"Yemekleri güzelmiş bu mekanın, sevdim. Diğerleriyle de mutlaka gelelim." dedi Jin. 'Biraz ortalığı karıştırmak güzel olur' diye düşündü. Jimin'e baktı. "Bize söyleyeceklerin mi var Jimin? Niye çağırdın bakalım bizi buraya?"
Jimin boğazını temizledi. Durumu nasıl toparlayacağını düşünmüştü fakat kelimelere dökmek çok zordu. "Şey aslında hyung, Min Ji konusunda sana söylediğimi Jungkook'a söyledim. Yani çıkma teklifi konusunda ama-"
"Tahmin edeyim, cesaretini toplayamadın ve Min Ji'ye açılamıyorsun bir türlü. Hadi ama, sen yapabilirsin bunu. Min Ji'nin seni reddedeceğini düşünmüyorum, bence o da senden hoşlanıyor." Jimin, Jin'in dedikleri karşısında gözleri kocaman oldu. Böyle planlamamışlardı. Gece Jin'den gerçeği söyle temalı bir mesaj gelmişti ve şu an yaptığı dediğiyle uymuyordu.
Jin göz ucuyla Jungkook'a baktığında boş sandalyeye doğru bakıyor, dilini yanaklarında gezdirip duruyordu. "Öyle kaşını gözünü oynatma hiç. Senin içinde neler neler yatıyor, vakit kaybetmeden açılmalı- işte iyi insan lafın üstüne gelirmiş." dedi ve gözünü kırptı Jin.
Jungkook gelen kişiyi görünce oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Jin Jungkook'taki bu rahatsızlığı fark edince şeytanca gülümsedi. "Min Ji!" Jin'in seslenmesiyle ona bakan Min Ji sahte bir şaşkınlıkla üçlüye yürüdü. "Çocuklar, nasılsınız? Karşılaşmamız ne tesadüf." Ayaktayken eğilip Jimin'in yanağına öpücük kondurdu. Geri çekilirken kulağına fısıldadı. "Özür dilerim."
"İyiyiz, sen geldin daha da iyi olduk. Hangi rüzgar attı seni buralara?" Jin, bir yandan olanlara anlam veremeyen Jimin'i masanın altından cimcikledi. Jimin canı yanınca Jin'e baktı. Jin 'hadi konuşsana' temalı bakışlarını yolladı.
"Evde yiyecek bir şeyler kalmadığı için buraya geldim. Sizinle karşılaşmam iyi oldu, daha doğrusu Jimin'le." dedi Min Ji. "Ben de seninle bir şey konuşmak istiyordum." Jin ayağa kalktı. "O zaman biz Jungkook'la kalkalım, siz konuşacaklarınızı konuşun. Bize sonra anlatırsınız." dedi ve Jungkook'u oturduğu yerden kaldırıp peşinden sürükleyerek kafeden çıktı.
Biraz yürüdükten sonra Jungkook Jin'in kolundan çıktı. "Hyung ben eve gitmek istiyorum."
"Bu kadar çabuk vazgeçiyorsun demek ki?"
"Vazgeçmek mi, neyden?" Jin gözlerini devirdi. "Belki kendini kandırabilirsin ama bana yutturamazsın. Sen de kabul ettin sevdiğini. Ne zaman sevmeye başladığın değil, fark ettiğin zaman önemlidir Jungkook. Fark ettiğin halde söylemiyorsan bir çok şeyi kaybedebilirsin. Eğer sevginin peşinden gitmek istiyorsan, eskiden o kıza çıkma teklifi için nasıl cesaret topladıysan, şimdi de aynı cesareti toplamalısın. Hem de doğru kişi için."
"Ama o başka birinden hoşlanırken, beni sevmezken nasıl açılabilirim ki ona? Söylersem eskisi gibi olamayacağız."
'İkisi de aynı kafada, birbirlerini bulmuşlar tam. İkisi de söylemeye korkuyor sevdiğini.' diye düşündü Jin sabır dilenerek. "Sen benim söylediklerimi düşün Jungkook. Eminim bana hak vereceksin. Şu an Min Ji'den hoşlanıyor olabilir ama bu seni sevmeyeceği anlamına gelmiyor. Unutma, sen de önceden başka birinden hoşlanıyordun." Jin Jungkook'un saçlarını karıştırdı gülerek. "Hadi suratını asma." Sırtına atladı. "Beni sevgilimin yanına uçur Jungkooook!" Jungkook gülüp koşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waste It On Me | Jikook √
Fanfiction"Hep ben anlattım. Biraz da sen anlat. Senin sevdiğin biri var mı hyung?" "Evet Jungkook, var." "Sevdiğin biri var ve bana söylemiyor musun hyung? Kim bakalım o kişi?" Gözlerime merakla bakıyordu ve gülümsüyordu. "Söylersem gidersin Jungkook." -"Was...