Medyaya Muse'den bir parça yapıştırdım. Bakmak isteyen olursa bakabilir.
Steve, Bucky'den ayrıldıktan sonra kendini iyice toparlayabilmek için eve gideceği yolu uzattı. Psikolojisi şu son dönemlerde adeta çökmüş durumdaydı. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Menajerinin çok iyi bir psikolog bulmasını ummaktan başka bir çaresi yoktu.
Arabasını evinin garajının önüne park edip indi. Tony'nin durumuna bakıp yemek yemeden uyumayı düşünüyordu. Bugün başka olay olmasını da istemiyordu.Bir iç çekip anahtarla evin kapısını açıp içeriye girdi. "Tony, ben geldim."dedi. Salona geçince mum ışığında hazırlanmış bir yemek masasıyla karşı karşıya kaldı. Masanın ortasındaki vazoda bulunan papatyalar odaya kokusunu salmıştı.
Steve'in birkaç gündür yaşadığı acıya rağmen istemedende olsa yüzünde bir tebessüm oluştu. Tony ne zaman damarlarındaki kanın içine kadar nüfus etmişti?
Tıpkı uyuşturucu gibiydi. Kendisine zarar verdiğini bile bile ondan vazgeçemiyordu. Bir gün altın vuruşu yapıp ölümüne sebep bile olabilirdi.
Onu affetmek istiyordu ama şu anda bunu yapamazdı. Yine de mutsuz olmasını istemiyordu.
Pencerenin önünde ayakta durmuş biraz mahcup bir şekilde ona bakmaktaydı. Steve tebessüm etti. "Eline sağlık ve teşekkürler. Çok lezzetli görünüyorlar. Yiyelim mi?"
Tony onun tebessüm ettiğini görünce gülümsedi ve hemen onun oturacağı sandalyeyi çekti. Steve ne yapmaya çalıştığını anladı. Gülümseyerek ona ayak uydurdu ve sandalyeye oturdu. Tony o otururken hafifçe itmişti.
Hemen sıcak yemeklerden servis etti. Sonra masanın karşısındaki sandalyede yerini aldı ve Steve'in yemek hakkındaki fikrini söylemesini bekledi. Steve kestiği kırmızı etten ağzına bir lokma attı ve sulu etin ağzında nasıl dağıldığının, baharatların verdiği lezzetin tadını çıkararak çiğnedi. Lokmayı yuttuktan sonra "Bu çok lezzetli Tony. Bir yolculuğa çıkmak gibi." dedi. Tony mutlulukla gülümsedi ve yemeğinden yemeye başladı. Steve kadehindeki kırmızı şaraptan bir yudum aldı.
Onu affetmeye ihtiyacı vardı. Hemde onun ihtiyacı olduğundan çok. Tüm suçu ona atamazdı.
İlk başta onun tarafından kaçırıldığında nasıl bir psikolojiye sahip olduğunu biliyordu. Ama onu öyle kabullenmişti. Elbette kıskançlık krizlerinde ne yapacağını tahmin edemezdi ama artık biliyordu. Onu asıl endişelendiren sinir krizi geçirdiğinde ne olabileceğiydi. Kendine mi zarar verirdi, yoksa sevdiğine mi?
"Seni bir süre affetmeye niyetli değildim Tony. Ama affediyorum. Bir daha böyle birşey yapma yeter."
Tony şaşkınlıkla elinden çatalı düşürdü. Sonra elleriyle yüzünü kapatıp "Ben affetmeni hak etmiyorum. Benim hak ettiğim tek şey ölüm. Çünkü bu dünya benim yaşamamı istemiyor." dedi.
Bu sözlerle Steve'in yüreği kanadı sanki. Yerinden hızla kalkıp onun yanına geldi ve başını kendine yaslayıp sarıldı. "Saçmalama. Yaşayıp yaşamamak böyle seçilmiyor. Dün benim, senin dünyan olduğumu söylemiştin. Ben senin yaşamanı istiyorum. Beni anlıyor musun? Sen yaşamazsan dünyan yok olmayı tercih eder."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psycho Dark "YABANCI"~(STONY)
Fanfiction(One shot is coming) hikayemin başlangıç bölümü olan "YABANCI"nın daha ayrıntılı ve uzun anlatımıdır. Tony'nin hayatındaki herşeyden vazgeçip Steve'i hayatının merkezi yapma sebebi nedir? Onu kaçırdıktan sonra aralarında gelişen aşk sayesinde ve o...