2

77 6 1
                                    

Okuduğum saçma yazı ile şoka uğramıştım. Tabi ki bir aptal gibi davranıp giysi dolabıma bakmayacaktım.

Okuldan hızlıca çıkmamın tek sebebi etüte kalmamak içindi. Gerçekten etüt can sıkıcı oluyordu hele ki hava kötüyse eve daha çabuk varmak isterdim. Güneşli havalar daha iyi hissettiriyordu. Karanlık havalar pek benlik değildi.

Eve girdiğimde her zaman ki gibi kimse yok ve sessizdi. Bunu seviyordum. En azından yalnızdım, kendi ayaklarım üzerinde durabiliyor ve yaşayabiliyordum.

Odama girdiğimde aklıma direk olarak giysi dolabım gelmişti. Gerçekten paranoyakçaydı. Yavaşça dolabın kulpunu tutup sürüklediğimde ikinci rafta yanık bir kağıt duruyordu.

"Seven elbet sevilir, nefret işte nefret kadar."

Bu büyük ihtimalle bir şarkı sözüydü fakat bununla ne yapacağın hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

Kağıdı ne olur ne olmaz diyerek boş kutularımdan birine koydum. Ayrıca kim yazmışsa yazısı gerçekten çok güzeldi.

Dolabımdan almam gereken rahat kıyafetleri alınca duşa girme kararı almıştım. Duşakabine girince suyu yeterli sıcaklıkta ayarlayıp kendimi suya bıraktım.

Sonunda duştan çıktığımda belimde olan sarı, nemli saçlarımı öylesine bir topuz yapıp mutfağa geçmiştim.

Kaya; Ne yapıyorsun?

Selen; Kahve yapacağım, sen?

Kaya; Oturuyordum.

Kaya; Şey...

Selen; Size gelemem.

Kaya; Ben geleyim o zaman?

Selen; Gel madem.

Kaya da geleceğinden ona da bir kahve yapma gereği duydum.

Sormama gerek yoktu, onu en iyi ben tanıyordum.

Kahve'nin sıcak sütünü döktükten sonra onları tezgahta bırakmıştım. Kaya'nın gelmesi çok sürmezdi.

En nihayetinde kapı çaldığında Kaya dağılmış saçlarıyla içeri girdi.

"Parfümü bu kadar sıkmanın amacı ne?"

"Sigara kokusundan hoşlanmadığını sanıyordum." Diye cevap verdiğinde sabır dilercesine kafamı sallamış ve mutfağa geçmiştik.

Mutfaktaki küçük balkona geçtiğimizde yumuşak puflara yerleşmiş kahvelerimizi önümüze almıştık.

Kaya benim çocukluk arkadaşımdı. Ayrıca tek ve öz arkadaşım da olabilirdi.

"Yeni işin nasıl?" Sorduğu soruyla gözlerimi yerden alıp Kaya'nın suratına dikmiştim.

"Ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi."

"Garsonluk ne kadar iyi olabilir."

"Çalıştığım yerin insanları iyi."

"Bunu nereden biliyorsun?"

"Öyle gözüküyorlar."

"Bunu neye göre çıkardın?"

"Bilmem, belki sadece kendimi kandırmaya çalışıyorumdur."

Kaya yavaşça kafasını salladı. Balkonda neredeyse iki saat sohbet etmiştik. Sonunda hava esmeye başladığında içeri geçmiştik. Zaten içeriye geçtikten yarım saat sonra Kaya evine gitmiş beni bu karanlık evde tekrar yalnız bırakmıştı.

Yalnızlığı seviyordum ama aşırıya kaçan bir yalnızlık beni de boğabilirdi.

Akşam saat onbir gibi odama geçmiştim. Odamın ışığını açmak yerine duvarımdaki küçük ledleri açmıştım. Daha rahatlatıcı bir ortam oluyordu.

Uçak modundaki telefonumu açıp çok aktif olarak kullanmadığım sosyal medya hesaplarıma girmiştim.

Klasik bir Instagram, Snapchat ve Twitter turundan sonra Whatsapp'a girmiştim.

Sabah ki numaradan mesaj vardı.

Bilinmeyen; Sanırım notu okudun.

Selen; Onu da nereden çıkardın?

Bilinmeyen; Okuyacağını biliyorum.

Selen; Nereden bilebilirsin ki?

Bilinmeyen; Sorgulaman gerekmiyor.

Selen; Seni tanımıyorum, ve bana dolabıma bakmam gerektiği hakkında r mesaj atıyorsun.

Selen; Ve dolaptan bir not çıkıyor.

Bilinmeyen; Eee?

Selen; Bunlar sana normal mi geliyor?

Bilinmeyen; İyiliğini düşünen insanlara karşı neden hep böylesin?

Selen; Kimse iyiliğimi falan düşünmüyor.

Bilinmeyen; Annen?

Selen; Engelleyeceğim.

Bilinmeyen; Sen bilirsin.
-görüldü.

Engelleme tenezzülünde bulunmadan telefonu masama geri bırakmıştım.

Yavaşça yatağıma geçip bir süre tavanı izledim. En sonunda uyku ağır bastırınca da gözlerimi yavaşça kapadım.

-Bölüm Sonu-

SaklambaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin