beş

147 25 9
                                    

"Benden uzak dur." demiştim.

Çok saçmaydı. Arkadaşız yalanını söyleyen benken üstüne böyle demem çok saçmaydı. 

Başını sallayıp gitti. Koridorun sonuna kadar onu izledim. Upuzun silueti küçük bir noktaya dönüştü. Kara küçük bir nokta. Sanırım onun hayatımdaki yerini en iyi anlatacak söz buydu. Neyin üzerini karaladığını bilmediğim, artık silemeyeceğim kara küçük bir nokta.

"Benden uzak dur." diye tekrarladım kendime.

Koridorda sağıma soluma baktım. Artık kendimi güvende hissedeceğim bir yer kalmamıştı. Ben de bu kalabalığın içinde yitip giden herhangi biri olabilirdim. Toplumu basitleştirdiğimden değil. Toplumun zerreleri olan kişilerin kendilerini basmakalıp varlıklara dönüştürdüğünden. Onlar gibi olmak istemiyordum. Onlara benzemek onlarla kıyaslanmak, karıştırılmak. Gölgelerimizin bile birbirine benzediği bu çağdan nefret ediyordum. Vazgeçmeliydim. Kendimi düzeleceğine inandığım bir karmaşanın içine daha fazla atamazdım. Yapamayacaktım.

Dersliklerin olduğu bloktan hızla çıktım. Aklımda bir plan yoktu ama ilk yapmak istediğim oradan uzaklaşmaktı.

Sorunlarını beraber aşabiliriz.

Bizler senin aileniz.

Dünyanın sonu değil.

Arkadaşların senin iyiliğini düşünüyor.

Burası bir yuva.

Beni yavaş yavaş öldürdüklerinin farkında değillerdi. Bileklerimi kesmemden korkuyorlardı jiletlerini boğazıma dayayıp. İşin aslı arkadaşlar kimseyi iyileştirmez. Kimseye yalnızlığını, tükenmişliğini unutturmaz. Kimsenin arkasındaki desteği değildir.

Kendimi tüm bunların dışına atacağım esnada o kolumdan tuttu. Yüzüne bakmadım. Gözlerimin tam hizasına gelen omuzlarına diktim bakışlarımı.

"Söylediğin yalan, gerçekti. Bundan başka gerçek de yok."

Gözlerine baktım nihayet. Hiçbir şey anlatmıyordu gözleri. Boş boş bakıyordu işte -ya da ben öyle sanıyordum. Tuttuğu kolumdan yavaşça çekip kampüsün dışına doğru sürükledi. Onun beni öylece sürüklemesine izin vermek için hiçbir sebebim yoktu. Karşı koymak için de. Adımlarımı adımlarına uydurmadım. Ondan bir adım geride gittim her an ondan kaçabilmek için. Dışarıdan bakınca biz başka istikametlere aynı yoldan yürüyen iki yabancıydık. Sonra konuştu. Ve aynı istikamete farklı yollardan giden tek insan olduğumuzu anladım.

"O gün babamın ölü bedeninin başında beklerken kendime acımamıştım biliyor musun? Bir kız vardı, annesiyle babasının cesetlerinin arasında hangisine sarılacağına karar veremiyordu. O kıza acımıştım."

Durdum. Bir süre sonra o da durdu.

"Ben," dedim gözlerim çoktan dolmuşken. "seni hatırlamıyorum değil mi?"

𝐝𝐮𝐧𝐜𝐚𝐧 𝐥𝐚𝐮𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 // 𝐚𝐫𝐜𝐚𝐝𝐞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𝐝𝐮𝐧𝐜𝐚𝐧 𝐥𝐚𝐮𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 // 𝐚𝐫𝐜𝐚𝐝𝐞

onlar gibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin