İşkolik

4.1K 177 279
                                    

Fazla sessizdi. Demir'le olan sessizliklerimizi hatırlıyorum. Çoğu zaman konuşmazdık. Genelde hep kavga ederdik değil mi? En uzun sohbetimiz bana kirli geçmişini anlattığı zamandı. Ne kadar güzel bir sohbet değil mi?

" Senin mayan benim hamurumdan." Deyip durmuştu tüm gün. Benim mayam kimseden değildi. Ben kendi kararlarımı verebilirdim. Peki neden beni onaylaması, başarılı olabileceğimi ona göstermek için evime davet etmiştim? Onun onayına neden ihtiyacım vardı ki? Yol gözümün ucundan bir şerit gibi geçerken o ben buradayım diye bağıran ve onun varlığını tüm odaya dolduran parfümü burnumun direğini sızlatıyordu. Ölmediğini öğrendiğim o ilk gün geldi aklıma. Restorantta arkamda belirmesi, beni korumaya çalışması, Kıvanç'ın evlilik teklif etmesi. Ah Kıvanç... Bizi ne hallere getirdin. Tüm gün işle uğraşmasam her dakika onu özleyeceğimi, onun düşünceleriyle, yaşadıklarımızı sürekli tekrar tekrar aklıma getireceğime nasıl emindim. Kim bilir şimdi nerede ve ne yapıyordur? Onunla konuşmak istiyor muydum? Evet. Bunu yapacak gücüm var mıydı? Hayır. Bir kere kadınlık gururumu ezmişti. Benim yerime bir başka kadının yanında olmayı tercih etmişti. Tamam benim zor durumda olduğumu bilmiyor olabilirdi ama beni hani bir daha hiç yalnız bırakmayacaktı? Birinin ölmesine göz yummasını mı bekliyordum peki? O Eylül denen kızın çocukluklarına katlanmayıp ölmesine göz mü yumsaydı? Hayır, böyle biri değildim daha anlayışlı olabilirdim. Ama o da benim kötü bir anıma denk geldiğini ve bana yardım eden kişinin Demir olduğunu kabul etmek zorundaydı. Hem adam benim patronum elbette sürekli görüşmek zorunda kalacaktık. Bana sonsuz güveni olması gerekmez miydi?

" Ne düşünüyorsun böyle kaşların çatık?" Diyen sesle irkildim ve düşüncelerim yarım kaldı.

" Dalmışım bir şey düşünmüyordum." Diyerek yalan söyledim. Ne kadar bu aralar bana yakın davransa da hala Demir'e karşı kendimi tetikte hissediyordum. Bana yaşattıklarını hiçbir zaman unutacak değildim, onu hayatımda istediğim de söylenemezdi. Ondan etkileniyor olduğum onu sevdiğimi göstermezdi. Geçmişimizde yaşadıklarımız ondan etkilenmemi sağlıyordu o kadar. Ama kabul edelim Kıvanç'la yaşadığım sevişmenin yerini hiçbir şey tutamazdı.

" Kıvanç'ı düşünüyorsun." Diyen sesle ona döndüm. Dudaklarım hafiften aralanmıştı şaşkınlıktan. Sadece küçük bir baş onaylaması gönderdim.

" Seni çok sevdiği ve kaybetmekten korktuğu çok belli." Diyerek Kıvanç'ı savundu.

" Bu yersiz kıskançlıklar yapmasını gerektirmez. Bana bağırmasını hiç gerektirmez. Kimse bana emir veremez ve bağıramaz. Bunu öğrenmediği müddetçe ne kadar birbirimizi seversek sevelim bu ilişkiyi yürütemem. Ben o sürekli baskılanacak küçük kız değilim artık." Dediğimde gülerek bana döndü.

" Gerçekten patron olmak seni çok değiştirdi."

" Patron olmak değil yaşadığım acılar." Diyerek kafamı cama döndürdüm ve bu gereksiz konuşmayı sonlandırdım. Kıvanç'la geldiğimiz bu yolları şimdi iş için bile olsa Demir'le gelmek sinirimi bozmuştu. Gerçekten onu çok özlemiştim.

" Eylül'ün durumundan haberin var mı?" Diyerek onu yokladım.

" Kıvanç'ın yanında olup olmadığını mı merak ediyorsun ufaklık?" Derken gülüyordu.

" Hayır kurtulabildim mi o salak kızdan diye merak etmiştim." Derken göz devirmiştim. Araba evimin önünde durmuş olsa da ben sorumun cevabını merakla bekliyordum.

" Maalesef ki beyaz atlı prens tam zamanında yetişmiş, yakında taburcu olacakmış." Dediğinde sinirlenmiştim. Elimdeki dosyaları sıkarken arabanın kapısını açtım ve hışımla çıktım arabadan. Kapıyı kırarcasına çarpmam ise gram umurumda değildi. Eylül'ün iyi olmasına sinirlenmemiştim, tam tersi Demir'in Kıvanç için beyaz atlı prens demesi sinirlerimi bozmuştu. Kapıyı açıp sinirle evime girerken arkamdan takip edildiğimi hissediyordum.

RUH (BEDEN SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin