10

804 135 53
                                        

Ve sonra anlıyorsun, aşkıda bir fal kadar yalan.

...

Gözlerimi kaçırdım. Elim ayağım bir birine dolanmıştı.

Bir adım yaklaştı. Ağzı aralanmıştı. Bir şey söylemek istiyor fakat hiçbir şey söyleyemiyor gibiydi.

"S-siz." dedi yutkunarak. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum.

Bir adım daha yaklaştı. Gözlerimi Jimine çevirdim ürkekçe. İçkiden dolayı ayakta duracak hali bile yoktu, aralık duran ağzıyla Jungkook a bakıyordu şaşkınca.

Bir adım yaklaştım Jungkook a doğru.

"Jungkook b-ben-"

Elini kaldırarak durmamı sağladı.

Gözünden bir damla süzülmüştü yavaşça.

"Sus. "

"J-Jungkook lütfen dinle, yanlış anladın."

Sesim titrek çıkmıştı.

Gözünden sırasıyla yaşlar süzülmeye devam ederken iki elini saçlarına daldırarak derin bir nefes içine çekti.

"Neyi yanlış anladım? Öpüşmenizi mi?"

Alayla güldü gözü Jimine kayarken.

"Romantik aşk sözcüklerinizi mi? -"

Üzerime doğru geldi. Yutkundu zorlukla. Gözlerimin içine bakarken akıttığı yaşlara kalbim dayanamamıştı daha fazla.

"Benim gözümün içine bakarken de beni aldattın mı? Kardeşi-"

Duraksadı, cümlesinin devamını getirememişti.

"Jungkook, b-ben sana inan böyle bir şey yapmadım. Söyleyecekti-"

Sözümü bağrarak kesmesiyle korkuyla irkildim.

"Neyi söyleyecektin! Neyi? Gözümün önünde öpüştünüz. Eli S-senin belindeydi. Sana dokunuyordu. S-sen de ona-"

Sinirden gözleri kıpkırmızı olmuştu. Nefesimin kesildiğine yemin edebilirim, kalbim daralıyormuş gibi hissediyordum. Ruhum parçalanıyormuş gibi.

Gözüm Jimine kaydı. Bana ve Jungkooka bakıyordu boş bakışlarıyla.

"Gözlerime bak-,  seni öyle görmek o kadar istemezdim ki, Kardeşim sandığım insanın dudaklarına değen dudaklarını, tenine değen tenini görmek yerine ölmeyi yeğlerdim. Yemin olsun ki bunu öğle çok isterdim ki-"

Gözlerinden yaşlar sayısız akmaya devam ederken, dayanamadım, elim yanağında süzülen yaşlara gitti. Bu gece tereddütsüz ruhumu Tanrıya teslim etmek istiyordum. O nun gözlerime böyle hüzünle bakması görmek istediğim en son görüntü bile değildi bu hayatta. Dayanamıyordum.

"Jungkook, b-ben üzgünüm."

Hızla elimi ittirmişti. Kafasını iki yana doğru salladı. Derin bir nefes daha içine çektikten sonra alt dudağını ısırmıştı sinirle.

"Üzgün değilsin, üzgün değilsin, sen üzgün olamazsın. Üzgün olan ben olmalıyım. İkinizi de çok sevdiğim için, değer verdiğim için, güvendiğim için üzgün olan ben olmalıyım. Gözlerimin önünde şu berbat ihanetinizi göremeyecek kadar kör olduğum için üzgün olan ben olmalıyım. "

Gözü Jimine kaymıştı. Yutkundu.
Jimin tepkisizdi, hiç hareket etmeden yerdeki çimlere boş bakışlarıyla bakıyordu.

" Seni kardeşim bildim lan ben!  Ben her gece hevesle evliliğimin hayalini kurarken,  bu kararımı ilk sana anlatırken, ona olan aşkımı bildiğin halde nasıl dokundun ona?"

Jungkook aniden Jiminin üzerine doğru yürüdü sinirle. Yakasından tutarak onu duvara ittirmişti.

Ne yapacağımı bilemezken hızla yanlarına ulaşmıştım.

" Konuşsana lan!"

Yanağına bir yumruk indirirken korkuyla bağırdım.

" Jungkook dur yapma."

Defalarca ard arda yumruklarını indirirken, kolundan tutarak onu durdurmaya çalıştım.

Beni sinirle itmişti. Jiminin gözüne bir darbe daha indirirken, korkarak kırmızı sıvıdan kaybolan yüzüne bakmıştım. Jimin hiç bir tepki dahi vermiyordu. Öylece yüzüne inen darbeleri seyrediyordu.

"Jungkook lütfen dur artık!"

Tireyen sesimle bağırmıştım fakat bir kârı yoktu.

"Leş gibi kokuyorsun."dedi alayla.

Duraksadı ,iğrenerek bakmıştı yüzüne. İlk defa ona böylesine nefretle bakıyordu.

Derin bir nefes verdi.

"Şu haline bir bak, sen benim arkadaşımdın. Bunca yıllık arkadışımın şu sefilliği,  rezalet."

Bir iki adım geriledi. Bakışlarını acıyarak ikimizin üzerinde gezdirirken, zorlukla yutkundum.

"Size güvendiğim güne lanet olsun."

Bu defa sadece ban bakarak devam ettirdi.

"Seni sevdiğim güne lanet olsun."

Şaşkınlıkla bakışlarımı Jungkook a yöneltmiştim. Elimi öfke ve çaresizlikle sıkarken, Jungkook yüzüme bile bakmayarak hızla yanımızdan uzaklaşmıştı.

Biriktirdiğim yaşlar bir bir yanağımı ıslatırken sıktığım elimi gevşelterek parmağımda duran yüzüğe baktım. Hayat çok fazla acımasızdı. Tam mutluluğu buldum derken tekrar bir darbeyle yanıldığımı gösteriyordu bana . Zorlukla tebessüm ettim. Alt dudağımı dişlerimin arasına alırken ağlamam şiddetlenerek hıçkırıklara sönüşmüştü. Deli gibi, salya sümük gülerek ağlıyordum. Gülmemin sebebi düştüğüm şu haldi. Kalbim ve aklım bir çelişkide kalmış bana acının en güzel halini en güzel şekilde tattırıyordu.

Bu durum baştan beri acıların kızı olduğumun bir göstergesiydi.

Saçma diye geçirdim içimden. Çok saçma. Şuan yaşamak istediğim bu his 'ölme hissi' aşırı derecede saçmaydı. Fakat benim için bir ödül de olabilirdi. Herşey den uzaklaşmak, tüm bu acıları bir kuyuya atarak, tamamen bir huzura ermek, en önemlisi ise ikilemde kalmamak, bana zor gelen herşeyi geride bırakarak sadece ölmek istiyordum. Cennet veya cehennem, hiç önemli değil sadece bu dünyayı terk etmek istiyordum.

Bakışlarımı Jimine kaydırdım. Bana bakıyordu. Öylece boş bakışlarıyla bakıyordu.

"Üzgünüm" dedi mırıltıyla bakışlarını gözlerimden çekmeyerek.

"Her şey için üzgünüm."

Dernièr, JenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin