Herkese selam. Yeni bir kitapla yeni bir yolda yürümeye karar verdim. Bir çok kitap okudum. Neredeyse, hepsinde kız ana karakterler daha ağlak, güçsüz, kararsız, lafını söyleyemeyen, zayıflardı. Ben de bu durumdan sıkıldım. Çünkü etraf güçlü kız kaynıyor, değil mi? :) Böyle bir kitap yazmayı uzun zamandır düşünüyordum, her şeyini kafamda oluşturmuştum, ama bir türlü istediğim gibi olduramıyordum, artık yazmaya karar verdim. Umarım, kitabım beğenilir. Elimden geldiği kadar çok çalışıp, çok yazacağım. Şimdiden söyleyeyim, virgül hatalarını görmezden gelin. Sizi seviyorum, iyi okumalar 💛
-Elminaz-I Bölüm: 'Kayboldum'
"N'aber?"
Bir anda arkamdan gelen sesle birlikte irkildim. Küfür savurmamak için kendimi zor tutarak döndüm.
"Ah! Normal insanlar gibi gelemez misin?"
"N'aptım ben be! İyi ki, bi' halini, hatrını soruyoruz, o da kabahat."
Gözlerimi devirdim ve kolunu tutup mıncırdım.
"Ben senin nazını çekecek falan değilim, kendine gel."
"Hadi ama, hep böyle yapıyorsun. İlk kızıp sonra azarlıyorsun. Nazımı çek demedim insan bir özür diler."
"Tamam neyse, ne istiyorsun?"
"Hiç."
"Peki, hadi hoşçakal."
Çantamı alıp eteğimi düzelttim. Şu okul uniformasından nefret eden bir tek ben değilimdir, umarım. Taner'i orada bırakıp başımı öne eğerek yürümeye başladım. Okulun bahçesinden çıktığımda bir ses duydum.
"Beklesene."
Arkamı döndüm. Seslenen kişi biraz uzaktaydı. Kim olduğunu anlamak için gözlerimi kıstım. Tanımadığıma emindim. Yine de gelmesini bekledim. Bu sefer geldiğinde yüzüne bakmadım. Gözümü duvara dikip konuşmaya başladım.
"Sen kimsin?"
"Bu okula geçiş yapacağım. Okuldan birinin çıkmasını bekliyordum ki, sen çıktın."
"Eee?"
"Ee'si gelecek hafta bu okuldayım. Gelmeden önce okulun durumunu bir öğrenciye sormak istedim. Umarım, bu konuda bana yardımcı olurs-"
"Gelince öğrenirsin, şimdi uğraşamam."
Uzun çocuğu orada bırakıp arkamı dönüp yavaş yavaş adımlamaya başladım. Yeterince derdim varken gerçekten hiç uğraşamazdım. Arkamdan hâlâ baktığını hissediyordum. Gelecek hafta onu çok fazla göreceğimden emindim.
Bu arada kendimle tanıştırayım sizi. Ben Yağmur Ada Aktaş, 18 yaşındayım, arkamda bıraktığım o "muhteşem" lisede teyzemin müdür yardımcısı olduğu için okuyorum. Başka da bir özelliğim yok, diğer sahneye geçelim.
Eve vardığımda her zamanki gibi babamın sesi duyuluyordu. Yine duymayacaktı zaten, kapı çalmaya tenezzül etmeden anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Birileriyle kavga ediyordu, annemle ayrıldığından beri işleri yolunda değildi. Çoğu zaman da öfkesi bende patlıyordu. Tüm bunlara alışmıştım, alışmak zorundaydım. Çünkü ben bir savaşın ortasında doğulmuştum.
"Baba, ben geldim, kendime bir şeyler hazırlayacağım, istiyor musun?"
"Şu an cidden bunu mu soruyorsun?! Ne halde olduğumu görmüyor musun?!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaş
أدب المراهقين"Savaşın ortasında doğulmuş olmamız bizi bir savaşa sürüklemişti.."