hanbin ile konuştuğum günün, diğer bir deyişle senin olmadığın günün, öğle arasındayız. her zamanki masamızda, her zamanki gibi oturuyoruz. hızlı hızlı yemeklerimi yiyorum.
acelem var fakat niçin acele ettiğimi ben de bilmiyorum.
karşımdaki çift ise her zamanki flörtöz tavırları ile konuşuyorlar ve -her ne kadar tepsilerindeki yiyecekler aynı olsa da- birbirlerine kendi yemeklerinden veriyorlar. sıradan bir gün, kısacası.
yoongi şaşırtıcı bir şekilde park jimin ile ilgilenmeye ara veriyor ve bana hitaben konuşuyor. "bir hafta hiç yemek yemezsin, bir hafta nefessizlikten ölecek kadar hızlı yersin... anlayamıyorum seni." jimin'in kıkırdayışlarını duyuyorum.
"yoongi, çocuğu rahat bırak." duyduğum bu cümle epey şaşırmama sebep oluyor. ağzımdakileri çiğnemeyi dahi unutuyorum bu şaşkınlıkla. başımı hafifçe kaldırıyorum ve jimin'e bakıyorum. yüzümde nasıl bir bakış var bilmiyorum ama bana baktığında gözümde gördüğü şeylerle birlikte gülüşü siliniyor ve hafifçe yutkunuyor.
ben, onu tanıyorsam, o ne kadar aşağılayıcı şeyler söylerse söylesin; saygı ifadelerini kullanmayı asla ama asla ihmal etmezdi.
"sen..." diyorum konuşunca ağzımın hala dolu olduğunu fark ederken. alelacele çiğneyip yutuyorum ve devam ediyorum başlayamadığım konuşmama. "ne zamandan beri yoongi hyung'a yoongi, diyorsun?" bu söylediğim ile jimin'in rahatladığını görüyorum. hafifçe kıkırdıyor ve yemeğine geri dönüyor. o kadar şaşkınım ki tek kelimelik cümlemde bile kekeliyorum. "ne?.." jimin'den aldığım sessiz cevap beni tatmin etmeyince yoongi'ye dönüyorum. çubuklarını bırakmış, ellerini tepsinin iki yanına koymuş. ne oldu, dercesine kaşlarımı çatınca yutkunuyor. "yoongi hyung, sen asla benden çekinmezsin." bir şeyler demeye yeltenecek, nefes aldı ancak kararsız bir şekilde aldığı nefesini geri veriyor ve dudaklarını mühürlüyor. beyaz teni, elmacık yanaklarında rengini koruyamıyor: pembenin en açık tonlarından birine karışıyor. jimin ise hala kıkırdıyor.
aklıma gelen ahlaksız şey ile yüzümde muzip bir gülümseme oluşuyor. "bir dakika..." diyorum ve dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken sandalyemde geri yaslanıyorum. park jimin çubuklarını bırakıyor ve sevgilisine dönüyor. tam bir şey söyleyecek ki ardından gelecek şeyi fark ediyorum ve yüzümü buruşturup ellerimi 'hayır' anlamında sallıyorum.
"hayır, hayır, hayır! iğrenç şeyler duymak istemiyorum, ne olur. hormonlarınızı kendinize saklayın." tepsimde kalan birkaç şeyi ağzıma atıyorum ve alelacele ayaklanıyorum. "gidiyorum ben, çok işim var zaten bilirsiniz. size afiyet olsun." jimin, nazik bir şekilde -hep öyleydi- başını kaldırıyor ve bana bakıp gülümsedikten sonra yemeğine devam ediyor. yoongi hyung'u garipsemiyorum, arada sırada bana sevgisini -ve kibarlığını- gösterdiği oluyor. bugün, açılması pek de hoş olmayan konuları yanlışlıkla da olsa açtığımdan onun günü olmayabilir.
tepsimi bıraktıktan sonra midem neredeyse babalarını yanlış bir durumda görmüş bir çocuğun midesiymişçesine hafiften bulanırken etrafta kimse olmasa ve gülüşüm biraz zoraki olsa da gülücükler saçarak boş sınıfa doğru ilerliyorum. tam sınıfın kapısıyla aramda metreler kalıyor ki senin okulda olmadığını hatırlıyorum. buraya gelmek fiilini artık aklıma getirmeden yapacak kadar benimsemiştim ve sürekli burada olduğun için de okulda olup olmadığını düşünme gibi bir girişimde bulunmamıştım hiç ancak bugün yokluğun kafama tak diye çarpınca bir kez daha anlıyorum her şeye öyle kolay kolay alışmamam gerektiğini. derin bir iç çekiyorum ve geri veriyorum. "olsun." diyorum kendi kendime konuşarak. "en azından bugün tek kelime etmeyen o gıcıkla iletişime geçmeye çalışmak zorunda değilim."
kimi kandırıyorum ki? eksikliğini hissediyorum.
adımlarımı ters yöne çevirip ilerleyecektim fakat bu girişimimi de içerden gelen sesler engelliyor.
"hayır, böyle bir şey mümkün değil!" bay kim, bağırıyor. kime bağırdığını anlamak için sessizleşiyorum, öyle sessizleşiyorum ki nefes almayı bile unutmuş olabilirim.
kimse ona cevap vermeyince, bay kim, söylenmeye devam ediyor. cümlesine yine hayır, ile başlayınca anlıyorum telefonda olduğunu. sınıfa biraz daha yaklaşıyorum. "mümkün olmadığını söylüyorum size, bay goo. sırf bir çocuğun psikiyatristinin ona ilaç yazmasının okulumuzu sorunlu gösterme ihtimali var diye ona onun okulu olarak böyle davranamayız. farkında mısınız bilmiyorum ama onun en çok ihtiyaç duyduğu şey anlayış. bunu ona yapamayız." okul müdürümüz ile konuşuyor. kimin hakkında konuştuğunu bir türlü anlayamıyorum ama gerçekten çok merak ediyorum. içimdeki bu bir türlü kovamadığım yaramaz ve bir o kadar da riskli merak duygusuyla kaşlarım çatılırken daha da dikkatli dinliyorum konuşmaları. "kusura bakmayın ama bu okulun rehberlik öğretmeni değil, bay kim olarak da bunu kabul etmeyeceğimi bilmenizi istiyorum. yardıma ihtiyacı olan birisinin ihtiyaçla uzattığı elini itmekten başka bir şey olmayacak çünkü." duraksıyor. bay goo'yu dinliyor.
bay goo ile bay kim'in arasının limoni olduğunun herkes farkındaydı zaten, kimse onları birbirine tuhaf bakışlar atarken yakaladığında aldırış etmiyordu artık ancak bu soğukluğu gerçek anlamda gören ilk kişi büyük ihtimalle benim ve iyi hissettirdiğini söyleyemem.
bay kim, alaycıl bir gülüş sunuyor boş sınıfa, ardından da konuşuyor. "başaramayacağını mı düşünüyorsunuz gerçekten?" onaylayan mırıltılar çıkarıyor. yeniden gülüyor: öncekine göre daha sakin ve ılıman bir gülüş...
fakat yeni cümlesi; düz ve zarasız duyulan gülüşünün aksine, benim aklımı bir saniyede darmadağın etmeye yetiyor.
"eğer böyleyse, kim taehyung'un ne kadar güçlü olduğunu bilmiyorsunuz demek ki."
《sekegi》
030420
7.24 pmbu bölümde aşırı derecede yoonminden bahsetmiş olabilirim ama geçen olayı cidden içimde tutamazdım mIN YOONGI'Yİ SEME YAPMAKTAN ÇOK YORULDUM ANLIYOR MUSUNUZ DÖRT TANE YOONMIN FİKİM VAR D Ö R T VE HEPSİNDE DE YOONGI SEME... ÇOK ZOR ARKADAŞLAR JIMINİN EN UFAK HAREKETİNDEN BİLE ETKİLENEN KAMERALARDAN KORKAN VE ONUN SESİNDE HUZUR ARAMAYA ÇALIŞAN BİR ADAMI SEME YAPMAK ÇOK ZOR...
içimi döktüm resmen
duzenleme(050422): ARKADASLAR BU BOLUMU ERGENNNN HORMONNNN OGGKKKKK ZAMANLARIMDA YAZDIGIM ICIN ASIRI BUYUK BIR DUZENLEMEDEN GECTI HEPINIZDEN KOCAMAN OZRULER DIYORUM BU FICIN KEYIF KSCIRMAMASI GEREKIYOFU NKHAYETINDE💔💔💔 KIRGIN VE YARGILAYICI GOZLER >>>>> MYSELF
pes etmek her zaman geçerli bir çözüm yolu değildir ancak çabalamak size asla geri adım attırmaz. başkaları beğenmez diye kanatlarınızdan çekinmeyin.
sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vkook // dark magic
Fanfictiono gün bana "hayatını mahvedeceğim." dediğinde gülüp geçmemeliydim, hyung. •°○°• aşkı bilmiyorlar, aşkı sevmiyorlar sevgi yasak -aşkın nur yengi 240320 1.29 am