Lütfen medyada ki şarkıyla birlikta okuyun.
Yağmur damlaları usulca kayıyordu bedeninden. Her bir damla göz yaşlarıyla karışıyordu. Elimde ki içki şişesi tüm bu acılarına ortak oluyor, üzüntüsünü gözler önüne seriyordu.
Elinde ki sarı sıvıdan bir yudum alıp kafasını gökyüzüne çıkardı. Yıldızlar, her biri, bir anıyı saklıyordu ışığında. Her biri bir mutluluk bir hüzünü barındırıyordu benliğin de. O ve ben, bundan tam iki yıl önce burada el ele bir olup, sonsuza dek birlikte olacağımızın sözünü vermiştik.
Ne yazıkki bu sözün benim kararımla yıkılacağından o zamanlar haberim yoktu. Onun o günkü gibi gözlerine bakamayacağımdan, o günkü gibi delicesine sevemeyeceğimden asla haberim yoktu.
Tüm herşeyden, gelecekten habersizdik biz. Sadece onun omuzuna yaslanıp, gülümseyerek gök yüzünde ki yıldızları seyrediyordum. O da bana her zaman söylediği şarkısını mırıldanıyordu mutlulukla.
Euphoria.
Şuan ise tek başına gözünden süzülen yaşlar ile buruk bir bakışla, gökyüzünü tek başına seyrederek söylüyordu bu şarkıyı.
Kalbimde bir sızı hissettim. Bunu oda hak etmiyordu.
Bu acıyı çekmeyi asla hak etmiyordu.
Sokak lambasını altında duran banktaki, o lambayla parıldayan, mayışmış bedenine yaklaştım sessizlikle.
O an gözünü yavaşça kapatarak kafasını oturduğu banka yasladı.
"sen benim gençlik hayallerim, geleceğimsin. Lütfen elimi bırakma, lütfen sensiz bir hiç olan bu kalbimi sevginle yaşat. Sen benim küçük ütopyam, euphoria'msin"
Gözünden bir damla daha süzülürken, kalbim bir defa daha sızladı.
Onun dünyası diye tanımladığı ben, onun gerçeklerde var olan dünyasını yerle bir etmiştim.
Halsiz duruyordu, bitkin duruyordu, kimsesiz ve acı içinde görünüyordu.
Bunu ben yaptım, bensiz bir hiç olduğunu sandığın ancak dünyanın en değerli olan kalbini acı içinde ben bıraktım.
Gözümden bir damla süzülürken, karşımda duran bedenine daha çok yaklaştım.
Göz kapağı kıpırdamıştı, burda olduğumu anlamış gibiydi. Huzursuz bir nefes vermişti yerinden kıpırdanırken.
Yutkundum zorlukla. Ona bir açıklama yapmak istiyordum, fakat, benim için bir çok anıya sahiplik eden gözlerinden korkuyordum. Bana olan bakışlarından fazlasıyla korkuyordum.
Elimde duran yüzüğe çevirdim bakışlarımı. Bir ümitle verdiği , koca sevgisini barındıran bu yüzüğü tekrar ona verecektim.
Bunun kalbini kıracağını, bana karşı hissettiği nefret duygusundan, emin olduğum kadar emindim.
Fakat bu yüzüğün bende kalması, en saçma gerçekti. Ve bu günden itibaren tüm açıklığıyla ona tüm gerçekleri anlatmakla birlikte bu yüzüğünde onda kalması en doğru karardı.
Temkinli adımlarla yaklaşarak oturduğu banka yerleştim. Göz kapakları yavaşça açılırken, gökyüzüne baktı öylece.
Yanağında duran ıslaklıkların ona hiç yakışmadığını düşündüm. Ona mutlu olmak yakışıyordu, ona gülmek, tavşan dişlerini insanlara sunarak görsel bir şölen yaşatmak yakışıyordu.
Kahvelerini parlak yıldızlardan çekmezken, çene kası gerilmişti.
Elim ürkekçe yanağında duran ıslaklığa gittiğinde sertçe bileğimi kavrayarak durdurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dernièr, Jenmin
FanfictionSımsıkı sar kalbimi, atmaya son vermesin. Sonummuş gibi öp bedenimi, Tanrı cezamı hafifletsin. Park Jimin & Jennie Kim & Jeon Jungkook ©Zarbanit | 2020