0.6

1.2K 120 74
                                    

2018, Seul Ulusal Üniversitesi
12:30

  Canım yanıyordu, ciddi anlamda canım çok yanıyordu ve hıçkırıklarım nefes almamı zorlaştırıyordu arka tarafa koştururken telefonumdan mesaj sesleri gelmişti ama takmamıştım. O anonim cidden fazla oluyordu artık. Canımı sıkıyor, yakıyordu ve bunları hakkı olmadığı halde yapıyordu. Beni tanımadan yargılıyordu ama yaşadıklarım hakkında hiçbir fikri yoktu sadece boş atıp tutuyordu ve benide en çok bu sinirlendiriyordu.

Yaşadıklarımı bilmiyordu ki, neye göre yargılıyordu? İnsanlara etiket yapıştırmak böyle kolay mıydı?

Peki kalp kırmak? Bunun cezası yok muydu? Sadece vicdan mahkemesi mi vardı bununla ilgilenen?

Kimse farkında değil miydi kelimlerin can yaktığını? Kelimelerin bir kurşundan farkı olmadığının farkında değil miydi kimse?

Peki ya hatıralar, üzücü anılar, onları sakladığı delikten çıkmasını sağlamak suç olmalıydı. Namjoon dışında hayatıma bir erkek daha girmişti, tabi ben onu hiç anmamıştım çünkü aklıma geldikçe kalbim sıkışıyordu, her güldüğünde olduğu gibi.

Dünyanın en güzel yüzüne sahip kişiydi ama yüzü güzel olmasada umrumda değildi çünkü kalbi çok güzeldi, mahallede kimse benimle oyun oynamak istemezdi küçükken bana maymuna benzediğimi söyler, beni sevmez ve dalga gecerlerdi ama o herkese rağmen elinde oyuncaklarıyla gelip yanıma çökmüş ve benimle oynamaya başlamıştı, çok şaşırmıştım ama aynı zamanda çokta mutlu olmuştum. O benim ilk arkadaşımdı, o zamanlar erkeklere karşı böyle güvensizliğim yoktu çünkü daha babamın yaptıklarını bilmiyordum.

Arka bahçedeki çardaklardan birine oturdum ve çantamdan çıkardığım sudan bir yudum içtim ame ellerim hala titriyordu. "Jisoo, iyi misin?" Kafamı kaldırdığımda Taehyung ile göz göze geldim.

"Seni buraya gelirken gördüm ama kötü gözüküyordun." Cebinden bir paket peçete çıkartarak uzattığında yaşlı gözlerimle gülümseyerek aldım, bu sahne çok tanıdıktı, mezuniyet gecesi bende ona peçete uzatmıştım. Rolleri değişmiştik.

"Buzlar kraliçesinin kalbi kırılabiliyormuş, şaşırtıcı" diyerek yanıma oturdu.

"Bende insanım ve canımı yakan olaylar olur" peçeteyle gözyaşlarımı sildim.

"Anlatmak ister misin sır tutmakta iyiyimdir" kare bir gülümseme sundu, başımı olumsuz anlamda salladım.

"Kendime bile anlatamadığım bir şeyi sana nasıl anlatayım ki?"

"Bazen bazı şeyleri kendine anlatamazsın çünkü canını yakar ama bir başkasına anlatırsan rahatlarsın çünkü yükünün hafiflediğini hissedersin" elimdeki peçeteyi alarak bana döndü ve gözümün altını sildi. "Ve bazen kendini sıkmayı bırakıp ağlamalısın çünkü içinde biriktirmektense ağlamak her zaman daha mantıklı bir çözümdür" peçeteyi elime geri bıraktı.

"Anlatmak ister misin?"

"Kelimeleri kullanmakta çok ustasın" diye bir itirafta bulundum.

"Hayır, sadece içimden geçenleri söylüyorum"

"Herke benim erkekleri sevmediğimi biliyor, onlardan nefret etmiyorum ama güvenmiyorumda ve herkes hayatıma giren tek erkeğin Namjoon olduğunu sanıyor çünkü o benim en yakın arkadaşım ama yanılıyorlar" derin bir nefes aldım "biliyor musun buzlar kraliceside zamanında birini sevdi" şaşkınca bana baktı, bunu beklemediği kesindi.

"Evet, bende sevdim. Daha böyle küçüktüm bacak kadar boyumla sokakta tek başıma oynardım, mahalledeki hiçbir çocuk beni sevmezdi ama o gelip benimle oyun oynamıştı. Bana kötü davrananlardan beni korumuş ve kollamıştı. O benim koruyucu şövalyem gibiydi. Her zaman beni koruyacak olan şövalye. Daha küçüktüm ve anlamıyordum tabi onu arkadaşlıktan daha fazlası olan duygularla sevdiğimi. Bunu fark ettiğimde Namjoon ile yeni tanışmıştık. İkiside benim arkadaşımdı ama ona olan hislerim farklıydı. Ona söyleyecektim, liseye başlamadan bir yıl önceydi...söyleyemedim" gözümden bir damla yaşın akmasına engel olamadım. Derin bir nefes verdim.

"Ona söyleyemedim çünkü o gün kaza geçirerek hayatını kaybetti ve ben ona o gün seni seviyorum Seok Jin diyemedim. "Her kızın ilk aşkı babasıyken benim ki oydu ve ben ona onu sevdiğimi söyleyemedim çünkü ben..." hıçkırdım ve devam edemedim. O kadar uzun zaman olmuştu ki bunu konuşmayalı, her şeyi içime atalı.

Taehyung ben ağlarken bana sarıldığında bir şey diyemedim , bitiktim. Seokjin benim kimseye anlatmadığım yanımdı ve onu anlattığım insanın bana sarılması beni pek rahatsız etmemişti. Eli saçlarımı bulduğunda ağlamam dahada yavaşlamıştı, ağlarken sarılmak iyi gelmişti.

Hıçkırıklarım geçip ağlamam sakinleştiğinde geri çekildim, göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim ve gözlerimi Taehyung'a sabitledim "bu hikaye aramızda bir sır anlaştık mı?" Serçe parmağımı uzattığımda oda uzattı onları kenetleyerek baş parmaklarımızı birleştirip sırrı kilitledik.

"Kalbi kırık şövalye bu sırrı bilen Namjoon dışında tek kişisin, umarım sana güvenim boşa çıkmaz" eliyle ağzına fermuar yaptı.

"Şövalyelerin ağzı sıkıdır, kraliçelerin sözünden çıkmaz" ona gülümsedim. Ben yüzümü iyice silip gözlerimin kızarıklığı gecene kadar bahçede oturduk ve sonrasında beraber kafeteryaya ilerledik, tabi beni Namjoon dışında ilk defa bir başkasıyla görenler baya şaşkındı, aslında şaşkın olma nedenlerinden biride Taehyung'ın okulda baya tanınan bir çocuk olmasıydı.

"Ben sana bir sır verdiysem sende bana vermelisin" dediğimde gülümseyerek başını salladı.

"Pekala, mezuniyet gecesi kimse açıldığım kızı ve red yiyip ağladığımı bilmiyor" diyerek omuz silkti.

"Kimdi o kız?" Diye sordum, sadece siyah saçlı ve kaküllü olduğunu biliyordum.

"Minhyuk'un sevgilisi Sooyoung" dediğinde şaşkınca baktım. O kız olduğunu bilmiyordum ve şu an çok farklıyı, kırmızı saçları vardı ve kakül kullanmıyordu zaten o gecede pek görmemiştim ama asla Sooyoung olduğunu düşünmemiştim.

"Bunu kimse bilmiyor, sır" dediğinde elimle ağzıma hayali bir fermuar çekerek onu onayladım. O iyi bir çocuktu, hem ikimizinde birbirimizde bir sırrı vardı. Galiba ona güvenebilirdim.

Kafeterya girdiğimizde herkes bize şaşkınca bakıyordu, hatta Jennie öyle komik duruyorduki sırıtmadan edemedim, kendime bir kahve alıp Taehyung'a veda ederek Jennie'nin karşısına oturduğumda ağzını kapattı ve kendi içeceğinden bir yudum aldı.

"Ne oluyor? Sen kimsin ve arkadaşıma ne yaptın?"

"Of Jennie , bir şey olmuyor."

"Hemen şimdi şu anda bana her şeyi anlatıyorsun seni deşerim, resmen Taehyung ile gülüşerek kafeteryaya girdin" güldüm.

"Üzgünüm ama bu bir sır" diyerek güldüğümde kızgın bir kediyi andıran suratıyla bana baktı, bense sadece ona güldüm.

broken hearts● vsoo✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin