BÖLÜM§ 23 Söylenmeyen Gerçekler

39 5 0
                                    

Olanca hızımla kendimi içeriye attım. Heyecandan yüreğim sanki ağzımda atıyordu. Tüm bu olanların bitmesini ve artık eski hayatıma dönmek istiyordum. Oyun bitmeliydi ve bunun için elimden gelenin en iyisini yapmalıydım.
İlk dikkatimi çeken, içeride çok keskin bir kokunun olduğuydu. Nefes aldıkça boğazım yanıyordu ve neredeyse kusacaktım.
Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışmaya başlamıştı. Gözlerimi kırpıştırıp etrafa bakmayı denedim ama bu çok zordu. Fenerimi yakmayı düşündüm ama aynı hızda bundan vazgeçtim çünkü bu, onların beni farketmesi demekti. Riskli olurdu. Bir kaç dakika olduğum yerde dinlemeyi denedim. Yere ritmik seslerle çarpan bir şey vardı ve dikkatim dağılıyordu. Sanki... sanki bir sıvı damlıyordu yere. Koku gittikçe daha da rahatsız etmeye başlamıştı. Yavaş adımlarla yürümeye başladım. Gözlerim artık karanlığa alışmıştı. Tıpkı içim gibi...
Bulunduğum yer, kütüphaneye oranla oldukça büyüktü. Duvarlara dokunarak yürümeye başladım ve bir kaç dakika içinde yine eski yerime geldim. Demek ki sonu varmış diye düşündüm içimden.
Meriç ile Gizem elindeki fenerlerle odayı inceliyorlardı. Saklanmak için kolonlardan birinin arkasına geçtim ve dinlemeye başladım.

" Vay be! Dediğin kadar varmış. "

" Abartma istersen Gizem. Alt tarafı küçük bir oda. " Alt tarafı küçük bir oda mı? Ohoo sen buraya küçük diyorsan... diye geçirdim içimden.

" Tamam be oğlum gerilme bu kadar. Ayrıca bu senin suçun mu? "

" Bilmiyorum Gizem. Bunu ona yapmamalıydım. İçim pek rahat etmiyor açıkçası. "

" Evet bu kötü bir durum ama üzerinden yıllar geçmiş. Yapılacak hiçbir şey yok. "

" Kötü olan da o ya zaten. Yapılacak hiçbir şeyin olmaması. 8 yaşındaydık ve ben o gün o yediğim haltı bilerek yapmadım. Yalanların en büyüklerini ona ben söyledim. En büyük ihaneti ben yaptım. Sonra salak gibi bu lanet yere geldim ve onun hayatını daha da mahvettim. Allah kahretsin! " olduğum yerde kalakalmıştım. Neyden ve kimden bahsediyordu bu?

" Hop yavaş ol! Evet en büyük haltı sen ettin ama eşyaları kırmaya lüzum yok Meriç. " ayaklarımın önüne kadar gelen cam kırıklarına uzun bir süre baktım. Neler olduğunu anlamamıştım ve buradan en kısa zamanda çıkmak istiyordum yoksa gerçekten kusabilirdim. Konuşma sesleri benden uzaklaşırken başımı hafif yana eğerek Meriç ile Gizem'e baktım. Odanın öbür ucuna yürüdüler ve durdular. Gizem bir şeyler anlatıyordu ama uzak olduğumuz için hiçbir şey anlaşılmıyordu. Onları duyamayacağımı anladığım zaman etrafa adam akıllı göz atma fırsatı buldum. Olduğum kolon odanın en büyük kolonu olduğu için buradan beni göremezlerdi. Kokuya da alışmıştım ama boğazım hala yanıyordu. Karanlıkta pek belli olmayan odada bir sıvının yerde yaptığı ses sinirimi bozuyordu. Plana göre Baran'ı çağırmam gerekirdi. Tahminimden büyük ama plana göre küçük sayılabilecek bir odaydı burası. Ama bunu kendi başıma halletmek istiyordum. İçimden Baran'a özürler yağdırarak olduğum yerde biraz kaykıldım. Dikkatli bakınca yaslandığım kolonun arka tarafında birkaç eşya olduğunu gördüm. Dizlerimin üzerine çöktüm ve ilerlemeye başladım. Ellerim yerin pürüzleri yüzünden acıyordu ama ilerlemeliydim. Eşyalara yakınlaştığımda kolumu uzatarak alabildiğim kadarını aldım ve kolonun olduğu yere hızlı bir şekilde geri gittim. Eşyaları yere koydum ve incelemeye başladım. Bebek kıyafetleri mi? Gerçekten mi? Bunların ne işi olabilir ki kütüphanede? Bir emzik, bir kaç kıyafet ve....
Şaşkınlıktan öylece donup kaldım. Bu da ne anlama geliyordu şimdi? Bu kıyafetler hangi bebeğindi ve... ve bu silahın burda ne işi vardı.

Aklımdan geçen senaryoları unutmak için elimden geleni yaptım ama bunlar kimindi ve neden burada, 8 yaşımdan beri hep geldiğim kütüphanedeydi?
Hayretler içinde önümdeki eşyalara bakarken konuşma sesleri, giderek buraya doğru geldiklerini gösteriyordu.

GİZEMLİ KÜTÜPHANE    #Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin