Yeni bir kılıç yapmakla uğraşan babam bana sesleniyordu ''Kızım şu kılıçları raflarına yerleştir!'' bu adam cidden beni yoruyor. Kılıçları yerleştirmek için rafa doğru ilerlediğimde kapının dışından Stefan Amca ''Kolay gelsin Adelinda'' diye bağırıyordu. Kendimi anlatmam gerekirse adım Adelinda babamın yanında yani üvey babam Demirci'de çalışıyorum günlerim kılıç yapmakla geçiyor, ne kadar yapsakta kullanmayı pek bilmiyorum. Bu sıralar savaş sebebi ile Sturgia Ordusuna kılıç üretiyoruz neyse ki babam demirci olduğu için askere alınmayacak. Bir çok aile bu karardan dolayı muzdarip. Bir çok kişi silah altına alındı. Benden bahsedecek olacaksak babam ben küçükken savaş sırasında katledildi, beni bulan adam Abelard yani şuan ki babam köle olmamam için beni evlat edildi hayatımı ona borçluyum.
Hayatımı seven bir insanım, bu kömür kokan yerde çalışmayı babama yardımcı olmayı hatta Stefan amcayı bile sevdiğimi söyleyebilirim. Sturgia her sene olduğu gibi bu senede kara kışa yakalandı ama bu sene ki en kötüsü diyebilirim denizler donma seviyesine geldi, ekinler yetişmiyor, insanlar donarak ölüyor. En kötüsü huzur içerisinde olan Tyrell Krallığında büyük bir hastalık baş göstermiş adına sanırım Veba diyorlardı pek bilgim yok, neyse ki virüs soğukta pek yaşıyamıyor kendimi biraz da olsun güvende hissediyorum.
''Kızım rafları düzenledin mi? Düzenlediysen yanıma gel bekliyorum'' Babamın çağırma sesini duydunuz Babamın yanına gittiğimde ''Güzel sarı saçlı kızım, bu gün senin için yeter daha fazla yorulmanı istemiyorum eve gitmeni ve bana güzel bir çorba yapmanı istiyorum'' Babam hep beni bu şekilde sevmişti annemden aldığım sarı saç ve beyaz tenimden dolayı galiba, dükkanımızdan çıkıp evimize doğru ilerliyordum Saray girişinde Veliaht Prens Bernhard'ı görmüştüm. Gerçekten yakışıklı duruyordu ama yorgun ve yalnızdı bunu çok uzaktan anlayabiliyordum.
Eve doğru ilerlediğimde halk arasında konuşmalara şahit oluyordum
''Yeni kararı gördün mü? Eşim askere alındı biz neden bunlar için ölüyoruz?''
''Bu kış yetmiyormuş gibi birde eşlerimiz çocuklarımız askere alınıyor, benim gencecik çocuğum askere alındı. Tyrell krallığında hiç böyle şeyler yok zorunlu bir şekilde askere bile alınmıyorlar.''
''Saray hanedanı olmasa belki de buralar da olamazdık Sturgia için ölmemiz gerekirse öleceğiz böyle yersiz dedikodulara yer vermeyiniz''
Sokaklara Heinrich'in Muhafızları inmişti normal muhafızlardan farklı zırh ve elbise giymelerinden fark ediliyorlardı ve sokakta ki insanlara gereksiz şekilde evden çıkmamalarını evlere gitmelerini emrediyorlardı. Saray resmen sıkı yönetim ilan etmişti.
Eve gidip babama yemek hazırlamaya başlamıştım, güzel bir çorba ve güzel bir sebze yemeği. Bir kaç saat sonra babam eve geldiğinde huzursuz bir takıntı vardı atına ne olduğunu sorduğumda ''Saraydan yeni emir geldi, bir ay içerisinde kılıçları üretmemiz gerekiyor kılıçlar üretildikten sonra benimde askerliğe katılmam gerekiyormuş. Oturdukları yerden kanun çıkarıyorlar saçmalık!'' Duyduklarıma inanamıştım öfke ve üzüntüyü aynı anda yaşıyordum babam savaş için çok yaşlıydı çok saçma ''Bunlar ne yaptıklarını sanıyorlar baba? Sen savaşmak için çok yaşlısın kılıç bile yapmaman lazım! Bunlar ne halt ettiklerini sanıyor yarın saraya gidip onlarla ikna edeceğim''
''Kızım seni saraydan içeri almazlar üzgünüm ama sen basit bir demircinin kızısın ben gittikten sonra her şeyim senin olacak demir ocağını sen devam ettireceksin geleneklerimizi sen ilerleteceksin'' ayağa kalkıp odama giderken ''Peşimden gelme baba konuşmak istemiyorum! Senin ölmeni istemiyorum o savaşa gidemezsin.''
Odama gelip ışığı kapattım ve uykuya dalmaya çalıştım ama uyuyamıyordum aklıma babamın ölmesi geliyordu sürekli, ama bir süre sonra uykuya dalmıştım.
Sabahın ilk ışıkları ile Saraya doğru ilerledim sabah ayazı ile Sturgia çok daha soğuk oluyordu, Saraydan şu sesler geliyordu.
'' Sturgia çok yaşa, Prensimiz çok yaşa! ''
'' Sturgia çok yaşa, Prensimiz çok yaşa! ''
'' Sturgia çok yaşa, Prensimiz çok yaşa! ''
'' Sturgia çok yaşa, Prensimiz çok yaşa! ''
Muhafızların sesi olduğu çok belli oluyordu, Kraliyet bize karşı psikolojik bir savaşın içerisindeydi bizden destek almaya çalışıyorlardı. Sarayın kapısına girip Muhaffıza ''Kral ile görüşmek istiyorum çok önemli'' dediğimde bana karşı gülerek ''Buradan gitmelisin, senin gibilerin burada işi olmaz'' diyerek beni göndermeye çalışıyordu ama karşı koydum ''Kralın gelene kadar buradan bir adım atmayacağım'' Benim üzerime doğru gelmeye başlamıştı ayaklarım minik minik geri adım atıyordu, beni yere doğru ittirdiğinde ''Ne oluyor orada?'' diye bir ses duymuştum bu Veliaht Prens Bernhard'dı muhafızın yanına gelip ''Bir daha benim halkımdan bir kişiye değil böyle vurduğunu yaklaştığını veya üzerine yürüdüğünü görürsem cesedini şehir meydanında kazığa dikerim'' dedikten sonra yanıma gelip kalkmama yardımcı oldu benim yanıma gelip ne olduğunu sordu ona ''Benim kralımız ile çözmem gereken bir mesele var sizinle değil'' dedim o da gülerek Muhafızlarına onu odama kadar eşlik edin dedi ''Bağırarak kolumdan tutan muhafızlara bırakın beni, siz kimsiniz beni tutuyorsunuz'' diyip duruyordum
Prensin odasına geldiğimizde bardağına şarap dolduruyordu, bana bakarak istiyor musun dediğinde ''Hayır beyim teşekkür ederim'' demiştim, bana neden geldiğimi sormuştu ''Prensim babam demirci bende onun kızıyım babama 1 ay içerisinde her şeyi üretip sonrasında orduya katılmasını söylemişsiniz, ama o çok yaşlı orduya katılmayı bırakın demirci de kömürlerin içinde zor nefes alıyor, yürümekte zorlanıyor onu orduya almayın efendim babamın ölmesini istemiyorum.''
''Merak etmeyiniz hanımefendi, tüm gerekenler yapılacak babanızın durumunu göz önününe alacağız ancak sizden bir ricamız olacak'' nedir diye sorduğumda bana şöyle bir cevap vermişti. ''Başkentimiz Balgrad'da halkı temsil edecek ve bizi onlara ulaştıracak birisi gerekli sizde bu potansiyeli görüyorum bizim için bu işi yapmanızı isteyeceğim onaylarsanız babanız askerlikten muaf olacaktır.'' Tamamen şok olmuştum Prens'in bana verdiği görev halkı onların safında manipüle etmemi istiyordu. Bu sadece halktan destek almış olacaktı babamın orduya katılmaması için kabul etmek zorundaydım.
''Peki, verdiğiniz görevi kabul ediyorum ancak babam orduya alınmayacak değil mi?''
''Evet hanım efendi, yapmanız gerekenleri dostum Gustavo sizlere aktaracaktır.''
Dışarıya çıktığımda kapıda Sir Gustavo beni bekliyordu ''Şimdi ne yapacağız'' diye sorduğumda bana ''Sen bizim başkentte ki temsilcimiz olacaksın. Halkı bize destekletecek ve halkı Heinrich'in muhafızlarıa karşı kırdırtacaksın.'' Nasıl yani Sarayda bölünme mi var diye sorduğumda ''Evet hanımefendi Veliaht Prense destek toplayarak Sturgianın geleceğini inşa edeceğiz.''
Bir gün de yaşadıklarım çok garipti, evime doğru ilerlerken şehri gözlemliyordum, insanların sokakta ki varlığı çok azalmıştı sokaklar neredeyse hayvanlara kalmış denilebilirdi. Her köşe başında muhafızlar beklerken her biri neden dışarıda olduğumu soruyordu. Eve geldiğimde babamın yanına gidip tüm olanları anlattım pek şaşırdığını söylüyemem. Bana şöyle demişti ''Kızım, neden benim için bu kadar uğraştın? Başına bela aldın Saray ailesi ile neden iş birliğine girdin onlar tam bir baş belası ama yinede teşekkür ederim kızım.'' Babam garip bir tepki versede yine de minettardı. Şimdi yatağıma gidip uyuyacağım ve yarın ilk iş halkımızı kurtarmak için çalışacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Broken
FantasiBu hikaye günümüzün çok öncesinde geçiyor, bazı şeyler yeni keşfediliyor ve bazı hayatlar yeniden başlıyor. Hikayemiz Veliaht Prens Bernhard'ın gözünden 1472 yılında Sturgia krallığında geçiyor. Soğuk ve karamsar olan yıllarda kurtuluşu, aydınlığı v...