Jungkook hafta sonu için herhangi bir plan yapmamıştı ve sıkıntıdan patlıyordu. Televizyonda boş boş kanalları değiştirmeyi bırakıp ayağa kalktı. Aklına Jimin geldi. İki gün önce kafede görüştükleriyle kalmıştı, dün sabah okula gelmemişti Jimin. Arayıp hasta olup olmadığını sormuştu, Jimin gayet iyi olduğunu sadece uyuyakaldığını söylemişti. Jungkook Jimin'in yanına gidecekti fakat Jimin gelmesine gerek olmadığından bahsetmişti. Min Ji'yle konuşmasını soracaktı ama cesaret edemeyip sessiz kalmayı tercih etmişti, Jimin de hiç bir şey söylememişti.
Beynini yiyip bitiren bu düşünceleri kenara bıraktı ve odasına ilerledi. Evde oturmak yerine güneşin batışını izlemek için hazırlanmaya başladı. Kulaklıklarını ararken çekmecesinde uzun süredir eline almadığı eskiz defterini fark etti. Hala boş sayfaları vardı ve can sıkıntısını gidermek için güzel bir aktivite olduğunu fark etti. Çantasının içine alacaklarını koydu ve evden çıktı. Nehir kenarına gitmeye karar verdi. Çalma listesinden bir şarkı açıp kendini şarkının havasına bıraktı. Etrafındaki insanlardan soyutlanmış halde yürüyen Jungkook kafasından Jimin'i atamıyor ve istemsizce gülümsüyordu. Nehir kenarına geldiğinde ağaçların olduğu kısımda sessiz sakin bir köşe bulup yere oturdu.
Çantasından eskiz defterini alıp en başından beri bakmaya karar verdi. Yıllardır kullandığı bir defterdi, öyle ki neler çizdiğini bile hatırlamıyordu. Sayfaları değiştirirken fark ettiği şeyle şaşırdı. Çizimlerinin çoğu Jimin'di. Bazılarını hatırlıyordu, Jungkook ne çizeceğini düşünürken Jimin gelip beni çiz der, Jungkook da seve seve yapardı. Ondan sonra sürekli Jimin'i çizip durmuştu. Çizimi bile melek gibiydi Jimin'in. Jungkook tekrar Jimin'i çizmeye karar verdi. Hem belki çizdikten sonra Jimin'in yanına gider ve çizimi ona verirdi.
Bacaklarını kendine çekti ve defteri bacaklarının üstüne koydu. Kalemlerden birini aldı. Güneş batarken ışıkları Jungkook'un yüzüne geliyordu. Ama o, bunu fark edemeyecek kadar meşguldu. Gülerken kısılan minik gözleriyle uğraşıyordu. Sonra kendisinin hayran olduğu, bakarken kendinden geçtiği gülüşünü çizdi. Ezbere bildiği yüzü çizerken önüne düşen gölgeyle kafasını kaldırdı.
"Seni burada gördüğüme şaşırdım." Jimin gülerek Jungkook'a bakıyordu. "Ben de seni beklemiyordum. Nasılsın?"
Jungkook'un karşısına oturdu. "İyiyim. Canım sıkıldı, dolaşmaya çıkmıştım. Bir süre buralarda dolandım, geri dönerken seni gördüm. Daha doğrusu ilk başta düşündüm biraz, sen misin değil misin diye."
"Karşılaşmamız iyi oldu. Ben de sana gelecektim, bunun için." diyip yarım kalan çizimini gösterdi. "Modelin olmadan nasıl çizebiliyorsun acaba?"
"İlla sana bakıp çizmem şart değil, yüzün aklımda zaten." Jimin gülümsedi. "O zaman, sen çizimini bitir. Ben eve dönüp bir şeyler hazırlayayım bizim için, yemeğe de kalırsın değil mi?" Jimin ayaklandığı sırada Jungkook kolunu tuttu. "Birlikte hazırlarız, otur yanımda şimdi." Jimin tekrar geri otururken gülüşünü tutmaya çalışıyordu. Çok mutluydu, bir süredir aralarında soğukluk var gibi hissediyordu.
Jungkook çizimine devam ederken soru sordu. "Min Ji'yle neler oldu? Hiç anlatmadın, özeldir diye soramadım da."
"Bir şey olmadı. Oturup sohbet ettik sadece." Jungkook kafasını salladı. "Açılmayacak mıydın?"
"Ondan hoşlanacak ya da çıkma teklifi edecek kadar tanımadığımı fark ettim. Böyle şeyler için zaman gerekiyor, iyi tanımak lazım. Benim için doğru insan olmadığını hissettim." Jungkook'un içi rahatlamıştı. Jimin'e baktı. "Doğru insanın nerede olduğunu hissedebiliyor musun peki?"
Jimim gülümsedi ve Jungkook'un gözlerinin içine baktı. "Hissediyorum." Jungkook kalemi kenara bıraktı ve çizimi Jimin'e gösterdi. "Her zamanki gibi, çok güzel çizmişsin Jungkook."
"Çizdiğim kişi güzel olunca, çizim de güzel oluyor." Çizimin olduğu sayfayı koparacakken Jimin durdurdu. "Hayır, koparma. Sende kalsın, diğerleri gibi." Eşyalarını toplayıp çantasına koydu. Jungkook ayağa kalkıp Jimin'i de kaldırdı. "Hadi o zaman, bana gidiyoruz."
Birlikte marketten alışveriş yapıp eve geldiklerinde Jungkook ellerini yıkayıp mutfağa geçti. "Ev sahibi senmişsin gibi hemen mutfağa geçtin. Bırak ben hazırlarım, sen yorulma."
"Jimin, lütfen. O kadar yıldır tanışıyoruz, birbirimize gidip geliyoruz. Senin evin, benim evim yok. Beni yabancı olarak mı görüyorsun?"
"Hayır tabii ki. En yakınlarımdan, ailemden birisin. Tamam, hadi o zaman mis gibi bir akşam yemeği hazırla bana. Elinden yemek yemeyeli uzun zaman oldu." Jungkook güldü. "Yok ya, tek başıma da hazırlamayacağım. Bana yardım edeceksin. Kapıda duran Jimin'i omzuna alıp tezgahın önüne getirdi. "Doğra bakalım bunları."
İkili bir yandan konuşup gülüşerek kısa sürede yemeklerini hazırladılar. Yemek yerken Jungkook'un telefonu çaldı. Salondan telefonunu alıp tekrar masaya döndü. Jin görüntülü arıyordu. Aramayı kabul edip telefonu masada bardağa yasladı.
"Kook-ah, nerdesin öyle?" Jungkook telefonu yan çevirdi ve kadraja Jimin'i de aldı. "Merhaba hyung!" Jin'in gözleri gördüğü manzarayla parıldadılar. "Vay, demek ikiniz yemek yiyorsunuz birlikte. Biz de yiyoruz." Jin de telefonu yan çevirip kadraja Taehyung'u aldı. Jimin güldü, çünkü Taehyung'un ağzı o kadar doluydu ki, suratı patlayacak gibi duruyordu. Gülerken sandalyesi devrildi ve Jimin yere düştü. Jungkook onun haline gülüp yerden kaldırdı. "Neler oluyor orada?" Jin'in sorusu havada kaldı. Kimse cevap vermemişti. "Ben de sana gelelim diyecektim Jungkook. Film izleriz diye. Ama sen Jimin'desin."
"Hyung gel hep beraber izleyelim. Eğleniriz." dedi Jimin. "Yok, siz çocuklar takılın. Tae'nin yapacakları varmış zaten."
"Hiçbir şe-" Jin Tae'nin ağzını kapadı. "Var dedin ya bana hayatım. Ne çabuk unuttun? Neyse ben kapatıyorum, size iyi eğlenceler." Telefonu masadan kaldırıp kenara koydu Jungkook. "Yemekler mükemmel olmuş Jungkook."
"Senin sayende." Sofrayı birlikte kaldırdıktan sonra salona geçtiler. Birlikte filmlere bakınırken Jungkook'un aklına bir film geldi. "Aslında, benim izlemek istediğim bir film vardı. İstersen onu açalım." Jimin kafasını salladı. "Bana fark etmez." Kumandayı Jungkook'a verip bekledi. "Filmin ismi Not Defteri. Güzel bir film olduğunu duymuştum."
Jungkook koltukta bağdaş kurup kucağına yastık doluşturdu. Jimin de Jungkook'un kucağındaki yastıkların üzerine kafasını koymuştu. Filmi izlerken kimsenin çıtı çıkmamıştı. Bittiğinde ise Jungkook'un gözleri dolu dolu olmuştu. Jimin yattığı yerden Jungkook'un yüzüne bakıp gülümsedi. "Yaa sen duygulandın mı?"
Jungkook gözlerini silip konuştu. "Tabii ki duygulandım, sen nasıl duygulanmadın? Neyse ben artık kalkayım, saat geç oldu."
"Jungkook burada kalsana. Gitmene gerek yok." Jungkook bir süre sessiz kaldı. "Tamam." Jimin Jungkook için yatak açmaya giderken Jungkook'un sesiyle durdu. "Jimin, sana söylemem gereken bir şey var."
Bugün benim için özel bir gün ve bunun için özel bir bölüm atmalıyım diye düşündüm. Bugün benim army oluşumun yıldönümü ve dedim ki madem 15. bölümü yazıyorum 15 Ağustosa özel olarak yazıp atayım dedim.
Eğer bölümü beğendiyseniz oy atmayı ve görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın.
Gününüz ve geceniz JiKook kadaer güzel geçsin. Sizi seviyorum, sizi morluyorum 💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waste It On Me | Jikook √
Fanfiction"Hep ben anlattım. Biraz da sen anlat. Senin sevdiğin biri var mı hyung?" "Evet Jungkook, var." "Sevdiğin biri var ve bana söylemiyor musun hyung? Kim bakalım o kişi?" Gözlerime merakla bakıyordu ve gülümsüyordu. "Söylersem gidersin Jungkook." -"Was...