Wuxian elindeki bayrağı gururla havada sallıyordu. Buna utanılacak bir şey yoktu, o terörist veya tecavüzcü değildi, aşkı erkeklerde bulan bir gençti sadece. Gökkuşağının renklerine boyanmış bir sürü insana karşın, üzerlerine nefret dolu sözlerle ve iğrenen bakışlarla başka bir grup yönelmişti. Bu Wuxian'ın katıldığı ilk yürüyüştü ve böyle olacağını da biliyordu ama üzüntüyle yerine mıhlanmış, hareket edemiyordu. İnsanlar o kadar kaba ve nefret dolu şeyler söylüyordu ki, kalbinin sıkıştığını hissetti.
"İbneler, sizi burada istemiyoruz!"
Kulakları çınlıyor, sesleri belli belirsiz duyuyordu. Neden bu kadar sinirliydiler ki? Buradaki renkli insanlar, onlara nasıl bir kötülük yapmışlardı? Bilmiyordu. Çıktığı ilk yürüyüşte, bu kadar nefrete maruz kalacağını pek düşünmemişti. Gözleri kararıyordu ve kalbinin ağrısı giderek daha dayanılmaz oluyordu. Sevgiyle büyütülmüş biri olarak kalbi bu nefret dolu sözcükleri daha fazla kaldıramayacaktı. Gözleri kapandı, kendini daha fazla tutamayarak yere yığıldı.
--
Uyandığında tanımadığı bir evdeydi. Yatak çok rahattı, odanın içindeki eşyalar kaliteli ve etrafa hoş bir hava katıyordu. Wuxian böyle eşyaları yıllarca çalışsa bile alamazdı. Neler olduğunu gözden geçirdi, insanların sözlerini hatırlayınca tekrar kalbinde bir acı hissetti. Gözleri dolmuştu ve ağlamamak için kendiyle büyük bir mücadele vermişti.
"Daha ne kadar ağlayacaksın?"
Ürkerek sesin geldiği yöne çevirdi kafasını. Uzun boylu, genç ve yakışıklı bir adam kapının eşiğinde kollarını birleştirmiş ona bakıyordu. Bu kişiyi tanıyıp tanımadığını düşündü. Hatırlamaya çalıştı ama tek bir fikri bile yoktu, konuşamayacak kadar bitkin hissediyordu kendini. "Sormayacaksın galiba." Genç adam iç çekti, ona yaklaşıp yanına oturdu. "Adım Leo. Yürüyüş sırasında bayıldın, diğerlerine güvenemeyince seni yanıma aldım." Sanki iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi yüzünü buruşturdu. "Oradaki konuşmalar gerçekten iğrençti.. Adamın biri seni becermeye bile çalıştı. İğrenç yaratıklar.." Wuxian anlamaya çalıştı. Sadece tek bir kişiye mi iğrenç demişti yoksa bütün katılımcılara mı? "Ve sen de.. Sen de karşı taraftan gelenlerden olmalısın..? Sözleriniz gerçekten çok kaba.." Leo gülümsedi. Onunla dalga geçiyor olmalıydı. "Evet. Ve buraya da seni deşmek için getirdim. Yardım etmeye falan çalışmıyorum. O kadar iğrenç birisin ki seni tanımasam bile birkaç barçaya bölüp etini köpeklere yedireceğim." Wuxian korkuyla gözlerini açtı. Titremeye başladı, yüzü kızardı ve gözleri doldu. Adam gerçekten de bir suçluya benziyordu. Gözünün üzerindeki iz, ona çok korkunç bir hava katıyordu. Wuxian'ın ağlamaya başladığını gören Leo duraksadı, ciddiye alındığına inanamayıp kahkaha attı. "Haha.. Ciddiye alma beni! Tanrı aşkına.. O ifade de neydi öyle?!" Gülmekten gözlerinden yaş gelince Wuxian da sinirlendiğini hissetti. Korkudan tekrar bayılacak gibi hissetmişti. "Bak, ben sadece yardım etmek istiyorum. Seri katil falan da değilim, sadece kuzenim beni zorladığı için sizin karşınızda yürümek zorunda kaldım. Aslında bir doktorum." Gülümsedi. Wuxian ona birazcık inanmıştı. Eğer iyi bir işte çalışmasa, bu kadar pahalı eşyalar alamazdı ne de olsa. Veya insanları öldürmek için görev alan bir kiralık katil de olabilirdi. "..Sözleriniz o kadar kötüydü ki kalbim acıdı, biz size ne yaptık? Neden bu kadar nefret ediyorsunuz ki?" Gözlerini silip Leo'ya baktı üzgünce. O kadar sevimli görünüyordu ki, Leo onu her an ısırabilirdi. "Bunu bana sorma ufaklık. Homofobik değilim, kuzenim zorladığı için geldim. Ayrıca, yanlış bir şey yapmadınız. Sadece onlar farklı olanı kabul edemiyorlar o kadar. Kendini üzme daha fazla." Wuxian'ın saçlarını okşayıp kalktı. Onu daha fazla korkutmak veya üzmek istemiyordu. "Ayrıca, ailenle birlikte bir hastaneye uğra. Kalbinin pek iyi durumda olduğunu sanmıyorum." Wuxian refleks olarak onun elini kavradı. Öylece kalmıştı, hareket etmek bile istemiyordu. "Benim bir ailem yok, ne varsa bana söyle." Birden değişmişti, çocuksu ifadesi gitmiş, ciddi bir politikacıya benziyordu. Karakteri değişmişti adeta. "..Kesin bir şey söylemek zor ama.. Birden bayılman iyi değil, seni eve getirdiğimde sürekli kontrol etmem gerekti, burnundan kan geliyordu. Birkaç saat içinde sanırım.. Dört kere burnun kanadı, ateşin çıktı ve ritim bozukluğu oluştu." Yavaşça elini çekti Wuxian. Hastaneye gitmektense ölmeyi tercih ederdi. Oradan ölümüne korkuyordu. İç çekip kalktı. "Bir sorun olmadığına eminim, evime gideceğim. Bana.. Yardım ettiğiniz için teşekkürler." Kapıya yöneldi. Leo'nun onu bırakmaya pek niyeti yoktu. "Hey, bu 'ben güçlüyüm' numaraları da ne? Yoksa beni etkilemeye mi çalışıyorsun ufaklık?" Wuxian sinirle ona döndü. "Birincisi, bir gay olarak her önüme gelene asılmıyorum. İkincisi, güçlüymüşüm gibi yapmıyorum, ben zaten güçlüyüm!" Tam çıkıp gidecekken duraksadı, elini duvara koyup destek aldı ve burnundan akan kanı sildi. Normalde birkaç damladan sonra kesilirdi ama bu sefer sanki birisi musluğunu açmış gibi yavaş yavaş akmaya devam ediyordu. Hayatta dayanamadığı şeylerin sıralamasını yaparsa, kan ikinci sırada olurdu. Başı dönmeye başlayınca yere çöktü. "Aslında.. Biraz yardım alsam iyi olabilirdi.." Leo gülümseyerek onu kucakladı, içeri girip koltuğa yatırdı ve peçete getirdi. Kanı temizledikten sonra kesildiğine emin olunca çekildi. "Ailen nasıl öldü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaoi OneShot
RandomDikkat: Bu hikayelerin hepsi eşcinsellik içerir, homofobiksen bizleri uğraştırma ve burayı terk et. Hikayelerde cinsellik olacaktır, çoğunda bulunacağı için eğer midenizi bulandırıyorsa o bölümleri atlayabilirsiniz. Tabii sürekli cinsellik olmayacak...