'Karan'

21 5 1
                                    

Nefes nefese gözlerimi açtığımda hızla kalkıp inen göğüs kafesim ve yerinden çıkmak istermişçesine ritim tutan kalbim, titreyen ellerimle komidinin üstünde ki suyu alıp yudumladım. Hemen ardından telefonumu elime aldım.

Saat öğle 6'ya geliyordu ve ben bu saate kadar uyumuştum. Aramalar bölümüne girip Ersin'i aradım. Telefon çaldı.. ama açan olmadı. Telefonu kapatıp yataktan kalktım. Enseme yapışan saçlarımı savurup Sevda'nın odasına ilerledim. Odada yoktu.

'Sevda' evden çıt çıkmazken hala gördüğüm kabusun etkisinden kurtulmaya çalışıyordum ama ellerimin titremesi geçmemişti.
'Sevda' sesim daha yüksek çıksada ev bomboştu.

Tekrar odama dönüp Sevda'yı aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefon açılırken
'Nerdesin? Neden açmıyorsun?' Dedim.
'Ya sen uyuyordun rahatsız etmiyim diye haber vermedim...' bir süre sessizlik oluştuktan sonra
'Ersin bana mesaj attı, yanında olmamı istiyormuş ama neredeyse yarım saattir evdeyim ne içeride bir hareketlilik var ne de kapıyı açan biri' kalp atışım daha da hızlanırken yutkundum. Kabusum gerçek olamazdı değil mi ?

'Ersin yok mu?'
'Hayır, telefonlarını da açmıyor... Motorunu da bizim bahçede bırakmış anahtar masanın üstündeydi' dedi.
Hızla mutfağa girip masanın üstünde ki anahtara baktım. Bu Ersin'in değil benim motorumun anahtarıydı.

'Sevda hemen yanına bizim kızlardan birini al ve açık olan bir alana geç, bak iş yerine falan çıkma alış verişe falan çık kalabalık ortamda ol tamam mı?'
'Tamamda neden?'
'Açıklayacağım' telefonu kapattım. Eğer tahmin ettiğim şeyse dün o tefeci biz uyurken bu evdeydi. Ve bu hepimizin canını tehlikeye atıyordu.

Üstüme siyah şort kırmızı kazak geçirip siyah yağmurluğumu aldım. Topuklu botlarımı ayaklarıma geçirirken çantamı almak için dolabı açtım.

'Zamanla yarışıyorsun Alev' titreyen ellerimle notu alarak arkasına baktım. Başka hiç bir şey yoktu. Gözüm etrafı tararken korkudan ölmek üzereydim.
Çantayı alır almaz evden çıktım. Motora binerek kaskımı taktım.

Korkuyu iliklerime kadar hissediyordum ve bu motoru yavaş kullanmamı sağlıyordu. Ersin'i deli gibi merak ederken daha önceki gittiğim mekana doğru sürdüm motoru. Oraya gitmeyi istemiyordum özellikle bileğimde o adamın izi varken. Başka çaremin olmayışı gözümden bir damla yaşın akmasını sağlamıştı.

Yaklaşık bir saatin sonunda motoru bahçeye bırakıp kaskımı çıkardım. Eskiden bar olan bu pislik yuvasına doğru ilerlerken tüm cesaretimi topladım.
Eğer şu an başıma bir şey gelirse Ersin'inde başına bir şey gelmiştir ve ben bunu göze alabilirdim.

Botumun çıkardığı tok sesle içeri girdim. Bir süre sonra görüş alanıma Ilgaz girdi. Ilgaz namı değer tefeciydi.
'Alev, bu kadar çabuk gelmene şaşırdım' iğrenerek yüzüne baktım.
'Paranı bulamadım' güldü.
'Erken gelmenden anlamalıydım değil mi?' Sandalyeye otururken rahat bir tavırla karşısına oturdum.
'Ersin'i misafir etmiş olabilir misin?' Gülüşü yayılırken
'Anlıyorsun bu işten' dedi. Bu onların elinde olduğu anlamına mı geliyordu?

'Ersin nerde?' Geriye yaslandı.
'Dünya turuna çıkmıştır belki' diyip kahkaha attığında derin nefes aldım.
'Son soruşum...' soruyu sormama gerek kalmadan
'Oğlunu her kaybettiğinde bize geleceksen söyle annesi, çünkü Ersin sürekli kaybolur' hala dalga geçebilmesi sinirimi bozarken. Ayağa kalkıp elimi masaya koydum. Bu onu şaşırtmıştı.

'Ersin'in başına en ufak bir şey gelirse...' güldü
'Sen mi beni tehdit ediyorsun?'
'Evet, tam da ben seni tehdit ediyorum. Paranı vericem senin muhattabın Ersin değil, benim'
'Teklifimi kabul edersen anlaşacağımızı söylemiştim...' benim gibi ayağa kalkıp aramızda bir adımlık mesafe bıraktı.
'Ama beni tehdit etmen canımı çok sıktı küçük' başımda hissettiğim demirin soğukluğuyla yutkundum.

SONSUZLUĞA İÇEN KELEBEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin