16, "i don't know, mrs. jeon"

238 21 83
                                    

hayatta olabilecek şaşırtıların haddi hesabı yoktu, her şey başına gelebilirdi. öyle olaylar yaşanırdı ki bazen "nasıl ya?" derdin. "böyle şeyler de mi varmış?"

şimdi de bunun gibi anlardan birini yaşıyordum.

aslında, hoseok hyung geldiğinden beri, akşamları yemek masamızda beş kişi olurduk. sekiz kişilik dikdörtgen yemek masamızda annem, babam, dedem karşıma oturur; hoseok hyung ise benim sağımda, masanın başında olurdu. bu sefer ise altı kişiyiz. herkes gibi hoseok hyung da her zaman oturduğu yerde, tek farkı şu ki: aramızda bir sandalye fazladan uzaklık var ve o sandalyede de -yani benim eski yerimde- sen oturuyorsun. evet, sen, kim taehyung. akşam yemeğine kaldın.

ormandan (orman demeli miyim bilmiyorum ama ağaçlık alandı ve akan bir dere de vardı, orman diyeceğim) dönüyorduk ve beni evime bırakmayı teklif ettin. çok cazip gelmişti doğrusu: seninle öyle ya da böyle fazladan zaman geçirmek kalbimin mum gibi yanmasına, erimesine sebep oluyordu ve ben bu hissi çokça seviyordum. "neden olmasın?" diyerek kabul ettim teklifini ancak evime vardığımızda annemin camda olacağını ve seni yemeğe davet edeceğini ikimizin de hesaba kattığını zannetmiyorum.

annem sanki daha önce hiç konuyu açmamış gibi yeniden söze giriyor. "demek..." yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bakıyor senin yüzüne. "şu ünlü kim taehyung sensin." annemin söylediklerinin üzerine masanın altından ayağımla onun ayağını bulmaya çalışıyorum ve sonunda bulup birkaç defa vuruyorum. "ayağıma vurma, jeongguk." duyduklarımla ağzım kocaman açılıyor ve kısık bir sesle "yuh!.." diye mırıldanıyorum kendi kendime. kıkırdama sesleri geliyor senin tarafından.

"evet, efendim. ayrıca, jeongguk'un benden bahsetmiş olması çok hoş gerçekten." yerimde doğruluyorum, başımı hiç kaldırmadan tabağımdaki yemekle oynuyor ve dudaklarımı büzerek konuşuyorum. "o kadar çok bahsetmedim yani, izin alırken falan duyuyor ancak. onun dışında neden konuşayım ki?"

sadece, o an için en azından babamın benim tarafımda olmasını dilerdim...

"büyüdün de yalan söylemeye başladın!" diye söze giriyor o da. "sayende, onun hakkında bilmediğimiz tek bir şey bile kalmadı." kaş altından bakarken annemin hafifçe babamı dürttüğünü görüyorum. "ne ayıp, öyle söylenir mi? taehyung yanlış anlayacak." ardından yine sana dönüyor ve yeni bir soru yöneltiyor.

"eh, madem bu kadar yakınsınız; bir şeyler biliyorsundur." tepkini ölçmek için yüzüne bakmaya çalıştığım sırada, hoseok hyung'un da sana baktığını görüyorum. dedemse... yemeğiyle meşgul.

sana gelirsek, çubuklarını bırakıyorsun ve ellerini masanın altında birleştiriyorsun. "ne gibi, efendim?"

"jeongguk kızlarla hiç mi konuşmuyor?" senin gibi ben de çubuklarımı bırakıyorum ve senden farklı olarak ofluyorum. bıkkınlığımı göstermek istercesine başımı yukarıya atıyor, ellerimle sandalyenin iki kenarını tutuyorum. tuhaf bir sessizlik oluşuyor.

o sessizliği sen bölüyorsun ama... bence böldüğünün farkında bile değilsin. çünkü çığlıklar sadece benim içimde atılıyor, şölenler sadece benim içimde kuruluyor, bayramlar sadece benim içimde kutlanıyor çünkü sen; elini sandalyedeki elimin üstüne koyuyor, sıkı sıkıya sarıyor ve başparmağınla hafifçe okşuyorsun. buz kesiliyorum, buz kesiliyorum ama içerisi çok sıcak oluyor, eridiğim kadar etrafımı donduruyorum. eline kıyamıyorum ardından çünkü benim elim çok soğuk taehyung, sıkkınlık kokuyoruz, tekdüze yaşıyoruz, ikimiz de soğuğuz ama ben, benim yüzümden üşüdüğünü düşünmek dahi istemiyorum. aslına bakarsan elimi çekmemekle bencillik ediyorum belki de çünkü senin sıcaklığınla üşümek... eğer donarak olacaksa ölümüm, böyle ölmeliyim.

nefesimi vermeyi unuttuğumu yeni anlıyorken hoseok hyung ile göz göze geliyorum ve fark ettiğini anlıyorum.

"bilmiyorum, bayan jeon." diyorsun kibar sesinle. "oğlunuz çok nazik birisi, çok iyi birisi, çok da gözde bir öğrenci: bu yüzden peşinde dolananlar da bir o kadar oluyor fakat siz oğlunuzu benden daha iyi bilirsiniz sonuçta, jeongguk böyle şeylerden pek hoşlanmaz." benim hakkımda henüz sana bahsetmediğim şeyleri söylediğinde sanki çok kutsal bir varlıkmışsın, kahinmişsin gibi bakıyorum gözlerinin içine. hafifçe gülümsüyorsun. "yoongi hyung, park jimin ve benden başkalarıyla çok fazla samimi değil kendisi ve doğrusunu isterseniz böyle bir insanın bana özel kalıyor olmasından gayet memnunum. yine de... bilmiyorum, bayan jeon."

bunu sana nasıl anlatabilirim...

aslına bakarsan erkeklere ilgim olup olmadığını bilmiyorum, bugüne kadar birkaç ilişkim olmuştu fakat hiç erkek sevgilim olmadı ve hiçbiri de ciddi değildi zaten, olamazdı da.

işe bak ki şimdi seninle resmi bir ilişki içerisinde olmamamıza rağmen, seninle ciddi olmak istiyordum. çünkü hyung, hadi ama; hangi aptal donarak ölmek isterdi ki?

söz konusu ellerin olduğunda ben dünyanın en aptal insanıydım.

başka insanlarla da konuş istiyorum, sadece üçümüzle sınırlı kalma, arkadaşlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu gör ama kim taehyung... asla ama asla bana dalıp gittiğin gibi dalma başkalarına. sakın ola ki onların şiirlerini besteleme, onları ormandaki ağacının yanına götürme, onlara limon sevip sevmediklerini sorma, dükkanınıza davet etme. bana özel kal. sen zaten çok özelsin, çok güzelsin, çok değerlisin, çok önemlisin ama ben çok bencilim kim taehyung: sen bu kadar parıldarken ben öylece seni ellere bırakamam, başkalarına tutsunlar diye ellerini bırakamam.

ne zamandan beri veya nasıl böyle hissediyorum bilmiyorum çünkü en başta da dedim ya, başıma hiç gelmedi sen gibi bir şey ama emin olduğum bir şey var ki seni seviyorum.

ben, seni seviyorum. çok seviyorum, kucak dolusu seviyorum; binlerce öpücük, kayıp melodiler, içe atılmış hisler, yıldızlar, kumlar, yağmurlar, fırtınalar kadar çok seviyorum.

seni seviyorum.

《"i don't know, mrs. jeon"》
   250520
   12.06 am
   @freakforblue asla senin kadar güzel ve zihnine layık olamayacak bu kurgu ancak ne olursa olsun hep yanımda olduğun için ve bu kurguyu gerçekten okuduğun için sana minnettarım. keşke sana olan sevgimi ve hayranlığımı kelimelere dökebilsem ama yapamıyorum işte, elim kolum bağlı. dark magic'i sana ithaf ediyorum. kurgusu, karakterleri, dünyası, her şeyiyle sana.

   pes etmek her zaman geçerli bir çözüm yolu olmayabilir ancak çabalamak size asla geri adım attırmaz

   sizi seviyorum

vkook // dark magicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin