bir

9.2K 736 849
                                    

🎆🎆🎆

"Bu ne uyuşukluk ya daha kahvaltı hazır değil mi?"

"Daha salonu da toplamamış anne."

Teyzemin ve kuzenim Heejinin kötü bakışları eşliğinde benim dün ayak bile basmadığım salonu toplamaya başladım.

"İşten kaytarmaya mı çalışıyorsun Taehyung."

"Okula geç kalacağım teyze, kahvaltıyı bugünlük hazırlamasam?"

"Bu kız okula aç mı gitsin? Kes sesini, yürü mutfağa."

İçimden söve söve mutfağa girerken, Heejini zehirlemek için planlar yapıyordum.

Ailemi yedi yaşımdayken kaybetmiştim ve benim için aydınlık bitmişti. Lanet olası bir teyzeye -öz teyzeye- ve lanet olası bir kuzene sahiptim. Eniştem doğru düzgün eve uğramazdı zaten. Bu eve geldikten sonra karanlık bütün üstüme çökmüş ve beni yavaş yavaş yutmuştu.

"Kahvaltı hazır."

Zıkkımlanın kaşarlar.

"Aferin köle. Çekilebilirsin."

Heejine pis bir bakış attıktan sonra üstümü giyinmek için odama gittim. Çamaşır odasına. Teyzem buraya bir tane yatak atmış ve bunun benim için yeterli olduğunu söylemişti.

Küçükken mutlu olmuştum çünkü çalışan çamaşır makinesini izlemeyi çok severdim. Onun durmadan dönüşü beni hipnotize ederdi.

Büyüdükçe çamaşır odasında kalmanın çok da iyi bir şey olmadığına karar verdim. Zaten iyi olmayan derslerim, ders çalışırken çamaşır makinesi yüzünden bozulan konsantrasyonumla daha da kötü olmuştu.

Bunun için ayrı bir dayak yemiştim zaten. Teyzem "Sana harcanan paraya yazık." diyerek kendini hırslandırmış beni de çok güzel dövmüştü.

Kendi kızının okul sonuncusu olması dışında hiçbir sorun yok.

"Ben çıkıyorum. Görüşürüz."

Keşke görüşmesek.

Nefes almamın bile ziyan olduğunu düşündüğüm evden hızla çıkarken adımlarımı da hızlı tuttum. Çünkü okulda, bu içimdeki karanlığı miniminnacık parlatan bir ışığım vardı. Jeon Jungkook.

Kendisi hiç konuşmaz, hiç gülümsemez ama ben ona bu haliyle aşık olmuştum.

Sınıftakiler Jungkookla hiç konuşmuyor diye, benimle de çok konuşuyorum diye uğraşırlardı. Sonuç olarak ikimiz de dayak yerdik.

Benim minişimin suratına vurmaya nasıl kıyıyorlardı aklım almıyor. Bazen onu dövmesinler diye o şerefsizlere daha çok sataşır daha çok dayak yerim. Ben dayak yemeğe alışığım zaten, Jungkookuma bir şey olmasın.

Düşüncelerimle hızlı hızlı geldiğim okula, üst sınıflardan kimsenin gözlerinin içine bakmadan sınıfa girdim.

Duvar kenarında, en arka sırada oturan Jungkookun yanına gittim ve "Günaydın." diyerek gülümsedim. Bu günlük rutinim haline gelmişti.

Bana bakıp kafasını salladı. Ondan bir tepki almak bile beni mutlu ediyordu. Ona tekrar gülümseyip cam kenarındaki sırama doğru adımladım.

"Lan Taehyung nerde kaldın? Şu parayı al da bize kantinden bir şeyler al gel."

Yeni gelmişim insafsız. Dur bir soluklanayım.

"Ne alayım?"

"Kafana göre takıl."

Sırt çantamı sıraya bırakıp uzattığı parayı aldım.

"Param da az ya. Şş biriniz de şu Jungkooktan para alsın."

"Bende var. Ben öderim, Jungkooka gitmenize gerek yok."

Jungkooktan daha dün para almışlardı. Bu gidişle çocuğun parasını sömüreceklerdi.

"Lan her gün fakirim diye ağlamıyor musun sen bize lan?"

"Bugün teyzem acıdı bana."

"İyi hadi, ders başlayacak. Kaybol."

İçimden küfür ede ede kantine geldim ve zıkkımlanmaları için rastgele bir şeyler aldım. Sıçayım da bokumu yesin şerefsizler. Gerçi onlar bokuma bile layık değil.

Sınıfa geri döndüğümde, her ne kadar elimdekileri yüzüne fırlatmak istesem de nazik bir şekilde uzattım. Ama elimden hayvan gibi aldı.

"Lan yavşak sen benimle taşak mı geçiyorsun? Çikolatalı bisküvi sevmediğimi bilmiyor musun?"

"Kafana göre takıl dedin. Bilmiyorum ayrıca nerden bileyim, senin neyi sevip sevmediğini.

"Ulan."

Yumruğunu kaldırmış üstüme yürüyordu ki hoca geldi.

"Seninle çıkışta görüşeceğiz."

Sinirle yerine oturduğunda, ben de yerime oturdum ve göz ucu ile Jungkooka baktım. Çok güzel Jungkook aynen. Deftere bir şeyler yazmaya devam et. Burda yarini sikecekler.

Yusuf yusuf geçen teneffüsler ve sıkıcı derslerden sonra, okulun bitiş zili çaldığında derste hazırladığım çantamı sırtıma takıp koşarak sınıftan çıktım.

Olay belliydi. Dayak yiyecektim, ebemi sikeceklerdi. Sonra bir de üstüne 'Bu kıyafetlerinin hali ne?' diye teyzemden dayak yiyecektim.

"Kaçmaya mı çalışıyorsun sıçan?"

İki kolumdan da sertçe tutulup sürüklenirken müdavimi olduğum yere doğru gidiyorduk.

"Ya çikolatalı bisküvi aldı diye adam mı dövülür ya?"

"Senin dilin çok uzadı yine."

Çenemi parmaklarıyla sıktığında acı ile inledim.

"Bayadır sinirimi çıkarmıyordum, iyi oldu."

Çenemdeki eli hızla çekilirken aynı hızla yumruk olarak geri geldi. Duvara sıkı sıkı tutunurken karnıma yediğim diz darbesiyle artık sıkı sıkı tutunduğum bir duvar yoktu.

"Haddini bileceksin orospu çocuğu. Döve döve bildiremezsem sike sike bildiririm."

Biraz daha vurarak enerjilerini attıktan sonra siktir olup gittiler. Yerde öylece yatmış, gökyüzünü izliyordum.

"Eğer oralarda bir yerdeysen beni gör artık. Bu kadar sınanma sence de çok fazla değil mi?"

Cevap olarak yüzüme bir damla düştü. Bir kaç saniye sonra da yağmur çiselemeye başladı.

"O zaman dua etmeye devam edeceğim."

Yavaşça ayağa kalktıktan sonra okulun arkasında kalan yerden uzaklaştım. Bacağıma da vurdukları için zar zor yürüyordum. Bir kaldırma çökerken yeni küfürler keşfediyordum.

"Al."

Duyduğum sesle kafamı kaldırırken gözlerim kocaman oldu. Jungkook bana bir şişe su uzatıyordu ve resmen ağzından bir kelime duymuştum.

"Jungkook."

"Sabah beni koruduğun için."

Şişeyi tekrar salladığında titreyen ellerimle aldım.

"Teşekkür ederim."

Kafa salladıktan sonra arkasını döndü ve yürümeye başladı.

"Çok teşekkür ederim Jungkook!"

İstemsizce sırıtırken elimdeki şişeye öpücük kondurdum. Az önce dayak yemiştim değil mi? Şu an o şerefsizler sikimde bile değildi.

Jungkook benimle konuşmuştu.



🎆🎆🎆

you found me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin