1805 Ağustos

78 17 8
                                    



"Hadisene Yorgo, geçe kalmadan yüzüp gelelim" dedi Manolis.

"Yettim."

Bu iki arkadaş başlarına geleceklerden, kaderlerinin tekrar yazıldığından habersiz, yüzmek için sandallarıyla büyük adanın sularına açıldılar. Çok olmadan kıyıdan uzaklaşmış, insan kalabalığını arkalarında bırakmışlardı.

"Kayalıkların orada yüzelim mi?"

"Akıntı vardır orada." Dedi Manolis

"Bir şey olmaz, yoksa korktun mu?" diyerek alaycı bir şekilde güldü.

Bu Manolis'i kışkırtmış olacak ki, sandalın küreklerini Yorgo'nun ellerinden alıp, kayalıklara doğru çekmeye başlamıştı. Yorgo'nun bir eli hazır bir şekilde yiyecekleri koydukları bez çantanın içindeydi, aklındaki planı uygulayabilmesi için hazır olmalıydı. Manolis kürek çekmeyi bırakmış nefes nefese ayağa kalkıp elini gözüne siper ederek etrafa bakınmıştı.

"Kalksana, şimdide sen mi korkuyorsun?" diyerek güldü.

"Hayır korkmuyorum." Dedi ciddi bir ifadeyle ve ayağa kalktı, Manolis şiddetli bir şekilde öksürmeye başladı, salın ucunda olan çantanın içinde bezini almak için eğildi, öksürmeye devam ederken bir yandan da bezini arıyordu.

"Yorgo, öksürüğüm tuttu bezim nerede?" dedi. Yorgo bir eli arkasında salın ortasında hiçbir şey demeden hareketsiz duruyordu, sanki kendini hazırlıyor derin derin nefes alıp veriyordu, Manolis en sonunda bezini bulmuştu, ağzına tutuşturup öksürük krizinin geçmesini bekliyordu, doğrulup Yorgo'ya döndüğünde kafasına aldığı darbeyle salın ucuna yığılmıştı, Yorgo, sahilden aldığı kaya parçasını birden Manolis'in kafasına geçirmişti, Manolis daha ne olduğunu anlayamadan Yorgo konuşmaya başlamıştı.

"Böyle olsun istemedim, seni uyarmıştım, seni defalarca uyardım Manolis, ama sen onu benden çaldın, bunu bana sen yaptırdın" dedi. Manolis sandalın uç kısmında yığılı halde yatıyordu, çok kan kaybetmişti ama bilinci hala açıktı, yüzünün ve üstünün tamamı başından akan kanlarla kaplı olsa da ağzından iki üç kelime çıkabilmişti.

"Sen benim dostumdun" dedi. Yorgo bunu komik bulmuş olacak ki gülmeye başlamıştı.

"Dostlar birbirlerinden çalmaz" dedi ve Manolis'i saldan aşağı, kayalıkların dibine attı her yanı kan olmuş bezi ve kana bulanan kaya parçasını da onunla birlikte attı. Elleri en yakın arkadaşının kanına bulanmış bir şekilde, salın ortasında durmuştu, can dostunun yavaşça suda kaybolmasını seyretmişti.

Manolis, adanın sularına battıkça karanlık ve soğuk onu takip etmiş, can dostunun bulanık görüntüsü gittikçe kaybolmuştu, kafasından akan kanlar suda kaybolurken tek düşünebildiği şey ölümüymüş, genç ve günahsız bir ruhmuş onunkisi böyle olmamalı diye düşünürken, suyun dibine batmış karalıktan başka bir şey yokmuş artık onun için, bilincinin ve hayatının son damlasını büyük adanın heybetli sularında kaybetmiş... 


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Büyük Ada VampirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin