Yoongi elleri cebinde göle yürürken arkasından gelen hışırtı sesiyle irkilip hızla döndü. Hoseok olduğu yerde durup şirince gülümsedi. Yoongi karşısındaki adamın tatlılığına dayanamayıp gülerken Hoseok yanına geldi. "Yalnız gezme diye geldim." Yoongi kafasını sallayıp yürümeye devam ettiler.
İkili her ne kadar birbirleriyle konuşmak isteseler de cesaretlerini toplayamayıp tek kelime edemiyorlardı. Göl kenarına geldiklerinde Yoongi ilerideki bir kayayı gösterdi. "Gel şurada oturalım."
Çökmeye başlayan karanlıkla beraber güneşin olmamasından dolayı ortam derin bir mavi rengine bürünmüştü. Gittikçe yükselen dolunayın cılız ışıkları göle vuruyordu. Hoseok ne yapacağını bilemeden parmaklarıyla oynarken Yoongi yerden aldığı taşları göle fırlatıyordu.
"Nasıl gidiyor hayat?" Hoseok sonunda sessizliği bozduğunda Yoongi kısa bir bakış attı Hoseok'a. Taş atmayı bırakıp göle baktı. "Nasıl gitmesi gerekiyorsa öyle gidiyor."
"Anladım." Hoseok tekrardan sustuğunda Yoongi daha fazla dayanamadı. "Niçin benimle geldin?"
"Dedim ya, yalnız kalma diye." Yoongi güldü. "İkimiz de böyle olmadığını biliyoruz."
Hoseok gözlerini Yoongi'ye çevirdi. "Tüm o söylediğin şeylerde samimi miydin? Yani benimle alakalı." Yoongi sessiz kaldı, Hoseok konuşmasına devam etti. "Ben hep dalga geçtiğini düşünmüştüm, en azından ben öyle düşünmek istedim."
"Niye?" Hoseok omuzlarını silkti. "Bu zamana kadar aşık olmadım hiç, beni hiç gerçekten sevdiğini söyleyen de olmadı. Aşka dair bildiğim bir şey yok. Bu yüzden sen öyle şeyler söylediğinde ne yapacağımı bilemedim, gerçek anlamda söylemediğini düşünerek geçiştirmeye çalıştım. Tabii böyle geçiştirmek bir süre sonra işe yaramıyor, içimdeki merak duygusu arttıkça artıyor."
"Peki cevabımın ne olması seni daha iyi hissettirecek?" Hoseok parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Bilmiyorum." Yoongi bir süre sessiz kaldı. Kendi düşüncelerini değil, Hoseok'un düşüncelerini önemsiyordu ve söyleceklerini toparlamaya çalışıyordu.
"Samimiydim, yani gerçekten seni sevdiğim konusunda samimiyim. Senin bu tarz düşünceler içerisinde olmadığını bildiğim için hiç ciddi bir şekilde karşına geçip konuşmadım, üstüne gelmek istemedim. Söyleyip senin benden uzaklaşamanı görmektense, kendi duygularımda boğulmayı seçtim." Yoongi konuşma boyunca Hoseok'un gözlerinin içine bakmıştı. Sonra ise kafasını öne eğip birbirleriyle oynayan parmaklarına baktı.
Hoseok'un diyecek bir şeyi kalmadığından sadece dinledikleriyle susup kaldı. "Bir şey demeni beklemiyorum zaten. Seni zorlamak da istemiyorum, beni sev diye. Sen nasıl mutluysan ben de öyle mutluyum Hoseok, başka bir şeyin önemi yok." Ayağa kalktı. "Hadi kamp alanına geri dönelim daha da karanlık olmadan, yoksa yolu kaybedeceğiz."
Kamp alanına geri döndüklerinde Yoongi kendisini görünce heyecanla yerinde tepinen Taehyung'a baktı. "Hyung! Sırf seni bekledim kemanı çalabilmek için. Sana boşuna getirmediğimi söylemiştim." Yoongi gülüp sandalyelerden birine, tam Taehyung'un karşısına oturdu. "Seni dinliyorum Taehyung."
Taehyung parmaklarını ve kollarını gerdi, rahat olduğunu hissedene kadar. Ardından kemanı omzuna yasladı ve yayı eline aldı, içine derin bir nefes çekti. Ciddiyetle çalmaya başladı parça ile herkes gülmeye başladı, Jimin, Min Ji ile birlikte gülmekten yere düşmüşlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waste It On Me | Jikook √
Fanfic"Hep ben anlattım. Biraz da sen anlat. Senin sevdiğin biri var mı hyung?" "Evet Jungkook, var." "Sevdiğin biri var ve bana söylemiyor musun hyung? Kim bakalım o kişi?" Gözlerime merakla bakıyordu ve gülümsüyordu. "Söylersem gidersin Jungkook." -"Was...