BÖLÜM 5- Hastane

425 49 26
                                    

Multimedya: Rüzgar
------------------------------------------------------------------------------




Doğa'dan

Yaklaşık bir saattir Alara'nın kafasına üşüşmüş bekliyorduk. -Duk derken kimleri mi kastettim? Galiba tüm okul. Hayır, hayır. Okulda değildik. Hastanedeydik. Ve sayamayacağım kadar çok kişi vardı. Ya da abartmayacağım, sayabilirim tabikide. Öncelikle olanlardan sorumlu olan Eray, bir kere Alara'yı odaya kilitleyerek olayın asıl sorumlusu olmayı hak kazanan ve Alara'yı kucağına alıp hastaneye getiren Ateş, Alara'nın İstanbul'dan buralara kadar sürüklediği arkadaşı Talia, nereden çıktığını bilmediğim ama bana aşırı tanıdık gelen ve adının Kumsal olduğunu öğrendiğim kız, Ateş'in peşinden koşuşturarak gelen adını bilmediğim insancıklar, ha bir de ben. İşte böyle. Tamam, güzel hoş biliyorum ama bu kadar insanın havalandırma boşluğu kadar küçük bir odada ne işi var? O sırada Alara'ya baktım. İçim acıdı çünkü çok huzursuzdu. O benim kardeşimdi ve ben onu böyle görmeye dayanamıyordum. Odada kasvetli bir hava vardı. Dışarıdan bakınca komedi filminden fırlamış gibi duruyorduk aslında. Olanları düşününce kendime kızdım. Ben niye onlarca kez aradığını bile duymazdım ki? Dedemin işitme cihazlarını çalmam gerekiyor galiba. Ya da bir kulak burun boğaza gideriz bence okey. Odaya giren doktorun sesiyle herkes sınıfa öğretmen girince hazır ola geçen ilkokul bebeleri gibi ayaklandı.

- Uyandı mı hastamız?

Baygın bakışlarla ona baktım,

-Sizce uyanmış gibi gözüküyor mu?

Çaktırmadan odaya baktım (tamam herkes onları izlediğimi anlamıştı ama olsun) bazılarının sırıttıklarını gördüm. Ama genel olarak hala somurtuyorlardı. Doktorsa bana ana sınıfındaki 'sana Cem'in selamı var', 'hangi cem?', 'sivilceEeEem' esprisini yapmışım gibi baktı. Ne yani biz salak mıyız kaç saattir başında bekliyoruz. Kız basit şeyler atlatmadı. Hele o Alican pisliği yüzünden nelerle karşılaştı sizin haberiniz var mı? O yüzden kıyamıyorum ben ona. Kaldıramazdı insan. Zaten kaldıramamıştı da. Unutmuştu herşeyi. Unutmak onun ilacı olmuştu, ve ben şuan ona Alican pisliğini hatırlatan Eray'ı çıkışa çağırmak istiyordum. Ya kızın geçirdiği olayları bile bile nasıl böyle yapar ki?En önemlisiyse şuan burada ne işi var? Onun yüzünden bu halde! Aynen ya. Ben şu ana kadar neden sesimi çıkartmadım mal mıyım?

-Eray denen varlık sen bana baksana bi!

diye höykürdüm. Varlık ne ya. Alarayla takıla takıla ruhuma çirkeflik bulaştı ya. Geçen yaz beraber kız dövmüştük, normalde de dövüyoruz ama o sefer ki bir başkaydı, yanlış anlamayın şiddet yanlısı değiliz. Sadece bazı şeyleri hak edenler var ve biz gereğini yapıyoruz. Aslında ben önce onlarla insan gibi konuşuyorum ama onlar anlamıyor. Neyse baya konudan uzaklaştık. O sırada herkesin bakışlarının hedefi ben oldum. Talia yanıma doğru geldi. Eray ne var dercesine baktı.

-Gitsene sen salak mısın zaten hepsi senin yüzünden oluyor? Birde burada neden bekliyorsun? Olanları biliyorsan içinde tutsana! Acı çektirmek mi istiyorsun amacın ne senin? Madem o aptal Alican'ı tanıyorsun o zaman kıza çektirdiği acıları biliyorsundur. Uzak dur, daha düzenlerini bozma.

Talia yanıma gelip kolunu omzuma attı. Gözyaşlarımı sildi. Bir saniye ne? Ben ağlıyor muydum.

-Oha, ağlıyormuşum.

İçimden konuştuğumu düşünürken Ateş'in arkadaşlarının birinin gülmesiyle dışımdan konuştuğumu farkettim. Tamam biraz safozdum ve bazen saçmalayabiliyordum. Sonra odadakileri inceledim. Yatak vardı ve gariban Alara kıpraşıp duruyordu. Ateş onun yatağının başındaki koltuktaydı. Aslında her hikayede vardır ya iki karakter, birbirleriyle zıtlaşır dururlar. İleride sevgili olacakları çok bellidir, herkes tahmin eder ama onlar birbirlerine bile seni sevmiyorum falan der. Ama sonra sevgili olurlar. Sevgili olmadan önce de saçma sapan olaylar yaşarlar. İşte kesin bunlar da böyle olacak. Ama Ateş'i tanımıyorum. Eğer o Alican gibi Alara'yı üzerse kötü olur. Ya ne saçmalıyorum ben bir evinin direği çocuklarının babası yapmadığım kaldı. Sadece yakışıyorlar diyecektim ya. Ve Ateş de zaten kızlarla çıkan bir tip değil. Bir ara bizim kızlarla gay olup olmadığını tartışıyorduk. Sonra Nazan gidip bunu Ateş'e yetiştirdi. Pis kız. Hayatımda birini öldürmek isteseydim bu ilk önce Alican sonra Nazan olurdu. Hatta araya biraz da Berra'yı kaynaştırabilirdim, o da ölsün gitsin banane. Bu arada Berra benim kardeşim olur. Ateş'in arkadaşlarına baktım. Biz kızlar olarak çok ırkçıydık. Hayır feminizm gibi bir şey değil. Yani aslında ırkçılık gibi birşey değil. Biz en üst kattaki kızlar olarak alt kattaki erkeklerle savaş halindeydik. Böyle yemekhane savaşları falan yapıyorduk ama eğlencesine değil. Ciddi ciddi. Ve birbirimizle rekabet halindeydik. Böyle düşman gibi birşey. Ama hepimizin aşırı çok sevdiği arkadaşı(!) Nazan ve Eylem sürekli erkeklere sırnaşmaya çalışıyorlardı. Onları istisnadan sayıyorum tester gibi bir şeyler. Sürekli savaş halinde olduğumuz için isimlerini bilmeme rağmen çok konuşmuşluğum yoktu. Dışarıdan biraz saçma göründüğünü biliyorum ama iç güdümüz gereği artık böyle davranıyorduk. O sırada doktor tekrar konuşmaya başladı,

SİL BAŞTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin