dokuz

732 85 54
                                    

güneş ışığı, uzun pencerelerinden ten'in odasına giriyordu. ten yüzüne çarpan güneşle uyandı ve gözlerini kısarak aydınlık ortama alışması için birkaç dakika bekledi. yastığını kaldırdı, altına sakladığı johnny'nin ona verdiği telefonu çıkardı. saatin kaç olduğuna bakmak için kilit ekranını açtığında onu bekleyen bildirimi gördü. bildirime dokunduğu anda uygulamaya gitmişti.

johnny💞: günlük hatırlatma

johnny💞: çok yakışıklıyım

mesajı okuduktan sonra gözlerini devirdi ve telefonu tekrar yastığının altına koydu. içinde kaybolduğu yumuşak yorganını istemeyerek de olsa üzerinden attı ve banyoya yöneldi. yarı kapalı gözleriyle dişlerini fırçalarken aklına bazı anıları geldi, hiçbiri johnny ile geçirdiği zamanlar kadar güzel değildi.

banyodaki işini bitirdikten sonra eşofmanlarını giyerek odasından ayrıldı.

----

ten, yine tükenene kadar çalışmak zorunda bırakılmıştı. dinlenmek için yere oturduğu sırada kapı açıldı. içeri giren donghyuck ona su dolu pet şişe fırlatmış ve kafasına çarpmasına sebep olmuştu. ten kafasına çarptıktan sonra yere düşen şişeyi aldı, suyun yarısını tek seferde içtikten sonra tekrar yanına koydu.

alnından akan terleri koluyla sildi. çalışmaktan yanakları kızarmıştı ve bu kızarıklığın gün boyu geçmeyeceğine emindi. donghyuck ellerini ceplerine koydu, ağırlığını tek ayağı üzerine vererek kum torbalarından birine yaslandı, "bir haftalığına gidiyorum. ben yokken kaçmaya çalışma, yoksa döndüğümde seni bulup kıçını tekmelemekten çekinmem."

"pekala ama bunu yapabileceğini sanmıyorum." aldığı haberle sevinmişti, bir hafta boyunca yakalanma korkusu olmadan rahatça evden çıkabilirdi.

----

ten, boş evde can sıkıntısıyla oturuyordu. donghyuck olmadan etraf o kadar sessizdi ki, bahçedeki kuşların kanat çırpma seslerini bile kolayca duyabiliyordu. elini yastığının altına soktu ve sakladığı telefonunu çıkardı.

mesajlaşma uygulamasına girerek kayıtlı olan tek numaraya tıkladı. mesaj göndermeye alışık olmadığı ve yanlış bir şey yapmak istemediği için tuşlara dikkatle basıyordu.

evde misin?

johnny💞: aw beni şimdiden özledin mi kül kedisi?

johnny💞: elbette evdeyim

johnny'nin mesaj üzerinden bile onunla flörtleşmeye çalışmasına güldü. uzandığı yataktan kalkarak üzerini değiştirdi ve evden ayrıldı.

----

bütün yolu koşarak istediği yere hızlıca vardı. johnny, ten'in oldukça utanmasına sebep olacak bir öpücükle onu kapıda karşılamıştı.

birbirlerine hiçbir şey demeden, çoktan televizyonda açık olan filmi izleyerek biraz dinlendiler. johnny arada bir ten'in omzundaki elini yukarı çıkarıp yanağını okşuyordu, filme dikkatini vermediği belliydi.

yanağını okşayan elle, ten'in de dikkatinin dağılması uzun sürmemişti. tay çocuk, diğerine dönerek ellerini ensesinde birleştirdi. amacı johnny'e kısa bir öpücük vermekti. ama ikisinin de geri çekilmemesiyle öpücük gittikçe derinleşmiş ve daha ateşli bir hâl almıştı. johnny, sırtı kanepeye değene kadar ten'in üstüne eğildi. ten sırtının kanepeye değmesiyle hala johnny'nin ensesindeki saçları okşayan ellerini göğsüne indirerek onu durdurdu. şimdiye kadar onlarca adamla birlikte olmuştu, peki ya şimdi neden böyle tedirgin hissetmeye başlamıştı?

"eğer istemiyorsan-"

ten, parmaklarını johnny'nin göğsünde aşağı kaydırarak gömleğinin düğmelerinden birisine parmağını geçirdi, "hayır, sorun yok. bugün biraz gerginim sadece."

onayı aldıktan sonra, johnny ellerini yavaş ama heyecan verici şekilde ten'in göğsünde gezdirmeye başladı. gülümseyerek alnına ufak bir öpücük kondurdu ve gömleğini çıkarmak için vücudunu ten'in üzerinden kaldırdı.

üzerlerindeki giysilerden kurtulmaları uzun sürmedi; açık televizyonda film hâlâ oynasa da, ikili sadece birbirlerine odaklanmıştı.

ten, johnny'nin çıplak vücudunu süzdü, normalden daha çekici görünmesiyle ağzından bir şaşkınlık nidası dökülmesine engel olamamıştı. johnny'nin vücudu onu büyülemişti, her yönden.

johnny, önceden hazırlamış gibi yerinden kalkmadan kayganlaştırıcı şişesi ve kondomu aldı. plastik paketi dişleriyle açarak kendisine taktı. iki parmağına kayganlaştırıcıdan bir miktar sıkarak onu ten'in girişine yaydı. tüm bunlar gerçekleşirken, ten johnny ile göz temasından kaçınıyordu. neden böyle hissettiğini anlamıyordu; daha öncesinde onlarca kez öldüreceği kişilerin altına utanmadan girmişti.

kayganlaştırıcıyı yayma işi bittikten sonra, johnny ellerini ten'in kendisine göre küçük olan bedeninin iki yanına koyarak onu kolları arasına hapsetti. aletini konumlandırıp hiçbir uyarıda bulunmadan kendisini aniden ten'in içine itti. bu ani hareketiyle ten'in ağzından yüksek sesli bir inleme çıktı, çıkardığı sesin utanç verici olduğu düşünerek eliyle ağzını kapadı.

johnny küçük bir kıkırtı bıraktı, elini ten'in yüzüne çıkardı, baş parmağıyla ten'in biçimli kaşlarını takip etti, "böyle sesler çıkarman hoşuma gidiyor."

duyduğuyla ten'in yanakları hafif de olsa kızarmıştı, ellerini ağzından çekerek başını yan tarafa çevirdi, artık johnny'yi değil duvarı izliyordu.

johnny, ten'in kalçalarını ayırıp aletini tekrar içine sokmadan önce, ten'e acı verecek bir yavaşlıkta içinden çıktı. aniden kalçalarına giden ellerle şaşıran ten, odaya -kendisine göre- utanç verici başka bir inleme daha bıraktı. uzun çocuğun daha hızlı hareket ederek belli bir ritim tutturup ten'in tatlı noktasını bulduğunda, bu utanç verici inlemeler zevk çığlıklarına dönüşmüştü.

ten, tek ses çıkaran kendisi olduğu için sessiz kalmaya çalışsa da, johnny'nin her hareketiyle aldığı zevk artıyor, bu da sesinin daha fazla çıkmasına sebep oluyordu.

televizyonda oynayan filmin sesi artık duyulmuyordu, koca odada duyulan tek ses johnny'nin sert vuruşları ve ten'in zevk dolu inlemeleriydi. ten son darbeyle ellerini johnny'nin saçlarına çıkardı, sona yaklaşmıştı.

midesinden başlayarak kasıklarına kadar inen kasılmanın geçmesi uzun sürmedi; vücudunun yaşadığı hazza yenik düşmesiyle sırtı bir yay gibi gerildi, ayak parmakları kıvrıldı, sonunda gözlerini kapayarak ve tuttuğu saçlara asılarak karnına boşaldı. içinden çıkıp üzerine yatmadan birkaç dakika önce, johnny de kendisini bırakmıştı. ikilinin birbirlerine yaslı göğüsleri yorgunluktan dolayı hızla inip kalkıyordu.

nefesleri düzene girdikten sonra, üzerinden kalkan bedenle ten de oturur pozisyona geldi. johnny'nin boynuna bir öpücük kondurarak kalkması ve odasına ilerlemesini izledi. dizlerini göğsüne çekerek oynamaya başlayan yeni filme baktı.

on dakika sonra, johnny elinde ıslak mendil paketiyle tamamen giyinmiş olarak geri döndü, elindeki mendil paketini ten'e fırlattı, "istersen banyoyu da kullanabilirsin."

banyo için vakti yoktu, fırlatılan paketi açarak içinden birkaç mendil çıkardı, karnına ve bacaklarına akan meninin birazını sildi. bugün buraya gelmesinin asıl amacını söyleme zamanı gelmişti, "eğer sen de beni görmek istersen, sürekli buraya gelmemi bekleme. bu hafta evde sadece ben olacağım."

johnny güldü, "güzel, o zaman her gün yanında olacağım."

impassive::johnten Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin