Yemek masasına oturduğu andan itibaren tek bir lokma yememişti Wuxian. Dakikalarca genç prens Xiao'ya bakmaş, en sonunda dayanamayıp cebindeki küçük not defteriyle kalemini çıkartıp aklındakini kağıda yazmıştı. Kimse görmeden defteri masanın altından genç prense uzatmış, masadan kalkmıştı.
Xiao onun yazdığını okudu. 'Ben kalktıktan beş dakika sonra üst kata gel.' Neden birden bire böyle dediğini merak etmişti şimdi. Kağıtta yazan gibi, beş dakika geçtikten sonra kalkıp üst kata çıktı. Koridordan bir elin onu çekmesiyle az kalsın çığlık atacaktı. "Sh," Dedi Wuxian. "Sakin ol, sadece konuşmak istiyorum." Dostça gülümsedi. Xiao onu ilk defa bu kadar garip davranırken görüyordu. "..Ne anlatacaksan çabuk ol, dikkat çekmek istemiyorum." Wuxian onu duvarla arasına aldı, yüzüne yaklaştı. "Seni uzun zamandır görmemiştim.. Gerçekten çok özlemişim doğrusu." dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Genç prens küçük bir şokla ona baktı. Kendini toparlayıp çekildi. "Tanrım.. Ne yapıyorsun Wuxian? Bu.. İğrenç. Birini böyle öpemezsin.." Çocukluk arkadaşının böyle bir tepki vereceğini hiç düşünememişti Wuxian. Genç prensin de onu sevdiğini zannediyordu hatta. Sinirle kaşlarını çatıp bileklerini kavradı. Genç prensi o kadar çok seviyordu ki, son zamanlarda onu göremedikçe kalbi sıkışmaya başlamıştı. "İğrenç mi? Küçükken oynadığımız oyunları hatırlamıyor musun yoksa?" dudaklarını onun dudaklarına sürttü yavaşça. "Bana evlenme teklifi bile etmiştin. Beni sevdiğini söylerdin hep.. Şimdi de benden iğrendiğini mi söyleyeceksin?" Tekrar öptü dudaklarını. Şevhetle öpmüyordu, öpücüğünde özlem ve hüzün vardı. "Beni bu hale sen getirdin.. Seni çok seviyorum Xiao.." Xiao bu mide bulandırıcı olaya daha fazla dayanamayacağını düşündü. "İğrenç. O zamanlar çocuktuk Wuxian." Onu sertçe itip aşağı indi. Zavallı Wuxian, terk edilmiş bir köpek gibi titriyordu. Korkmuştu ve kalbi kırılmıştı. O indikten birkaç dakika sonra aşağı geldi, etrafa baktı ve Xiao'nun bahçede olduğunu görünce oraya ilerledi hızla. "Xiao.. Çok.. Çok özür dilerim, ben sandım ki.. Sen de beni seviyorsun.. Benim sevdiğim gibi.." Genç prens ona döndü sinirle. "Seni neden seveyim ki? Ben gay değilim. Tanrım.. Onca yıllık arkadaşımı ne kadar da yanlış tanımışım!" Wuxian bu sefer gerçekten öleceğini hissetti. Kalbi sıkışıyordu. "Xiao lütfen, özür dilerim. Bu olayı unutalım, tamam mı? Eskisi gibi arkadaş kalalım.." Genç prens alaycı bir bakış attı. "Beni durup dururken öpüyorsun ve şimdi de özür mü diliyorsun? Hah!" Sert bir tokat attı. "Beni elinde oynatabileceğini mi sanıyorsun Wuxian?! İğrençsin!" Wuxian bir şey diyemedi. Konuşmayı bırak, kıpırdayamıyordu bile. Kafası tokadın etkisiyle yana yatmıştı ve titriyordu. Sarayın kapılarının çarpma sesini duyduktan sonra pişmanlık ve üzüntüyle yere çöktü. "Siktir.." Elini kalbinin üzerine koydu. "Bu kadar canımı yakmak zorunda mıydın sanki.." Bir süre ağlamamak için kendini sıktığında, omzunu tutan elle irkildi. "Korkma," Dedi Leo olabilecek en nazik sesiyle. Yanına oturdu ve gülümsedi hafifçe. "Dur tahmin edeyim," Wuxian'a baktı acı çekermişcesine. "Şöyle mi dedi, 'beni elinde oynatabileceğini mi sanıyorsun?' " Wuxian kafasını kaldırdı tekrar.r Telaşla ona baktı. "Du..Duyuldu mu?" Zavallı çocuk, birkaç dakika içinde bile olsa oldukça bitkin görünüyordu. "Hayır," Dedi Leo. "Yaşadım. Çok sinir bozucu bir durum." Pek de iyi teselli olmamıştı bu Wuxian'a. Gözleri dolmuş, dudağı titriyordu ve ağlamamak için kendini sıkıyordu. "Ben savaşa gideceğim.. Gitmeden önce.. Onunla vedalaşmak istedim sadece. Sikeyim, neden bu kadar acı veriyor?" Elini kalbinin üzerine koydu. "Neden benim.. Kalbim sıkışıyor? Nefes alamıyorum Leo.. Canım yanıyor.." Leo onun bu haline dayanabileceğinden şüpheliydi. "Baki eğer kabul edersen.. Savaşa senin yerine ben katılabilirim. Sorun olmaz." Acısını belli etmemeye çalışarak gülümsedi genç adam. "Olmaz.. En azından kendi savaşımda öleyim. Bundan sonra yaşamamın pek bir anlamı kalmadı.." Gözleri açıldı birden Leo'nun. Onu kendine çekip sarıldı sıkıca. "Tanrım.. Böyle şeyler söylememelisin.." Wuxian ağlamaya başlayınca kendini daha fazla tutamadı. "Yarın sizin için bir buluşma ayarlayabilirim. Orada bunu daha.. Detaylı konuşursunuz. Ve şunu bil, Xiao homofobik değil. insanlara güvenmiyor sadece. Tamam mı? Ağlama artık.." Bu dediklerinden sonra Wuxian umutla gülümseyerek kafasını kaldırdı ve parlayan gözlerle Leo'ya baktı. "Gerçekten mi?" Zavallı adam, onun bu masum gülüşü altında eziliyordu. "Ta..Tabii." Wuxian gülümseyerek kalktı. Gözlerini sildi ve odasına çıktı sevinçle. "Ah.." Leo o gittikten sonra elini kalbinin üzerine koydu. "Şimdi de benim kalbim sızlıyor.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaoi OneShot
RandomDikkat: Bu hikayelerin hepsi eşcinsellik içerir, homofobiksen bizleri uğraştırma ve burayı terk et. Hikayelerde cinsellik olacaktır, çoğunda bulunacağı için eğer midenizi bulandırıyorsa o bölümleri atlayabilirsiniz. Tabii sürekli cinsellik olmayacak...