10. bölüm

192 19 33
                                    

Şarkıyla okumanızı önererek kaçıyorum......

"Wu Yufan, onu öldürüp leşini bana getireceksiniz. Tüm adamlarım Kore'de onu arayacak, bugün içerisinde elimde olacak, anladınız mı!"

**
KyungSoo ilaçlarını olduğu yerde bırakarak dostunun yanına gitmek için evden hızla çıktı. Kafasını kemiren düşünceleri, şüpheleri en azından BaekHyun'a anlatması kendisi için en iyisi olacaktı. Taksiyi beklemesine kalmadan, evinin önünde ki arabayı görünce gülümseyerek, ChanYeol ve BaekHyun'u gördü. BaekHyun kendisine gelmesini işaret ederken, ChanYeol'un sadece yüzünde gülümseme vardı. KyungSoo, arkadaşlarının arabasına binerken, ikilinin yüzünde ki gerginliği fark etti. ChanYeol, arka kapının kapanması ile arabayı hızla sürmeye başladı. KyungSoo ortamın sessizliği bozmak için arkadaşına seslendi, "Nereye gidiyoruz?" ChanYeol, KyungSoo'nun söyledikleriyle tiz bir kahkaha kopardı ağzından, kahkahası sona erdiğinde cümlesine sert bir şekilde başladı, "Her şeyi, hemde her şeyi düzelteceğiz ama öncelikle sizi saklamam gerekiyor." KyungSoo, ChanYeol'un cümlesinde geçen her bir kelimeye karşı tedirginlik hissetmesiyle BaekHyun'un kolunu dürterek ona neler olduğunu sormak için kafasını salladı. BaekHyun, arkadaşının küçük ellerinden tutup, ona içtenlikle gülümsedi. BaekHyun'un bu gülümsemesinin anlamını çok iyi biliyordu KyungSoo, güneşin bitkilere her gün kendisinin ışıklarını sunarak büyümelerini sağlaması gibiydi BaekHyun'un gülüşü. KyungSoo arkadaşının hareketinden sonra elini çekerek arkasına yaslanıp etrafı izlemeye başladı. Kalbinde en ufak bir şüphe bile barındırmıyordu artık; Taemin ne der, abim ne yapar diye sorgulamak kafasından geçireceği son cümleler olacaktı. İkilinin yanında oldukça güvende hissediyordu, oldukça uzun zaman sonra birinin yanında güvende hissediyordu. Gözleri kapanırken, ilacın etkisinin hala sürdüğüne sinirleniyordu, iki senedir bağımlı gibi olmuştu ve durmadan uyuya kalıyordu. KyungSoo, gözlerini huzursuzca açarken, kendisinin araba koltuğunda olmadığını anladı. Havadaydı biraz, ama kafasını koyduğu sıcaklık çok güzeldi, hızlı hızlı atışını dinlemekte öyle. Kafasını kaldırıp da kim olduğuna bakmadı, bu kokuyu biliyordu, burun deliklerinden girdikçe içinde ki çalkantının sebebi, ağır bir koku olmasına rağmen kendisine tatlı misali hoş gelen koku sadece kokusu da değildi tanıdığı, kendisini taşıyan kişinin sıcaklığından da anlamıştı kim olduğunu, dokunuşundan ve kalbinin her atışından. Gözlerini açarak bu anı bozmaya hiç niyeti yoktu, onun güzel ve yumuşak göğsünde yeni doğan kuşların yuvasından ayrılmamak için ısrar edişi gibi kalmak istiyordu. Kalbinde ki tüm acılar, parçalanışları alıp götürmüştü kendisinden, kalbinin hızla atmasını sağlayarak. KyungSoo, Jongin'in ChanYeol'a bağırmasıyla düşüncelerinden ayrılarak ikiliyi dinledi, "Kapıyı aç ChanYeol, üşüyecek şimdi." ChanYeol arkadaşının dediğini yaparak kapıyı hızla açtı ve arkadaşının omuzuna dokunarak konuştu, sesinde pek güvence bulunmuyordu ve umut kırıntıları barındırıyordu, "Vedalaş onunla Jongin, neler olabileceğini bilmiyoruz. Sevdiğine son kez sarıl, öp. Seni bekliyorum, çok vaktimiz yok." Jongin dostunun cümlesiyle kafasını sallayarak elleri arasında ki küçük bedeni güzel yapılı odaya götürdü. Kafasını kalbine yaslamış, büyük ve hoş dudaklarını sarkıtarak, gözleri titremiş bir şekilde uyuyan çocuk ile nasıl vedalaşabilirdi ki? Bir insan duygularına veda ederek gidemezdi, KyungSoo onun mutluluğu, üzüntüsü, endişesi, korkusu olmuştu. KyungSoo'ya veda etmek kendine de veda etmek olduğunu biliyordu, o yüzden bunu aklından çıkararak, sevdiği adamı siyah nevresimlerle kaplı yatağa bıraktı yavaşça, uyanmamasına dikkat ederek. Üzerini kalın baddaniyeyle sararken son kez, sevdiğinin yüzünü öpmek istedi. Önce çok sevdiği küçük alnı öptü, ardından özenle işlenmiş kaşlarını öptü, küçük burnunu da ihmal etmedi sevdiğinin, tombul yanağına da öpücük kondurup, doğruldu. Sevdiğinin güzel dudaklarını öpmek için, kendi bütünlüğünden vaz geçebilirdi şu an ama, onu öperek uyandırmak istemiyordu, o zaman ondan gitmek en zoru olurdu. Ona son kez bakarak saçlarını hafifçe karıştı. En son ne zaman onunla güzel ve kaygısız zaman geçirdiğini bile bilmiyordu. Koskoca 2 sene geçmişti ama ondan nefret edememişti, kalbi hala onun için atıyordu. Duyduklarını, yaşadıklarını umursamadan kalbini, karşısında kaygısızca yatan adama vermişti. Uzun parmaklarını, ince saç tellerinden çıkararak yataktan uzaklaştığı sırada elini sertçe tutan bedene şaşırarak baktı. KyungSoo, gözleri dolmuş bir şekilde sevdiği adama bakıyordu, bu bir veda olmamalıydı, başka bir yolu olmalıydı bunun. Jongin, küçüğünün gözlerinin dolduğunu görünce ani bir üzüntüyle yatağın yanına dizlerinin üzerine çöktü. KyungSoo, küçük parmaklarını büyük dudaklarına getirerek konuştu, "Burayı öpmeyecek misin, sevgilim? Sen gidince ağlar sonra." Jongin diğerinin söyledikleriyle gülümseyerek karşısında ki adama sarıldı. Hatırlıyordu, her şeyi hatırlıyordu ve Jongin bunun mutluluğunu kelimelere dökemeyecek kadar sevinçliydi. Sevdiğinden ayrılarak, alnını diğer adamın alnına yaslayarak konuştu, "Hatırlıyorsun KyungSoo, her şeyi hatırlıyorsun. Teşekkürler bebeğim, beni bu denli mutlu ettiğin için." KyungSoo diğerinin gözlerinde ki mutlulukla buğulu gözlerinin arasından gülümsemesini sürdürerek konuştu, "Jongin, gitmesen olmaz mı? Her şey yeniyken, seni hatırlamamışken bile yeniden sana aşık olmuşken beni bırakmasan olmaz mı? Bak evden çıkarken sizden uzak duracağımı söylemiştim ama olmadı yine seninleyim, senle olacağım. Gitme Jongin, buna mecbur değilsin." Jongin, diğerinin ne yapacaklarını tam olarak bilmemesine rağmen böylesine korkmasına gülümsedi. Yapacaklarını bilse, onu buraya bağlardı herhalde. Sevdiğine böylesine yakın bir şekilde dururken, huzuru ve mutluluğu bulduğunu hissediyordu sonunda. Küçük bedenin, buğulu gözlerinden öperek konuştu, "En çok ne zaman canım acıdı biliyor musun, KyungSoo? Beni unuttuğun zaman. Kalbim ve zihnim, hatta her şeyim senken beni unuttuğunda öldüm ilk ben. Sonra babamla geldin, yine öldüm. Şimdi beni hatırladın ya sevdiğim, ben gerçekten ölsem de kalbinin benim için atacağını biliyor olmak bana yeter. Seni seviyorum KyungSoo." KyungSoo sevdiği adamın kurumuş büyük dudaklara nefesini bırakarak, "Seni seviyorum." Dedi. Jongin mesajı almıştı artık, o da hasret kaldığı alt dudağı kendi dudakları arasına alarak emmeye başladı yavaşça. Acelesi yoktu, bu anı her şeyden çok bekliyordu, kendisi için bir ölümdü bu. Emdiği alt dudağı bırakarak üst dudağa haksızlık etmeyerek sevdiğinin üst dudağını kabaca yalayarak emmeye başladı. KyungSoo, kendisini sadece sevdiğine bırakmıştı, ellerini Jongin'in boynuna sabitlemiş şeklinde kendini ona teslim etti. Jongin, sevdiğinin ağzını araladığını görünce yavaşça dilini küçük mahzene sokarak birer birer keşfetti orayı, ardından KyungSoo'nun küçük dilini emmeye başladı, KyungSoo bu hareketten her zaman utanırdı ama şu an halinden memnun bir şekilde kendisinin yaptıklarını izliyordu. Jongin diğerinin nefesinin seyrekleştiğini fark ederek sevdiğinden ayrılarak, onun kısa ve ince boynuna doğru kafasını soktu. Her zaman yorulduğunda veya KyungSoo'ya sığındığında yaptığı bir hareketti bu. KyungSoo, boyunda ki adamın saçlarıyla oynarken Jongin bir anda küçüğünün boynunu ilk olarak yavaşça öpüp ardından dişlerini hafifçe batırarak tekrar yaladı. KyungSoo, gülümsemesini durduramadı, Jongin'in kendisine böylesine aç olmasına karşı. Jongin son kez, pürüzsüz ve beyaz boynu tekrar öperek kafasını kaldırdı. İkili tekrar göz göze geldiğinde Jongin artık gitmesi gerektiğini biliyordu, daha fazla oyalanamazdı. Sevdiğinin dudağına dudağını dokundurarak, "seni seviyorum KyungSoo, boynunda ki iz geçmeden yanında olacağıma emin ol sevgilim. Seni seviyorum." KyungSoo, diğerinin cümlesi ile kafasını salladı ve karşısında ki adama sarıldı. Ondan biraz daha uzak kalmaya dayanamazdı, onun kokusuna artık hasret kalamazdı, onsuzlukta boğulamazdı artık, hayatından iki sene gitmişken daha fazla olmasını istemiyordu ama Jongin'in kararlarına saygı duymak zorundaydı ve onu engellemek bencilce olurdu. KyungSoo, Jongin'e sarılırken kulağına fısıldayarak gülümsedi, "Seni seviyorum Jongin, lütfen kendine dikkat et." Jongin duyduğu itirafla daha çok sarıldı hasret kaldığı bedene, kokusunu daha çok çekti içine. Kalbinde yeşeren çiçeklerle ondan ayrılmak canını yaksa da, her şey hayatında ki insanlar içindi. Jongin sevdiğinden ayrılıp alnına buse kondurarak odadan dışarı çıktı. Burada güvendeydiler, ve artık intikam vakti gelmişti, her şey masaya dökülecekti. BaekHyun'un yanına giderek gülümsedi ve sarıldı kendisinden küçük bedene. Kendisine bakmış, değer vermiş ve her anında yanında olmuştu, ona ne kadar müteşekkir olsa azdı belki de. Dostundan ayrılırken, arkadaşının elinden tutarak konuşmaya başladı, "BaekHyun, benim biricik dostum. Her şey için teşekkürler; sana burada neler söylesem de seni anlatmaya yetmez ama bilmelisin ki siz benim ailemsiniz, seni çok seviyorum. Ola ki bana bir şey olursa, KyungSoo'yu sakın bırakma, olur mu? Ona sahip çık, bana yaptığın gibi." BaekHyun arkadaşından duyduğu cümleyle gözünden akan yaşlara engel olamadan tekrar sarıldı ona. 2 senedir birlikte yaşamış, acısını gülüşlerini birlikte paylaşmışlardı, Jongin onun için sadece sevgilisinin arkadaşı değil, biricik kardeşiydi. Baekahyun, duygusallığını bir kenara bırakmasını düşünüp ayrıldı büyük bedenden ve gülümseyerek konuştu, "Size bir şey olmayacak tabii ki, Jongin. Sen benim kumamsın, kendime yeni kuma bulmak zorunda bırakma ayrıca sen hastasınca sana bakacak bir annen de olmayacak gidersen. Ona göre, davranın. Her zaman arkanızdayım, gidip her şeyi halledip ve gelin, tekrar bir aile olmak için sizi bekleyeceğiz." Jongin arkadaşından duyduklarıyla yeniden içinin burkulduğunu hissetti, her zaman kendisine bakmıştı. Alkol komasına girdiğinde, hastalığında veyahut motorsiklet kazası yaptığında yanında rekatçı olarak kalmış kendisine bakmıştı, bir anne gibi. ChanYeol kendisine dokunup gülümsediğinde artık gitme vakti olduğunu anlayıp sevdiği insanlardan uzaklaşarak ayrıldılar iki beden evden. ChanYeol, kapıya geldiklerinde arkadaşına bakarak sarıldı ve konuştu, "Sakın sana bir şey olacağını söyleme Jongin. Ben seninle büyüdüm, seninle kendimi buldum kardeşim. Benim için şu hayatta ki her şeyden değerlisin, birlikte her şeyi halledeceğiz." Jongin kardeşi gibi gördüğü adamdan duyduğu şeyle daha sıkı sarılarak konuştu, "Emin ol, ChanYeol kılına zarar gelirse kendimi bile düşünmem. Sen benim kardeşimsin, her şeyim olduğun gibi. Tekrar aile olup, mutluluğu eriştiğimizde gülümseyerek hatırlayacağız bu günlerimizi. Bu yüzden hadi dostum, daha hesaplaşmamız gereken bir şerefsiz var."

Without You [KAİSOO]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin