru çevirdim.

Arkamı döndüğüm anda bana sırıtarak bakan Babacığım'ı gördüğüm de derin bir nefes aldım.

"Jisung güzelim çıkmıyor musun?"

Yutkundum. Başımı eğdim.

"B-ben...ş-şey"

Derin bir nefes aldı. Aralı olan kabin kapısını yavaşça kendine çekerek açtığın da, gözlerimi büyüttüm.

Anın da önümde belirmişti. Gözleri bedenimin her bir kıvrımında gezinmeye başladığın da, utançla başımı eğdim.

Kiprikciklerimin ardından tepkisine baktığım da, alt dudağını dişleri arasına sıkıştırdığını gördüm.

"Jisung..."

Bir az duraksadıktan sonra, büyük adem elması hareket etti. Yutkunma sesi mağazanın için de yankı yapmıştı.

"Tanrım, Jisung çok güzelsin"

Bedenimdeki tüm kan yanaklarıma nüfuz ettiğin de, vücut ısım yükselmişti.

Ellerimi yelpaze gibi yüzüme doğru sallamaya başladım.

Gülmeye başladı.

Harika aferin Jisung bu gün de kendini rezil ettin.

Başımı kaldırıp yüzüne baktığım da, bacaklarıma baktığını gördüm. Yutkundum.

Bir az sesli yutkunmuş olmalıydım ki, bakışlarını yukarı kaydırıp, gözlerimin içine baktı.

"Istediğin başka bir şey var mı?"

"H-hayır"

Yutkundu. Aniden ciddileşen yüz ifadesi beni korkutuyordu.

"Üzerindekileri değiştirdikten sonra yanıma gel."

"P-peki"

Kaşlarını çattı. Çenesi kasılmaya başlayınca korkmuştum.

"Peki ne?"

"P-peki b-babacığım"

Memnun bir şekilde sırıtarak arkasını dönüp gittiğinde tuttuğum nefesimi dışarı verdim.

Kabinin kapısını kapatıp, kilitledim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkardıktan sonra, açık mavi kot pantolonumu ve kar beyazı sweetshirt'ümü giydim.

Kabinden asılan kıyafetleri alıp kapıyı yavaşça açtım. Elimdekileri gören çalışanların başıma üşüşmesi bir az korkutucu olsa da, elimdekileri onlara verdim.

Etrafıma bakındım az ilerde siyah deri koltukta oturup telefonu ile ilgilenen babamı gördüğüm de.

Yavaşça yanına yaklaşıp önünde durdum. Önünde durduğum an siyah irisleri gözlerimi bulmuştu.

"G-gidebilir miyiz?"

Başını olumlu anlamda salladı. Ayağa kalktığında elini tuttum.

Birleşen ellerimize baktığında dudaklarından kelimeler döküldü.

"Uslu bir çocuk ol Jisung. Kurallara uymaya devam et."

Başımı olumlu anlamda yukarı aşağı salladım. Elini daha sıkı tuttum.

Kurallara uymak zorundaydım...

***

Üzerimdeki saten pijamanın kollarını çekiştirdim. Yatağımın üzerinde otururken başımı pencereye doğru çevirdim.

Ay bu gün çok güzeldi, her zamanki gibi. Sanki yıldızların ışığını söndürmek istercesine parlıyordu.

Eğilip komidinin çekmecesini açtım. Avuç içim kadar olan kimliğimi elime aldım.

Yatağımda bir az kayarak yatar pozisyona geçtim. Ay ışığında aydınlanana kelimeleri fısıltı şekilinde okudum.

Lee Jisung...Lee Jisung...

Gözlerimideki yaşları kırpıştır Artık yetimhaneye terk edilen, babası tarafından sevilmeyen, annesini daha üç yaşındayken kaybeden Han Jisung değildim...

Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle elimdeki kimliği çabucak çekmeceye geri koydum.

Gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım.

Kapı açıldığında içeri girenin Babam olduğunu anlamıştım.

Güldü.

"Uyumadığını biliyorum Jisung"

Dudak büzüp, gözlerimi açtım.

Gülümseyip, yanımdaki boş kısma uzandı.

"T-tek başıma uyuyamıyorum b-babacığım"

Kaşlarını çattı.

"Oradayken uyumuyor muydun?"

"H-hayır...akşamlar g-gizlice Soonyoungie'nin yanına gidiyordum..."

Saçımı okşadı.

"Ben burdayım merak etme bebeğim"

Utanarak, başımı aşağı eğdim.

"S-sarılabilir m-miyim b-babacığım?"

Güldü. Belime dolanan kollar beni Babamın göğsüne yaklaştırdı.

Zayıf kollarımı utanarak beline sardım.

Kalp atışları o kadar hızlıydı ki, sanki kalbi her an göğsünden çıkacak gibiydi.

"K-kalbin çok h-hızlı atıyor b-babacığım"

Güldü.

"Uyu artık bebeğim. Iyi geceler"

"Iyi geceler b-babacığım"

Gözlerimi kapattım. Uyku hafifçe beni kolları arasına aldığında huzurlu bir uykuya daldım.

Yazar'ın bakış açısından:

Jisung gözlerini kapatıp uyuduğunda Minho'nun küçük fısıltısı odaya yayıldı.

"Kalp atışlarımın sebebi sensin Lee Jisung...sadece sen"

O an gelen huzurla gözlerini kapattı Minho. Küçüğünden gelen pudra kokusu onu esir almıştı.

Yavaşça uykuya dalmadan önce fısıldadı.

"Hep senin için burada olacağım"

Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin