broken hearts● vsoo✓

0.1

2016, Seul Koleji Mezuniyet Partisi

Etrafta renkli ışıklar vardı, ritmik bir şarkı bütün salonu dolduruyordu ve öğrenciler yavaş yavaş salona doluyordu. Herkes bir yandan lisenin bitmesin kutluyor, bir yandan da içinde oldukları sınav stresinden birkaç saatlikte olsa ayrılıyor ve kafalarını dağıtıyorlardı.

Kim Taehyung siyah gömleğinin altına siyah pantolonunu giymişti ve yine siyah saçlarına dağınık bir görünüm vermişti, bugün onun için önemliydi, belkide hayatının geri kalanının mutlu geçmesini sağlayacak o kişi ile konuştuğunda duygularının karşılıksız olmadığını öğrenecekti, yada kalbi kırılacaka ve aşktan kaçacaktı.

Kim Jisoo ise arkadaşı Jennie'nin ısrarları yüzünden biraz isteksizce geliyordu partiye. Jisoo partileri çok sevsede okuldaki insanları ve onların bakışlarını sevmiyordu. Jisoo lisedeki en güzel kızlardan biri olmasına rağmen erkekleri pek sevmezdi ve sevgiliside olmamıştı; tek erkek arkadaşı Kim Namjoon'du oda zaten çoçukluktan beri arkadaşıydı. Bir ara Namjoon ile sevgili oldukları dedikoduları dolanmış ama sonrasında Namjoon sevgili yapınca herkes susmuştu ve ondan sonra bir kaç kişi Jisoo'nun eşcinsel olduğuna dair dedikodular yapmaya başlamıştı ama her seferinde bir ay konuşulup unutuluyordu bu dedikodular bu yüzden Kim Jisoo lisedeki insanları sevmezdi, çünkü okuldaki her öğrenci konuşuyordu, ama sadece boş konuşuyordu.

Jisoo'nun erkekleri sevmemek için çok geçerli bir sebebi, annesini çok üzen bir babası vardı ve bu yüzden erkeklere hiç mi hiç güvenmezdi. Namjoon ise sadece bir istisnaydı. Namjoon, Jisoo'yu anlayan nadir insanlardandı bu yüzden Jisoo ona diğer erkeklere davrandığı gibi sert davranmazdı.

Namjoon ona tüm insanların aynı olmadığını söylesede Jisoo buna inanamıyordu çünkü onun ilk aşkı, onun babası annesini defalarca aldatmıştı, annesini defalarca kırmış ve paramparça etmişti. Jisoo'nun güvenini babası kırmıştı. İnsanın içini kemiren güvensizlik Jisoo'nun tüm benliğimi kaplamıştı ve o erkeklere güvenmeyen ve onlardan uzak duran bir insana çevirmişti. Bunların hiçbiri onun suçu değildi. Bunların hepsi babasının ve onun Jisoo'ya aşıladığı güvensizlik duygusunun suçuydu.

Annesi ona babasıyla nasıl büyük bir aşkla evlendiklerini anlattığında gözledindeki parıltıyı hatırlıyordu, sonra babasının o parıltıyı söndürdüğüne tanık oluyordu ve insanlar ondan hala güvenmesini bekliyordu.

İnce askılı siyah mini bir elbise giyip saçlarını salık bırakmıştı Jisoo ve Jennie'nin ona makyaj yapmasına izin vermişti. İkiside güzeller güzeli olmuş ve evden çıkmışlardı. Jennie'nin babası ikisini balonun yapılacağı yere bırakıp iyi eğlenmelerini söyleyerek gülümsemiş ve gitmişti.

İçeri oldukça çanlı renklerle aydınlatılıyordu, büyük ve ferahtı. Canlı bir müzik bütün salonu sallıyordu. Jennie böyle ortamları severdi. Zaten eğlenmeyi seven enerjik bir kızdı. Jisoo'da öyleydi ama o biraz daha sakin kalmayı seçiyordu.

Parti sorunsuzca ilerliyordu, herkes eğleniyordu. Saat geçiyordu. Kim Taehyung gözlerini siyah elbisesi ile bir melek gibi duran ve gülümseyerek içeceğini yudumlayan o kızdan çekemiyordu. Bu akşam onunla konuşmalıydı ve doğru anı kolluyordu, onun hava almak için dışarı çıkmasını bekliyordu çünkü böyle ortamları pek sevmediğini biliyordu.

Kim Jisoo parti ilerledikçe sıkılmıştı ve birazcık hava almak istiyordu bu yüzden elindeki içeceği bırakıp dışarı ilerledi, hava soğuktu ama yinede ceket alma gereği duymadı ve parti salonundan çıktı, dışarda pek kimse yoktu biraz ilerlediğinde konuşan iki kişiyi gördü, siyah saçlı kaküllü bir kız vardı, siyah elbisesi ve mavi ceketi ile karşısındaki çoçuğu ilgisizce dinliyordu, karşısında ise simsiyah giyinmiş ve siyah saçları dağınık bir şekilde alnına dökülmüş olan çocuk kıza büyük bir ilgi ike bakarak bir şeyler söylüyordu, kız çocuğu susturdu ve sonrasında dedikleri ile çocuğun önce gülüşünü soldurdu sonra kalbini paramparça etti ve orayı terk etti.

Jisoo o çocuğu tanıyordu, basketbol takımdan Kim Taehyung'tı ve ağlıyordu. Jisoo derin bir nefes alarak Kim Taehyung'ın yanına ilerledi ve elbisesinin cebindeki mendili ona uzattı. Kim Taehyung yaşlı gözlerle karşısındaki soğuk ve sert kıza baktı. Ona mendil uzatması gerek son kişi bile değildi çünkü Kim Jisoo erkekleri pek sevmezdi.

"Teşekkür ederim" diyerek mendili aldı ve gözlerini sildi, oturduğu bankta biraz yana kaydığında Kim Jisoo'da onun yanına oturdu. Kalbi buz tutmuş bir kız ve saniyeler önce kalbi parçalara ayrılmış bir oğlan. İkiside yaralıydı.

"Sence aşık olmak bir suç mu?" Diye sordu Kim Taehyung, Jisoo bunu hiç düşünmemişti.

"Bilmem" diyerek omuz silkti. "Bence bilirsin, lise boyunca sana aşk itirafı yapmayan kişi sayısı beş falan. Hiç onları seni sevdikleri için suçladın mı?" Duraksadı Jisoo ve düşündü hayır böyle bir şey yapmamıştı.

"Hayır, onları suçlamadım ama zaten hiçbiri beni sevdiği için gelmedi ki. Ya güzelliğim için geldiler yada buzlar kraliçesi Kim Jisoo ile çıktım diyebilmek için geldiler, erkekler güvenilmez varlıklar" diyerek geri yaslandı Jisoo.

"Bende bir erkeğim" diyen Taehyung'a yandan bir bakış attı "farkındayım" dediğinde Taehyung şaşırmıştı.

"Gerçekten erkekleri sevmiyorsun" dediğinde Jisoo başını sallayarak onayladı. Taehyung gülümsedi "ama cidden güzelmişsin." Jisoo onun bu tepkisine karşısın sırıttı ama onun gülümseyen yüz ifadesine karşın sadece göz devirdi.

"İçeri girecek misin?" Diye sordu Taehyung, Jisoo ise başımı olumsuz anlamda salladı. Taehyung yerinden kalktı ve ceketini Jisoo'nun omuzlarına koydu. "Sizinle tanıştığıma çok mutlu oldum bayan buzdan prenses"diyerek arkasını döndü.

"Bende sizinle tanıştığıma memnun oldum kalbi kırık şövalye" Jisoo'nun dediklerine karşın Taehyung omuzunun üstünden ona bakarak gülümsedi ve parti salonuna gülümseyerek girdi, evet kalbi kırılmıştı ama Jisoo onu gülümseterek küçükte olsa bir bant yapıştırmıştı oraya.

Ve ona uzattğı o selpak, sonuza dek kalmışı Taehyung'ın avuçlarının arasında.

bölümler biraz geç gelebilir ama arayı çok açmayacağım, lütfen yorum yapın  böylece yazma isteğim artar ^^