6. BÖLÜM

50 11 2
                                    

Sıcak suyun etkisinden midir bilmem ama bana iyi geldiğini söyleyebilirim.
Zaten bu hayatta bana iyi gelen nadir şeylerden biri de bu. Çıkardıklarımi giydim ve saçlarımı topladım. Uzun saçların toplanmasının ne kadar zahmetli bir durum olduğunu biliyorum.  Çünkü kendimi bildim bileli uzun saçlıyımdır. Beni düşüncelerimden ayıran ses kapının tiklatilmasi oldu.  Ardından rüzgar bozuntusunun "ordamısın "dediğini duydum.  Ne kadar saçma bir soru bu . Banyoya en son ber girdiğime göre ve en son ben kapıyı kilitledigime göre burada olmam kadar doğal birşey yok.  Sorusunu cevaplamadan kilidi hızlı ve sinirli bir şekilde açtıktan sonra kapıyı hızlıca açtım.  Açmamla birlikte bir bağırma sesi pardon tam doğrusu bir anırma sesi duydum. Rüzgar burnunu tutmuş ve sinirli bir şekilde bana bakıyor.  Benim ne suçum varki.  Kapının önünde olduğunu ben nereden bileyim.  Birde ben banyodayken onun bu kapının önünde ne işi var. Onu da geçtim neden bu kadar saçma bir soru sorup beni sinirlendiriyor.

Ben ona bakmaya devam ederken  bir elini burnundan çekti.
"Kapıyı  hayvan gibi açmana anlam veremiyorum.  Normal insanlar kapıyı nazikçe açar ama nerde sende o naziklik ."
O bana hayvan mi diyor yoksa ben mi yanlış anladım.  Ama ben bu lafı sana yediririm.  Yaptığım şeyden zerre pişman olmayarak ona sinirle "ben mi hayvanim. Senin o saçma sapan sorundan sonra ne yapmamı bekliyordun. "

Bana anlam verememiş gibi başını sağa sola doğru salladı.  "Sen gerçekten insanlıktan anlamıyorsun.  Seni rahatsız etmemin sebebi eğer acıkmışsan beraber aşağı inelim ve yemek yiyelim demek isteyecektim.  Ama sen kapıyı bir an hızla açınca.." dedi ve derin bir iç çekti. 
Bu adam benim iyiliğimi mi istemişti şimdi.  Yüzümde bir hava hissetmemle başımı kaldırdım. Rüzgâr kapıya doğru gidiyordu.  Bence hemen  gidip özür dilemeliyim.  Yaptığımın doğru olmadığını düşünerek arkasından koştum.  Ama o kapıya çoktan ulaşmıştı. 
"Rüzgâr!!"diye bağırdım ama nafile beni duymamış gibi  yürümeye  devam ediyordu.  Ona yetistigimde asansöre bindi ve bende hemen kendimi asansörün içi ne attım. Yüzüme bile bakmıyordu.  Onun yanına geçtiğimde yüzüne baktım. Yüzüne baktığımda yaptığımdan pişman oldum.  Burnumu kızarmıştı.  Sesimi ve cesaretimi toparladigimda ona döndüm ve "özür  dilerim" dedim. Oysa beni duymamış gibi önüne bakmaya devam etti. Tam ona buz koyalım diyecekken asansörün kapısı açıldı.  Ve beni takmayarak hızlıca asansörden dışarı çıktı.  Özür diledik iste daha ne yapabilirim.  Bu adamda hiç ikinci şansı vermiyor ki insana. Düşüncelerimden sıyrılıp asansörden çıktım ve otelin mutfağına doğru yürüdüm.  Onlara bir buza ihtiyacım olduğunu söyledim. Bana buzu verdikleri gibi masaların olduğu yerde rüzgarı aradım.  Onu en köşedeki masada sinirle oturmuş ve burnunu tutuğunu gördüm.  Herhalde canı acıyordu ve belli etmek istemiyordu.  Belli etse zaten karizması çizilir beyefendinin.  Hızlıca ona doğru yürüdüm ve karşısindaki sandalyeye oturdum . Elimdeki buzu ona uzattım.  Önce  elimdekine sonra da bana baktı.  Ve yine hiç görmemiş gibi davranmaya devam etti.  Bu kadarı da yetti ama . Tamam suçumu kabul ediyorum ama bilerek olmadı. Aklıma gelen anı fikirle ayağa kalktım ve hemen karşısına geçtim.  Elimdekini burnuna  doğru götürecekken elimi tuttu. Bana sinirle baktı. "İstemiyorum" dediğinde   gelen cesaretle elimdekini burnunun üstüne kattım.  Şimdi de inatçılık yap bakalım dedim içimden.  Yaptığım şeyle afallamışken arkadan bir ses duydum
"Aşkım barışmışlar. Çok yakışıyorlar ama bunlar. " duyduklarımla küçük  çaplı bir şok geçirdim.  Ve bir elimle buzu tutmaya devam edip arkamı döndüm.  Resepsiyonda gördüğümüz yani bu otelin sahibi  olan çifti gördüm.  Bize yaklaştıklarında ikisi birden gülümsediler ve sonra arkamda oturan rüzgara baktılar.  Burnuna tuttuğum buzu görmüş olacakki kız bana dönüp " ne oldu  kötü birşey yoktur umarım " diye endişeli bir şekilde baktı.  Hızlıca kafamı salladım hayir dercesine. Ama sanki  dut yemiş bülbül gibi konuşamıyordum.  Konuşsam ne diyeceğim ki. Bizi evli zannediyorlar.  Ne diyebilirim ki. Boşta kalan elimi biri tutunca elimi  tutan kişiye döndüm. Rüzgâr hem elimi tutmaya devam edip hemde konuştu "Karım gardrobun kapağını hızla açınca benim de burnuma değdi önemli birşey yok kendisi biraz düzenlidir de eşyalarımızın ortalıkta durmasına hiç tahammül edemediği için bir an önce gardroba  eşyalarımızı katma derdindeydi . Bende ona buna gerek olmadığını zaten birkaç güne gideceğimizi söylerken gardrop burnuma değdi.  Sonrası zaten gördüğünüz gibi beni iyileştirmeye çalışıyor.  "
Ben söyledikleriyle afallamışken o bana göz kırptı.  Bir dakika o bana göz mu kırptı. Tamam sakinim.  Ben odaya çıkınca sana gösteririm o göz kirpmayi.  Elimi daha fazla sıkarak "Öyle değilmi karıcığım" dedi. Birde karıcığım diyor. Ne kadar iğrenç hiç ağzına yakışmadı.  Bana da zaten onun karısı olmak yakışmaz.  Düşüncelerimden ayrılıp " evet kocacığım.  Ama neden beni ikna etmeye çalışıyorsun ki bak burnuna " dedim üzülmüş bir sesle. Oyunsa  al sana oyun rüzgar bey. Söylediklerimden eğleniyormuş gibi  dudağı kıvrıldı. 

YAZ YAĞMURU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin