Jungkook yavaş yavaş eşyaları toplamaya başladı. Jimin gelmeyecekti işte. Beklemenin bir anlamı yoktu, Jimin için kendisinin de bir anlamı da yoktu. Arkadaştan öteye gidemeyeceklerdi.
Piknik örtüsünü kaldırıp katlarken birisinin kendisine doğru koşma sesini duydu ve arkasına döndü. Jimin önünde nefes nefese kalmış halde durdu. Ellerini dizlerine dayadı, soluklanmaya çalıştı. Yorgunluğuna yenik düşüp yere attı kendini. Jungkook telaşla onun yanına eğildi. "Jimin? İyi misin?" Jimin Jungkook'un elini tuttu yattığı yerden, düzenli nefes alıp verene kadar. "Ben üzgünüm. Geç kaldığım için."
"Saçmalama, neler olduğunu anlat bana. Niye geciktin bu kadar? Başına bir şey mi geldi?"
"Sen beni aramadan önce Min Ji ile takılıyordum. Sen aradın ben de yola çıktım, otobüse bindim. Sonra otobüs kaza yaptı, trafik birbirine girdi."
"Ne! Jimin bir yerine bir şey oldu mu? Bir yerin acıyor mu?" Jungkook endişe içinde vücuduna bakındı herhangi bir yara var mı diye. "Telaşlanma, büyük bir kaza değildi, kimse yaralanmadı. Sadece bir süre otobüsün içinde durmak zorunda kaldık."
"Beni niye aramadın? Gelirdim yanına." Jimin oturur pozisyona geçti. Çantasından kırılmış olan telefonu çıkardı. "Kaza sırasında biraz hasar aldı. Arayamadım." Jungkook Jimin'e sarıldı. "Seninle birlikte gelmeliydim buraya, tek başıma gelmek hataydı. Ya sana bir şey olsaydı?" Jimin güldü. "Bak bir şey olmadı işte, burdayım sapasağlam. Yanındayım." Jungkook Jimin'i ayağa kaldırdı. "Eve ben bırakacağım seni."
Jungkook eşyaları çantaya koyarken Jimin onu durdurdu. "Jungkook, tamam geçti. Bir şey olmadı hiç kimseye. Sanki bir şey olmamış, saatinde gelmişim gibi düşün. Tamam mı? Sen beni niçin çağırdın?" Jungkook hala ağaçta asılı olan fenerlere baktı. "Ben," derin bir nefes aldı. "sana bir şey söylemek istiyorum." Jimin sessizce onun gözlerinin içine bakıyordu. Jungkook Jimin'in tam önünde durdu, bedenleri birbiriyle temas ediyordu. Jungkook kafasını eğip güldü. "Aslında böyle hayal etmemiştim bu anı." Jimin'in saçlarını okşadı. Sonra iki elini de tuttu. Jimin heyecandan ölmek üzereydi.
"Nasıl böyle hissetmeye başladım, benim için anlamının ne zaman değiştiğini bilmiyorum. Herkesten farklı hissettiriyorsun, diğerleri gibi görmüyorum seni. Eğer bunun adına aşk diyorlarsa, öyle olsun. Ben seni seviyorum Jimin. Artık daha fazla içimde tutamazdım bunu, ki tutmanın da lüzumu yok. Hayat kısa, başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. Mesela bugün seni o kazada kaybedebilirdim. Ben sana olan sevgimle, senin bana olan sevginle hayatımı sürdürmek istiyorum." Jungkook Jimin'in dudaklarına kapanmadan önce yüzlerini yakınlaştırdı ve fısıldadı. "Seni seviyorum Jimin.."
Jin karşı koltukta oturan Min Ji'ye baktı. "Yani Jungkook Jimin'i aradı, bir yere çağırdı ve kapattı." Min Ji kafasını salladı heyecanla. "Bence sevdiğini söyleyecek. Yarın onları sevgili olarak görebiliriz, düşünsene!"
Jin gururlu bir bakış attı. "Ben olmasam ne yapacaklardı acaba? Bu ilişkinin temelini ben attım." Taehyung mutfaktan çıkıp oturan sevgilisinin başında durdu, eğildi ve yanağına bir öpücük bıraktı. "Benim sevgilim en iyisi."
"Ben olmasam siz ikiniz olmayacaktınız. Bana da minnettarlık duyun az." dedi Min Ji. Taehyung Min Ji'nin yanına gelip gülerek saçını karıştırdı. "Teşekkür ederiz tekrardan sana bıcırık." Min Ji keskin bakışlarını Taehyung'a yöneltti. Taehyung elini hızlıca çekti ve sevgilisinin yanına oturup kafasını omzuna yasladı. "Ya o değil de, sevgili oldu diyelim bunlar. Beni açıklayacaksınız değil mi? Jungkook'un bana nefret beslemesini istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waste It On Me | Jikook √
Fanfiction"Hep ben anlattım. Biraz da sen anlat. Senin sevdiğin biri var mı hyung?" "Evet Jungkook, var." "Sevdiğin biri var ve bana söylemiyor musun hyung? Kim bakalım o kişi?" Gözlerime merakla bakıyordu ve gülümsüyordu. "Söylersem gidersin Jungkook." -"Was...