Merhaba arkadaşlar. Bildiğiniz gibi tüm dünya olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. İnanın Azerbaycanda da durum Türkiyedeki gibi kritik. Bu zamanlarda birbirimize destek olalım ve el birliğiyle bu hastalıktan kurtulalım. Saygılar...🙏
#evdekal #evdəqalYanımda Ayaz, elimde nikah cüzdanım uçağın penceresinden dışarıya bakıyordum. Nikah biter bitmez kendimi hava alanında bulmuştum ve Ayazın özel uçağında oturup birazdan uçağın kalkmasını bekliyordum. Kendimi boşluktaymışım gibi hissediyorum sanki tüm hisslerim ölmüştü. Üzüntü, heyecan, tedirginlik, yorgunluk hiç biri yoktu sadece uykum vardı, çok derin bir uyku. Uyursam her şeyi unuturum gibi geliyordu, uyandığımda çocukluğuma dönecekmişim gibi. Uyumak için gözlerimi kapattığımda ailemle son vedalaşmam gözümün önüne geliyordu bu da içimi titretiyordu.
Son kez denemek istedim ve gözlerimi kapattım yine o anlar film şeridi gibi aklıma gelmişti, annemin göz yaşları, Kenanın sarılması, babamın alnımdan öpmesi, benim ağlamam. Hatırlamak istemiyordum, unutmak istiyordum, bu anın bitmesini istiyordum. Mümükünmüş gibi gözleri daha fazla sıktım ama olmadı.
"Ayperi iyi misin?" Ayazın sesini duymamla aniden gözlerimi açtım ve derinden nefes aldım. Biraz daha rahatladığımda Ayazın elinden tuttuğumu yeni farketmiştim, hemen elimi çektim. İnanamıyorum tırnaklarımı eline geçirmiştim ve elinin üstünde hafif kan vardı.
"Ben iyiyim. Ben, ben çok özür dilerim, farketmemişim. Çok özür dilerim. Gerçekten istemeden oldu. Affedersin." Konuştukça göz yaşlarına boğuluyordum. Ben nasıl bu hale gelmiştim. Yaşadıklarım zordu ama ben güçlü bir kızdım. Hepsinin üstesinden gele bilirdim. Neden bu kadar salmıştım kendimi?
"Tamam Ayperi sorun yok." Sanki Ayazı duymuyordum. "Sorun yok dedim ya." Durmadan özür diliyordum. Elimde değildi. Kendimi kaybetmiştim. "Dur artık. Kendine gel." Ayaz son cümlesinden sonra beni kendine çekti ve sarıldı. Ayaz Yıldırım bana sarılmıştı. Göz yaşlarım dinmiyordu. Ayazın kollarında hıçkırarak ağlıyordum.
"Sakin ol. Geçecek bunların hepsi. Anlıyorum seni endişelisin. Ama yine de sakin olman lazım." Başımın üstüne hafif öpücük kondurdu. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Hayat böyle bir şey işte bu adamın yüzünden bu hale gelsem de yanımda ondan başka sığınacak kimse yok.
Ayazın sesini duyuyordum sanki. Ama gözümü açacak halim yoktu. Uyanırsam her şeyin kaldığı yerden devam edeceğini biliyordum. Bu yüzden yeniden uyumak için elimden geleni yapacaktım. Ayazın sesi hiç durmuyordu artık koluma dokunmaya başlamıştı.
"Ayperi uyan artık. Ayperi beni duyuyormusun?" Çok ısrarcıydı bu adam. Tuttuğunu koparıyordu.
"Biraz daha uyumak istiyorum." Homurdanarak söylemiştim. Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki Ayazın duyduğuna emin değildim.
"Kalkman lazım İstanbuldayız artık." Niye bu kadar çabuk geldik ki? Sanki on beş dakikadır uçaktayız. Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Her tarafım tutulmuştu resmen. Ayazın kollarında uyuya kalmışım galiba hemen yanaklarım kızarmaya başlamıştı utanmıştım yine. Başımı kaldırıp pencereye baktığımda şok olmuştum.
"Karanlık olmuş bile. Saat kaç Ayaz?"
"Saat on bire çeyrek geçiyor." Oha o kadar olmuş mu? Nerdeye tüm yolu uyumuşum. Tabii kaç günün yorgunluğu.
"Hadi kalk gidelim artık. Daha uzun yolumuz var." Ayazın ayaklanmasıyla ben de kalktım.
"Evin çok mu uzakta?" Daha evinin nerde olduğunu bilmiyorum.