Baba

5.4K 211 59
                                    

"Dediklerimi anladın mı Melek?" diyen boğuk sese döndüm.

"Evet." Dedim tereddüt etmeden. Beş ayda tüm konuları halletmiştik. Tüm yazı ders çalışarak geçirmiştim orası ayrı konu. Ailemi görmeye bile gitmemiştim, lakin bir eksiklik hissetmiyordum.

Ben tüm ailemi zaten kaybetmiştim.

Ağustos ayında olmanın verdiği rahatlıkla Mart'a kadar sadece soru çözsem yeterli puanı alacağımı garantilemiştim. Bir yıl geriden çalışmak çok yararlı olmuştu. Ve Savaş tüm konuları çok güzel bir şekilde anlatmıştı.

Açıkçası öğretmenim baya iyiydi.

Tabi ders çalışırken beni izleyerek kendini zor tuttuğunu biliyordum.

Genel olarak yazın kısa şeyler giymem onu baya zorlamıştı. Ama benden gram karşılık alamayınca o yönde hiçbir hareket etmemeye başlamıştı.

On aydır kimseyle sevişmiyordum değil mi? Gerçi on aydan bile fazlaydı. Kıvanç'la sevişme zevkini hiç yaşayamamıştım ve yaşayamayacaktım da..

Krizlerimden kurtulmuştum. Yani kabus görmediğim sürece çok seyrek krize giriyordum.

Savaş'ın zoruyla psikolojik destek almıştım ama bu gene de canımı acıtma isteğimi önleyemiyordu.

Psikoloğum bunun bir tür kendimi rahatlatma ve terapi olduğunu düşündüğümü söylemişti.

Güya o kan aktıkça ben kendimi temizleniyor ve acılarımın akıp gittiğini sanıyormuşum.

Oysa o acıların hep içimde kaldığını biliyordum.

Asla gitmediğini ve gitmeyeceklerini...

Elbette bazen 'benden daha kötü durumda olan insanlar var, kendine acımayı ve çok acı çekiyormuşsun gibi davranmayı kes!' diye kendime kızıyordum.

Ama kaldıramıyordum işte. Yapamıyordum.

Ben zayıftım.

Aklıma gelen düşünceler yine canımı sıkmıştı. Ve yanımdaki bedenin şehvetten kıvrandığının farkındaydım. Yarım saattir istemeden gözleri sürekli bacaklarıma ve salaş tşörtümün içine giydiğim siyah sütyenime kayıyordu.

Kafamı çevirip elindeki kalemi döndürerek oynayan ve arkasına yaslanmış Savaş'a baktım.

Transa geçmiş gibi dudaklarıma odaklanmıştı. Ve açıkçası şuan çok zor durumda olduğunu şortundaki kocaman kabarıklık belli ediyordu.

Tabi koyulaşmış elaları da.

Bu her ne kadar kadınlık gururumu okşasa da gram zevk vermiyordu bana.

Şuan tek istediğim acıydı.

"Savaş." Dedim sessizce. Bakışları mavilerimi buldu. Bir gram umut mu vardı onun gözlerinde?

"Efendim." Dedi ama sesi o kadar boğuk ve sessiz çıkmıştı ki gülmemek için yanaklarımın içini ısırıyordum.

"Canımı acıt." Dedim aç bir insan gibi. Kaşları çatıldı ve bakışları daha da yoğunlaştı.

"Melek... Şeytanla oynuyorsun.." dediğinde tek kaşım kalkmıştı.

"Bunu zaten biliyorum." Dediğimde hiç beklemeden ayağa kalktı ve elimden çekerek bizi üst kattaki odasına sürükledi. Odanın içine girdiğinde beni sertçe çekerek kapıdan azıcık uzaklaştırıp kapıyı kapattı. Belimden tutarak kapıya yasladığında dudaklarıma odaklanmıştı.

RUH (BEDEN SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin