Bu notlar nereden geliyor? Bu notlar onun ne kaarına? Kafamda binbir türlü soru var. Aslında bu adamın cesaretiyle karşıma çıkıp benimle tanışması hoşuma giderdi. Ben de bir plan yaptım.
Bir kağıdın üstüne ''Eğer bu notları yazacak kadar cesaretliysen, bir de karşıma çık'' yazdım. Evet, kaşınıyormuşum gibi fakat aynı zamanda baştan çıkartıcı. Umarım erkektir de bu dediklerim saçma olmaz.
Bu notu koyup uyudum ve uyuyamadım. Aklıma o not takıldı. Fakat yine de uyudum. Sabah bir notla uyandım. Ama bu sefer farklı. Bu sefer avcumun içinde not. Hemen okudum: ''Sen benden daha cesaretlisin fakat yine de şansımı deneyeceğim.'' Haftalardır gelen bu notların sahibini merak ediyorum.
TİPİK BEN.
Bir not daha: '' Bu gün seni yormayacağım. Bahçeye çık. '' Üstümü güzelce giyinip çıktım. Yıllar sonra ilk defa eyelinerımı ve rujumu sürüyordum. Dışarı çıktığımda '' Meleğim '' yazan bir bahçe gördüm.
Şaka mı bu?
Çiçeklerin arkasında arkası dönük bir adam. Elinde çiçeklerle bana döndü. Mavi gözleri ve kahverengi saçları vardı. Gamzeleri gözümü kamaştırdı. Biri bana gözlük versin. Bana bakınca çiçekleri bana verdi. Onları saksıya koydum. Adamın üstünde takım elbise vardı. Takım elbise giyince hiç bu kadar tatlı olanı görmemiştim. MÜKEMMEL.
Bana sarıldı. Neye uğradığımı şaşırdım ve gamzelerine odaklandım. Bende de gamze vardı ama, onunkiler kadar güçlü değildi.
-Çağan-
Beni içeri davet etti. Ev çok güzel değil ama çok samimi. Övünmek gibi olmasın ama evin her yerini biliyorum. Mağlum 7 aydır eve not bırakıyorum. Aslında onun yanında oluş amacım çok farklı. Onun farklı olması gibi. Onda olan birşey var ve bu kimsede yok. Kocaman mavi gözleri mi, yoksa dolgun dudakları mı, yoksa, bakışları mı, yoksa duyguları mı... Bilmiyorum. Ama onu bulmamın en büyük nedeni kodundaki bileklik.
Biliyorum, bu saçmalık. Ama doğru insanı bulmak için kader gerekirdi. Ben de bilekliği sokağa bıraktım ve gittim. Biri bulur diye. O buldu. Koluna taktı. Fakat yürürken yolu yarıladı ve ağlayarak kaçtı. Nedenini bilmiyorum ama, içini bana dökmesini isterdim. Tıpkı kardeşiymişim gibi.
İçeride konuşmaya başladık. Gözlerne bakakaldım.
''Adının ne olduğunu söylemedin?''
''Ben Çağan''
''Ben Lila. Biliyorsundur.''
''Aslında hayır, blmiyordum.''
''İyi bir zamanda karşıma çıktın. Neden? Neden ben?''
''Uzun hikaye...''
''Anlıyorum.''
''Aslında çok üşüdüm.''
YALAN. BANA SARILMASINI İSTİYORUM (Nedenini Bilmiyorum.)
''Şey, battaniyeyi beraber kullanalım.''
''Olur'' Yanına yanaştım ve ona sarıldım. Boynundaki kokuyu koklamaya çalıştım. Nefesim boynuna çarpıyordu fakat tepki vermedi. Sadece korktu galiba çünkü elleri ve ayakları titremeye başladı. Fakat bunun üşüdüğü için olmadığını biliyordum. O yüzden rahattım.
-Lila-
Üşüdüğünü söyledi ve bir anda onunla sarmaş dolaş buldum kendimi. Titremeye başladım. Nefesi boynuma değiyordu. Ama nedenini bilmediğim bir şekilde, korkmuyordum. En sonunda dayanamadım ve dudaklarımı onun dudaklarında buldum. İlk defa oluyordu bu. Korkmadım. Ona güveniyordum. Birnevi ev arkadaşımdı. Dudağını dudağımdan çektim ve utanarak odama gittim. Uzanıp yatacaktım ki kapı çarpma sesi duydum.
KESİNLİKLE EVDEN GİTTİ.
O, farklı. KESİNLİKLE!