12, the first letter

268 28 166
                                    

"benim güzel sevgilim jeongguk,

ilk defa sana mektup yazıyorum. aslına bakarsan, ilk mektubumu da sana yazıyorum. bunları okuyabilecek misin bilmiyorum. amacım: ben gittikten sonra mektupları okuman.

minik yıldız, sen her zaman en çok çabalayandın. ilk defa konuştuğumuz gün, benimle tanışmaya çalıştığında seni öylesine terslemem bile yolundan alıkoyamamıştı. pes etmedin. büyük ihtimalle bana gerçekten çok sinir oldun, sevgili. yine de beni asla yalnız bırakmadın.

ama ben senin kadar çabalayamadım.

boş sınıf... bana ait bir dünya gibiydi. bazen şarkılarımı dinlettiğim seyircilerle dolup taşan bir salon olurdu, bazen tek başıma ağlayabildiğim bir kaçış odası. içeride olan tek kişi bendim. tabii, sen gelene kadar.

sınıfta yanıma gelip beni rahatsız hissettirdiğin o ilk hafta, orası dünyanın en kalabalık yeri gibiydi. boğuluyordum, nefessizdim. senden nefret ettiğimi düşünüyordum.

bana şarkı söylediğin günden sonra gelen öğle tenefüsünde tam üç dakika geciktiğini biliyor muydun? her gün yanıma geldiğin sabit bir saat olduğunu bilmediğine bile eminim ama evet, o gün üç dakika geç kalmıştın, sevgili.

üç dakika... çok zordu. bir hafta boyunca kalabalıklığın beni boğmuştu, şimdi de yokluğun beni boğuyordu. gelmeyeceksin sandım. ya da sen gelmeden benim senden umudu kesmem gerektiğini. evet evet, sormana gerek yok: senden umutlanmıştım.

sen gelmeden ya on ya da yirmi saniye önce başımı sıraya koydum. kendi başıma olsaydım şarkı yazmaya çalışırdım, dışarıyı izlerdim, tırnaklarımı incelerdim, tahta sıranın üstündeki çiziklerin içini boyardım ama hayır, jeongguk; kendi başıma olsaydım asla kafamı oraya koyar ve uyumaya çalışmazdım.

ben o gün seni bekledim, gelip gelmeyeceğini bilmeden.

sonunu bilmediğin şeyleri beklemek ne kadar yorucu, biliyorsundur.

ama sen geldin, minik yıldız. sen, orada seni beklediğimi biliyormuşçasına geldin. karşıma oturana kadar söylendin de durdun. arada küfür ettin, duymadım sanma: o anki sinirinden dolayı yüzüne vurmak istemedim sadece.

sanki girdiğinden beri söylenen sen değilmişsin gibi karşıma geçtiğinde yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana baktın. "eh, kim taehyung..." dedin sahte olduğunu anlayabildiğim mutluluğunla. "desene, yalnız başımıza kaldık yine."

ben sana ne olduğunu sormadım -anlatmazsın sandım çünkü- ama bakıştığımız birkaç dakikanın sonunda derin bir iç geçirmenin ardından anlatmaya başladın yaşananları. seni öylece dinledim. hiçbir şey yapmadım. ne cevap verdim ne başımı salladım. oturdum, sessiz sakin yüzüne baktım. arada bileğindeki saatin sende zarif durduğunu düşündüm, arada da dişlerinin senin yüzün için yaratıldığını. yaşamanın sana ne denli yakıştığını düşündüm. sana ne yapsan yaraşıyordu.

konuşmanı çok tuhaf bir yerde kesip gözlerini kırptın ve homurdandın. "yine mi?" dudaklarını büzüp yerine iyice sindin, ellerine bakmaya başladın. "duvara dert yanmaktan hiçbir farkı yok."

sana bir duvarı anımsattığım için özür dilerim. sana daha iyi bir ben vermek isterdim. umarım beraber geçirdiğimiz onca zamanın minik bir kısmında olsa dahî seni mutlu edebilmiş ve bir duvardan farklı olabilmişimdir.

ayrıca sevgili minik yıldız, bileğimi gördüğünü biliyorum. ilk ve son defa onun hakkında konuştuğumuzda da sana yalan söylemiştim. özür dilerim.

tüm bunları neden anlattığımı sorguluyor olabilirsin sevgili, cevabı basit.

biliyorsun ki birbirimizi sevdiğimizi itiraf etmedik. ne zaman bunu göstermek istesek ya sarılıyorduk ya da el ele tutuşuyorduk ama hayır, hiç o iki kelimeyi duymadık. aslına bakarsan sen tam her şeyi açık açık söyleyecek tiptesin, bu yüzden ben hep senin ben rahat edeyim diye böyle davrandığını düşünmüştüm.

işte bu sebeple... seni gerçekten sevdiğimi bilmene ihtiyacım vardı, sevgili. bunca şeyden sonra sana olan sevgimden şüphe edeceğini çok iyi biliyorum çünkü.

her şey için özür dilerim, sevgili. on yedi yıllık hayatını tek bir hamleyle mahvettim. ayrıca her şey için de teşekkür ederim. bana on sekiz yıllık hayatımın en güzel günlerini verdin.

sen beni ne kadar ayakta tuttuysan, ben seni o kadar yıktım.

evet, bu mektup bu kadar. ikincisine geçebilirsin istersen.

her zaman ve sadece senin, kim taehyung"

《the first letter》
   190420
   10.03 pm

   pes etmek her zaman geçerli bir çözüm yolu olmayabilir fakat çabalamak size asla geri adım attırmaz. hayatınızdakilerin değerini bilin ve eğer kötü davrandığınız birileri varsa onlara bir nebze olsun daha iyi davranmaya bakın.

   sizi seviyorum

vkook // dark magicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin