parmakları birbirine kenetliydi. ikili, birkaçı patlamış sokak lambalarının aydınlattığı sokakta yürüyordu. pek güvenli bir yer değildi, ama ikisi birlikteyken kim onlara sataşmaya çalışabilirdi?
johnny ten'e baktı, tay çocuk gülümsemesini saklamaya çalışıyordu. ona bakarken avucundaki eli biraz daha sıkmıştı. istemeden yapmıştı fakat yaptığı şey, ten'in canını yakmıştı. ten önce acıyan eline, daha sonra da johnny'e baktı. johnny hiçbir şey olmamış gibi o yumuşak gülümsemesini göstermeye devam ediyordu.
günü birlikte bitirdiler ve ten johnny'ye veda ederek kendi evine gitti, donghyuck'la olası bir karşılaşmayı önlemek için pencereden tırmanarak odasına girdi.
----
ten sırtında hissettiği feci acıyla uyanmıştı. çünkü donghyuck, yeni bir işleri olduğunu söylemek için onu üzerine atlayarak uyandırmayı tercih etmişti.
başını yastığından kaldırıp komodininin üzerindeki dijital saate baktı, "saat daha sabahın üçü. ne yapıyorsun?"
"yeni bir işimiz var. seni kaldırmaktan başka seçeneğim yoktu."
başını yastığına geri koydu, "neden her şeyi ben yapıyorum, sen sadece bana yapacaklarımı söylüyorsun?"
genç olan güldü, "bunun önemi yok, şimdi kalk ve üzerini değiş."
ten banyoya girmek üzere esneyerek kalktı ve gözlerini ovaladı, "bu sefer onları zehirleyebilir miyiz? bu saatte birini kesebileceğimi zannetmiyorum."
"kullanacak zehrin var mı?"
ten yüzüne soğuk su çarparak kendisine geldi, "ayakkabı kutusunda iki paket silika jeli olması lazım."
"aptal, onları- ah, neyse." donghyuck cümlesini bitirmeye uğraşmadan iç çekerek geniş odadan ayrıldı.
----
ten arkasındaki beyaz makyaj aynasına yaslandı, esneyerek boynundan kan fışkıran adamın halıya düşmesini izledi. zehri bu sefer kullanmamıştı. adamı ne kadar çabuk öldürürse, yatağına da o kadar çabuk geri dönerdi.
adamın ölüp ölmediğini son kez kontrol etti ve arkasına bile bakmadan evden çıkıp gitti. kendisini bekleyen arabaya bindi, biner binmez başını koltuğa yaslayıp uykuya daldı.
eve döndüklerinde saat neredeyse beşe yaklaşıyordu. ten hızlı bir duş alarak yumuşak yatağına yattı, uykusuna kaldığı yerden devam etti.
----
yediye ayarlanmış alarmıyla bir kez daha uyandı. bugün oldukça halsiz hissediyordu, hâlâ çalan saatini alıp odanın diğer köşesine fırlattı. dolaba çarpıp yere düşen saat parçalanarak susmuştu.
ev bugün oldukça sessizdi. normalde; ten uyusa da uyumasa da donghyuck her sabah mutfakta kahvaltı hazırlarken ya da duştayken yüksek sesle şarkı söylerdi. fakat bugün hiçbir ses gelmiyordu. donghyuck'un erkenden evden gitmiş olabileceğini veya hâlâ uyuduğunu varsaydı.
ama bu sessizlik uzun sürmemişti, ten penceresinden gelen tıkırtılarla uyanmak zorunda kalmıştı. sızlanarak yataktan kalktı, ayaklarını sürüyerek penceresine ulaştı. güneşin içeri girmesini engelleyemeyen perdesini açtı. karşısında o tanıdık yüz vardı.
ten, daha güneşe alışamadığı için gözlerini kıstı, "ne istiyorsun? bütün gece uyumadım ve çok yorgunum."
johnny öne doğru ilerledi, içeri girmek istiyordu. ten bunu anlayıp geriye çekildi, yatağına geri yatarak kollarını başının altına koydu ve johnny'nin küçük pencereden girmeye çalışmasını izledi. johnny tek başına ancak vücudunun yarısını pencereden içeri sokabilmişti, "bana yardım edecek misin?"
ten gözlerini kapadı ve diğer tarafa dönerek uykusuna devam etti, "hayır."
johnny kaşlarını çattı. ten'in ona yardım etmeyeceğini anlayınca ellerini pencere pervazına dayadı, içeri düşene kadar kendisini itti. kot pantolonundaki tozları silkeledikten sonra, içeri girmeye çalışırken uykuya dalan ten'i aniden kaldırdı ve gülerek yatağa geri bıraktı. bu ten'in uyanması ve kendisini görmesi için yeterliydi.
ten sırt üstü uzandı. kuruyan dudaklarını yaladı, "sessiz ol. donghyuck'un burada olup olmadığını bilmiyorum. eğer seni benimle birlikte görürse ikimizi de öldürür."
johnny yanına uzanarak siyah saçlarla oynamaya başladı, "bir şey olmayacak."
johnny'nin yumuşak dokunuşları ve sarıldığı göğsünde duyduğu kalp atışları, zaten uykulu olan ten'i daha da mayıştırmıştı. "sanırım sonunda senin yanındayken ne hissettiğimi anladım," sesi mırıltı gibi çıkmıştı.
"beni korkutmuyorsun ve geriye sadece diğer seçenek kalıyor."
kısa bir bölümdü bu yüzden diğer bölümü akşam, son bölümü de yarın atarım✌

ŞİMDİ OKUDUĞUN
impassive::johnten
Fanfictionhedefini bul, baştan çıkar ve öldür. all rights belong to @jaegersbf