Merhabalar!
Geldik 18. bölüme umarım seversiniz. ♥️
***
Kapkaranlık gece süresince Güneş'in nerelere gidebileceğini sorgularken aynı zamanda onu yalnız bıraktığı akşamlarda nasıl katlandığına inanamıyordu. Anice kendini duyurmadan gidişiyle dağılmıştı. Sarsıntılar arasında nereye gideceğini bulamayarak akıl erdiremeyecek derecede yitip gidiyordu. Uyku sayılamayacak kısalıkta gözlerinin örterken gitmişken dönmesini arzuladığının eşsiz bakışları ruhuna dokunduğunda nefeslenerek açarken içi susmuyordu. Hayalinde dahi müsaadesiz tınılar oradaydı. Vazifeyle yeniden terk edip gideceği hiçbir günü yaşatmayacağına dair yemin etmek istemişti. Kesinliğine inanç haricinde hayatın dengeleri bozmayacağını öğrenmek istemişti. Öteki türleriyle bir kalıbın çarptırılmış acıyla evlerinde Güneş'siz ilk akşamda sabahına da simsiyah koyuluklarla fırçasının yükleyici darbelerini vururdu. Vururken hiçbir müddetin sınırını umursamadan durulmazdı...
***
Yarasından mütevellit kaçtığı yuvaya dönmüştü. Nasırları döndüğü evden konandı. Omzunda çökenler oralara aitti. Tüm ailevi noksanları toplarlarken karmakarışıktı. Matem sonrası kaçık edildiği eve yaradan dönendi. Bomboş kalmadan her yan dolgundu. Sevdasıyla benliğini sakınma mesuliyeti içerisini kapsıyordu. Mükellef edildiği hafif birer yüktü. Asıl eskimemiş hatıraları körükleyen beyinin zamiriydi. Evvelce anımsamanın bugünden yenice tazesi eklenmişti. Yenilenmiş eksik fersude çatışıyordu. Geçimsizliğiyle geçici canın baki sevdası kabristan dönüşümüne girişimdi. Dahil soluk üflemesine neşe duymuyordu. Cansızlığın korunaklısı vicdan sahibini sızlatırdı. Çileli süzgeçleri derinlemesine elenerek vahimdi. Muhakkak Güneş'ti. İlk olmadığından sıyırıyordu.
Sıyırmayı aşındıran sancılı darbeler dolaştıkça bombaydı. Dayanıklı eşiği belirlenirdi. Hoyratça ittiği eve kabaca iteklemişti. Ceset örneğinde uzandığı yatakta yaşayan bir ölüye benziyordu. İskeletlerin kokusuna varıyordu. Defalarca versiyonunun farklı hâllerine bürünmüştü. Kederle öylece debelenip duruyordu. Başa çıkamayacağı yücelikte kuvvetliydi. Sevdiklerinin uçuşa uçuşa gittiği, isteyerek ya da istemeyerek yolculadığı aile evine bayağı mesafeden sonra gelmenin ifade edilemeyecek duygusunun altında boğuluyordu. Boğulacağını, çırpına çırpına yorulacağını, amansızca yitip gideceğini bilerek yüzmek nedir? Başını yastığa koyduğu saniyeden itibaren ağlamadığı tek bir an bile olmamıştı. Duygularını yaşarken doruklara çıkarıyordu. Hissin ta kendisine oluyordu. Bazen kendini unutuyordu. Kırılmış, bir başına ve eski püskü, yarım yamalak olmuş yuvada kalsaymış gerçekten de acıdan kafayı yermiş. Bariz güzellikler ise tazelenerek acı vermeye başlamıştı. Bir insanın canı bu denli yanabilir miydi? Güneş'in yanıyordu. Sevdiğini özgür esarete mahkum edemezdi. Buzları ateş olur da tek söndürücü deva kalsa edemezdi.
Ayrıca çekip giden taraf için her şeyin göründüğünden de zorlu olduğunu anlamıştı. İnsan dipsiz kararsızlıkta yaşıyormuş. Dönmeyi çok istese de ayrı kaldığı yerde, kıramadığı zincirlerle kalıyormuş. Bir seferliğine roller değişmişti. İkisi şahsına da ziyadesiyle acılıydı. Ama faydası da çoğalacaktı. Şimdi ikisi de birbirini yaşayarak anlıyordu. Güneş'te bir daha Rüzgar'ın ondan, ikisinden gitmemesi için yemin etmek istemişti. İnanmak istemişti. Güneş'le Rüzgar'ın ayrı yönlerden ancak benzer olarak inanmak istedikleri mevcuttu. Birbirlerine kavuşmak isteğinin ihtiraslı arzusuysa tıpatıp aynıydı.
DAHA ACI
Dokunamazsın acılarıma.
Benliğimi acıtır, dayanıksızken mecburi alışmışlığım da.
Bilirim eğer dokunursan sen de acırsın.
Acılarımla bir, bir bütünken parçalanırsın.
Alışmışlığım içerisinde yitip giderek yok olursun.
Zahmeti söyleyebilmek mümkünse desen ya,
Hangisi yaralarımda ötekinden daha acı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSRA
Romance"Yaşarım, senin için bile olsa yaşarım ben sen korkma. Seni korkutmalarına izin verir miyim?" "Vermezsin, vermezsin de kendin için de yaşa." "Senden önce sadece vardım, sen gelince yaşamaya başladım. Hayatı yani hayatımı buldum." Telafi amacıyla yal...