öTam bir panda-2

289 14 1
                                    

Arkadaşlar ufak bir sorun oldu, bölümleri not aldıgım laptopum çöktü, doğal olarak bölümler de gitti. Bölümü yeniden yazmak zorunda kaldım, bu yüzden bölüm biraz kısa oldu. Bir daha ki bölüm de, daha uzun yazacağım, İyi okumalar

Tom Odell - Another Love

''Sanane be, istedıgımı ıcerım. Seni mi ilgilendirir?''

''İçemezsin'' Bağırmamıştı, kızgın da değildi ama sesin de ki ton ürkmem için yeterliydi. Ürksemde bu kadarı yeterdi ama! ''Sen kim oluyorsun da bana emir veriyorsun!'' diye bağırmıştım. Hay sesime. Nasıl bagırdıysam bu gürültü de bile bazılarının ilgisini çektim sanırım, çünkü dönüp bakan bir kaç kişi oldu. Kulağıma eğilip yavaşça konuştu;

''İçerek kendine eziyet etme, ben sana yeterince edeceğim zaten'' o kadar sessiz söylemesine rağmen söylediği her kelime iliklerime kadar işledi. Gözlerim büyüyerek ona baktığım da, dudaklarının kenarları kıvrıldı, hafif bir kahkaha attı ve arkasını dönüp gitti. Bu da ne demekti şimdi?Sinirle kendi kendime söylenirken belim de iki el hissettim, yine o rahatsız çocuk sanıp korksam da poyrazın sesini duydugum da rahatladım. Yanıma oturup kendine bir bira söyledi, bana dönüp ''Nasıl eğleniyormusun minik kuş?'' diye sordu. ''Ya, sorma o kadar çok eğleniyorum ki poyraz inanamazsın!'' diye söylendiğim de anlamamış olacak ki, pek aldırış etmedi. Yoksa hayatta ne oldugunu ogrenmeden rahat bırakmazdı beni.Poyrazın yanına iki sarışın sürtük gelince, bana göz kırpıp oturdugu yerden kalkıp dans pistine doğru ilerledi. Melis hanım nerdeydi kim bilir! Beni peşinden sürükledi buraya ama görünürde yok hanımefendi. Gelsin ben sorarım ona bunun hesabını. Biraz hava almak için dışarıya çıkan merdivenlere yoneldım, otursam da bu topuklular ayaklarımı agrıtmıstı. Çıkartıp elime aldım, merdıvenlerı oyle çıktım. Dışarı çıktıgım da gerçekten güzel bir sahil manzarasıyla karşılaştım. Sahile geldıgımde yere, çimenlere oturdum. Oldum olası sevmişimdir sahil kenarlarını, küçükken babam ablamla beni hep sahil kenarlarına oyun oynatmaya getirirdi. Gözümden bir yaş düştü, onları çok özlüyordum. İçimde hep bir yanım eksik, hep bir yanım buruk.

''Hey, yanına oturabılırmıyım?'' Sesin geldiği yöne bakıp ''Tabii'' dedim kısık sesimle. ''İyi misin?'' dediğinde oturuşumu duzeltıp, kafamı olumlu yönde sallamakla yetindim. Eliyle gözümden akan yaşı, daha dogrusu göz yaşının bıraktıgı ıslaklıgı sildi. Dokunuşu, yumuşacıktı. Bu sogukta bile, elleri sıcacık. ''Teşekkür ederim'' diyip, içten gülümsedim. ''Anlatmak istermisin?'' dedıgın de de başımı olumsuz anlamda salladım. ''Anlatırsam daha iyi olmam. O yuzde boşver.'' dedıgım de ''Tamam ozaman, bu ara da ben Rüzgar'' diyip elini uzattı. ''Bende Gece" diyip elini sıktım. ''Neden burdasın?'' dediğin de suratımı asıp ''Arkadaşlarım yuzunden tanımadıgım bırının partısıne geldim! Neymiş efendim, istanbula gelmiş, onu kutluyorlarmış, gerizekalılar! Ee banane ya bundan'' dedım. Aslında ona degıl kendıme soyledım, kimmiş bu Ateş hala merak ediyordum doğrusu. 32 diş sırıtıp ''Öyle deme, iyi biridir belki'' dediğinde şaşkınlıgımın yuzume yansıdıgına emınım. ''Yoksa o kişi senmisin? Ama adının Rüzgar oldugunu soylemiştin, of çok ozur dılerım gerızekalı dedıgım için..'' parmaklarını dudağıma bastırdı ve ekledi ''Sakin ol, o kişi ben değilim'' Bir süre sessiz kaldıktan sonra, saate bakmak için çantama baktım ama orta da çantam falan yoktu ''Allah kahretsın ya, çantamı unuttum!'' diye soylenırken Rüzgar ayağa kalkığ elini uzattı ''Gel bulalım çantanı'' dedıgın de elini tutup ayağa kalktım ve topukluları ayagıma geçirdim. Birlikte bar'a doğru yürüdük, yürürkende sessiz kaldık. Barın önune geldıgımız de ''Seni de tutmayayım ben daha fazla, sen git istersen. Ben bulurum çantamı, beni dinledıgın ıcın teşekkur ederım'' dedıgım de ''Sevgilim bizi gormesın,yoksa ayrılır benden demiyorsun da sen gıt ıstersen dıyorsun. İyi ozaman gidiyorum'' dedıgın de arkasını dondu tam gıdecekken kolundan tuttum ''Hey yanlış anladın, sevgilim yok'' dediğim de gözlerinin içinin güldüğüne yemin edebilirim. ''Tamam ozaman, al çantanı gel. Ben de seni eve bırakayım?'' dedıgın de kafamla onaylayıp aşşağıya indim. Kimileri dans pistin de dans ediyor, kimileri içiyor, kimileri de sevgilisiyle oynaşıyordu. Bidakka bu o lacivert gözlü çocuk degılmıydı? Hemde yanında kızlar var? 'Ya sanane Gece, yanın da kım varsa var!' dıye azarladı iç sesim beni. Bana bakıp gulumsedıgınde sınırle, dans eden bedenlerın arasından geçmeye calısırken bırıne carptım, yuzune baktıgım da Melis oldunu gordum. ''Nerdesın kızım sen?'' dıye sorudugun da sınırlerım tepeme çıktı. Butun olanlar onun yuzunden olmuştu zaten! ''Ne nerdesın ya? Benı getırdın buraya, kaç saattır ortada yoksun. Bir de bana nerdesın dıyosun!'' dıye bagırdıgım da çantamı elime verdi başını dikleştirip ''Kes sesini, buraya eglenmeye geldık sonuçta. Oturup dedıkodu mu yapacaktık?'' dıye oda bana bağırdı. Aman bişeyi de alttan al. ''Ben gidiyorum, görüşürüz'' diyip yanagından öptüm. Ve soru sormasına izin vermeden hızla yukarı çıktım. Bar'ın önünde beyaz bir mustang vardı, için de de bir adet el sallayan Rüzgar. Kapıyı açıp arabaya bindim. Kemeri mi takmayı sevmedıgım ıcın takmadım. ''Beklettim mi?'' diye sordugum da ''hayır'' dedıgınde kafamı sallayıp evi tarif ettim. Evin önüne geldiğimizde ''Herşey için tekrar teşekkür ederim Rüzgar'' dedıgım de ''Rica ederim prenses, görüşürüz'' dediğinde gülüpseyip arabadan indim. Kapıyı anahtarla açıp sessizce içeri girdim, ayakkabılarımı çıkartıp elıme aldım ve yavaş adımlarla odama ilerledim. Hemen üstümü çıkartıp kendımı yataga attım, yuzumu yıkamadım cunku yıkasaydım uykum açılırdı. O yuzden gozlerımı kapatıp hiç bişey düşünmemeye çalışıp uyumaya çalıştım ve inanın uyumam hiç zor olmadı çünkü saat sabah 4'e geliyordu.

Ezan sesiyle yerimden sıçradım, hava tam olarak aydınlanmamıştı. Ayaga kalkıp, pencereden dışarıya baktım. Evin koşesin de siyah bir porsche duruyordu. İçin de de biri vardı galiba. Bir dakika, bizim evin önundemı bu araba? Sabah sabah, bu da kim ki? içimi kaplayan korkuyla o cumle beynımde yankılandı ''İçerek kendine eziyet etme, ben sana yeterince edeceğim zaten'' Allahım kafayı yıyordum galiba. hiç kıpırdamadan rahat bı 10 dakıka arabayı ızledım. Tekrar uykum bastırınca yataga geri döndüm. Gözlerimi kapatıp, tekrar uykuya teslim oldum. Gözlerimi araladıpım da ablamın başımda oturduğunu, sinsice bana güldüğünü gördüm. ''Ne var be, ne bakıyorsun öyle?'' diye sorup, uykum açılsın diye ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Evet gözlerime işkence ederek uykumun açılacagını sanan bir maldım. Ablam da gizlemeye çalıştığı kahkahasını serbest bırakıp, sesli gülmeye başladı. Tek kaşımı sorar gibi kaldırıp cevap vermesini bekledim. ''Aynı, aynı bir panpandaya dönmüşsün.'' gülmekten konuşamıyordu hayvan. ''Ne pandası be? Neyden bahsediyorsun, kalk bakıyım yataktan'' dıyıp ıttrıdım ve koşarak banyoya giderken bir klasiklik yapıp, yere kapaklandım homurdanarak yerden kalktım. Banyoya girip, aynaya baklıyım da agzımdan tiz bir çığlık kaçtı. Ablam haklıydı, tam bir pandaya dönmüşüm, geceden üşenip silmediğim makyajım hep suratıma akmış ve saclarımda birbirine girmiş. Ablam da kapının pervazına yaslanmış hala halime gülüyordu. Ona en sert bakışımı atınca ellerini 'ben masumum' der gibi kaldırıp, banyodan çıktı. Yüzümü temizleyip, saçlarımı tarafım. Odamı toplamak için, banyodan çıktım. Yatağımı düzeltip, üstüme eşofmanlarımı giyerken ablamın sesini duydum ''Kahvaltı hazır''

Ayna da kendime bakıp somurttum, gözlerimin kenarlarında mor halkalar olmuşmuş, harika! ''Kahvaltıdan sonra biraz spor yapsam iyi olacak.'' diye düşünerek muftağa indim, ablam enfes bir kahvaltı hazırlamıştı yine, sanırım bugun evdeyız ıkımızde. Spor yapmayı, ozellıklede koşmayı seven biriyim. Koşarken kendimi herşeyden soyutlaştırdığım için, ne derdim kalıyor ne tasam. Kahvaltımı yapıp, kalktım masadan. Odama çıkıp, uzerime mavi şişme montumu, kulaklığımı ve telefonumu alıp aşşağıya indim. Ablam masayı tıpluyordu, yanagına ufak bır opucuk koyup ayakkabılığa yöneldim, aykkabımı alıp giydikten sonra dışarıya çıktım. Kulaklığımı telefona takıp, güzel bir şarkı aramaya başladım. Koşarken başımı ağrıtmıcak tek şarkı ''Tom Odell- Another Love''yi gorunce açtım ve koşmaya başladım. Sahile indiğim de pek kalabalık olmağını fark ettim, hayret! Bizim buranın sahili yaz kış kalabalık olur da, neyse. Koşarken birine çarpınca telefonum cebımden düştü, e doğal olarak kulaklıgım da kulaklarımdan çıktı. Sinirle yere eğilip telefonu alıcakken elime bir el değdi. Kafamı kaldırıp bakmamla, karşımda dün beni eve bırakan Rüzgar'ı görmem bir oldu. Rüzgarın o mükemmel bi o kadarda sinsi gülüşü büyüğünce, elimi telefondan hızla çektim..

Karanlığın Aynası (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin