.Maria.

79 15 5
                                    

Adada sıcak bir öğleden sonraydı, dışarıdan bakıldığında sakin ve huzurlu bir temmuz günüydü sadece, ada sakinleri öğlen sıcağından kaçmak için mola verip evlerine çekilmişlerdi, Eleni' de diğer adalılar gibi işlerine ara verip yaşadığı yer olan Nikola Manastırına çekilmişti. Öğlen saatlerinde kendi yaptığı ve gözü gibi baktığı çeşit çeşit bitkilerin ve çiçeklerin yer aldığı bahçesiyle ilgileniyordu, küçük bir süs havuzu bile vardı içi rengarenk Japon balıklarıyla doluydu. Eleni yemlerini verdikten sonra şemsiyenin altında ki bahçe koltuklarına geçip oturdu, etrafı yeşil ve sessizlikle kaplı olsa da içinde huzursuz onu rahatsız eden bir his vardı, aldırış etmeden hizmetli kadının getirdiği Türk kahvesini yudumlayarak kütüphanesinden bugün için seçtiği Daniel Chamovitz' in BİTKİLERİN BİLDİKLERİ kitabında kaldığı sayfayı açıp okumaya başladı. Çok geçmeden içindeki huzursuzluk dikkatini dağıtmış kitabı okumasına engel olmuştu, her zaman olduğu gibi çiçeklerle ilgilenip rahatlamak için oturduğu yerden kalkıp makasını aldı, uzun süredir manastırın girişinde ki sehpayı çiçekleriyle süslemek istiyordu, hizmetli kadına seslenip ondan sandıktan çıkardığı vazoyu getirmesini rica etti. Güllerin dikenlerinin eline batmaması için yavaş ve dikkatlice onları kesmeye başladı, bu şeftali tonlarında ki güller gelen kişileri güven duygusuyla karşılayacaktı. Eleni özellikle bu rengi seçmişti, sadakate ve güvene çok inanan bir kadındı, yaşı ilerleyip saçına düşen aklar arttıkça güvenin en önemli duygulardan biri olduğunu anlamıştı. Ne kadar dikkat etse de dalı koparırken eline diken batmıştı, topladığı gülleri masaya bırakıp kanayan yere peçeteyle bastırdı, bunun uğursuzluk olduğunu biliyordu, batıl inançlı biriydi bu yüzden kötü bir haberin gelmesinden korkmaya başlamıştı, ona doğru gelen şeyi hissediyordu. Hizmetli kadın vazoyla birlikte bahçeye girdi, Eleni' nin elini görünce telaşla vazoyu masaya bırakarak

"Eyvahlar olsun, Eleni hanım elinize ne oldu?" dedi.

"İyiyim Sofia, sadece diken battı bu kadar endişelenme" diyerek gülümsedi.

"Söylemeyi unutuyordum az kalsın, kapıda bir kız var sizi soruyor"

"Tamam sen git, şunları toplayıp geliyorum" dedi. Masaya koyduğu gülleri vazonun içine doldurup manastıra girdi, uzun bir koridordan geçtikten sonra girişe geldi, vazoyu sehpaya koyduktan sonra aralık bırakılmış kapıyı açtı. Kızıl saçlı, kahverengi gözlü uzun genç bir kızdı gelen Eleni onun kim olduğunu anımsayamadı ama buralı olmadığı belliydi.

"Eleni siz misiniz?" dedi kız çekingen bir tavırla.

"Evet, peki sen kimsin?"

"Ben Maria Press, beni hatırlamazsınız, hiç tanışmadık" dedi. Eleni ismini duyunca kapıda donakalmıştı.

"Burada olmamalısın, babanın haberi var mı buraya geldiğinden?"

"Hayır ben sizi görmeye geldim, aradığım cevapların sizde olduğunu biliyorum" dedi ve onu içeri almasını umut etti, Eleni kapıdaki melek otuna göz ucuyla baktı yerinde olduğundan emin olduktan sonra, kızın içeri girmesi için kapıyı sonuna kadar açtı, Maria eşikten içeri adım atıp içeri girdi, Eleni rahatlayıp derin bir nefes aldı, onu içeri alıp etrafı kolaçan ettikten sonra kapıyı kapattı.

"Senin Maria olduğuna neden inanayım?" dedi. Eleni onun yeğeni Maria olduğundan emin olmalıydı. Maria bunun olacağını tahmin etmişti, telefonundan ailecek çekildikleri bir fotoğrafı açıp telefonu Eleni'ye uzattı.

"Güller güzelmiş, güvenilir olduğunu belli etmek için mi? yoksa tesadüf mü?" dedi Maria. Eleni fotoğrafları tek tek inceledikten sonra telefonu geri uzatıp.

"Tesadüf diye bir şey yoktur Maria" dedi ve yavaş adımlarla yürüyerek odalardan birine girip kapıyı açık bıraktı, Maria da peşinden odaya girip

"Bana öğrenmem gereken her şeyi anlatmanı istiyorum" dedi heyecanla. Eleni koyu yeşile boyanmış duvarlardan birini kaplayan kitaplığın yanında duran kahverengi uzun deri koltuğa oturup arkasına yaslanarak hizmetli kadına seslendi, Maria cevap alamayınca koltuğun diğer ucuna oturdu. Hizmetli kadın içeri girdiğinde Eleni,

"Sofia misafir odasını hazırlar mısın, bir de bahçeden kitabımı getirirsen sevinirim" dedi kibar bir ses tonuyla. Kadın gelen bu kişinin yabancı olmadığını anlayıp meraklanmıştı, yıllardır misafir ağırlamayan manastırda kalacak kadar önemli olan bu kız kimdi diye düşünmeden edemedi. Kitabı getirdikten sonra odayı hazırlamak üzere kapıyı kapatıp yukarı çıktı.

"Annen nasıl Maria?" dedi. Hala ondan emin olmaya çalışıyordu, Maria alaycı bir şekilde gülerek.

"Gayet iyi, ah tabi ölü olduğunu düşünürsek" dedi. Eleni'nin yaptığı şeyi görüyordu ve bu saçmalığa vakti yoktu.

"Annen senin güçlü ve zeki olduğunu söylerken haklıymış, lafı dolandırmaya gerek yok öyleyse"

"Annemle hiç konuştunuz mu?"

"Onunla on sekiz yıldır konuşmamıştım, bir ay önce bana bir mektup gönderdi, geleceğini söylüyordu" diyerek kitabı eline alıp Maria'ya uzattı. Kitabı alıp açtı arasındaki zarfı açmaya korksa da bunu belli etmeden zarfı alıp kitabı geri koydu. Zarfı açana kadar tereddütleri olsa da el yazısını görünce içinde en ufak bir şüphe kalmamıştı mektubu annesi yazmıştı.

 Zarfı açana kadar tereddütleri olsa da el yazısını görünce içinde en ufak bir şüphe kalmamıştı mektubu annesi yazmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sevgili dostum Eleni,

Büyük Adadan gideli on sekiz yıl oldu, bağlarımız kopmuş olsa da hala güveneceğim tek insansın, özellikle Maria hakkında. Karakoncolos gecesinde hastalığa yakalandım, bizi buldular Eleni. Tek umudum Maria'nın farklı olması böylece sınır güvende olacaktır. Ona bilmesi gereken her şeyi anlat bir avcıdan fazlası olduğunu bilmeli, benim gibi olmadığından emin ol Eleni bunu benim için yap, gösteremesem de onu çok sevdiğimi bilsin, kızım sana emanet kardeşim, ona iyi bak."

Maria bu satırları okurken gözleri dolmuştu, o ana kadar öldüğünü inkar ettiği annesinin gerçekten gittiğini ve onu bir daha hiç göremeyeceğini anladı, göz yaşlarını elinin tersiyle silip zarfı masanın üzerine koydu.

"Annem haklıymış, cevaplar sende hala"

"Maria bunlara hazır olduğundan emin değilim, bildiğinden fazlası var"

"Ben annemi kaybettim, her gün öleceğini bilerek gözlerinin içine baktım, her şey yolundaymış gibi gülümsedim ben o yüzden bana çocukmuşum gibi davranma, onu neyin neden öldürdüğünü bilmek istiyorum" dedi gözlerinden yaşlar akarken. Eleni istemese de zamanın geldiğini anlamıştı.

"Saat geç oldu, yemek yedikten sonra biraz dinlen, yarın her şeyi konuşuruz" dedi. Maria konuşmak istese de yorgun ve açtı Eleni'nin teklifini kabul etmek zorunda kalmıştı

Büyük Ada VampirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin