Çenemde hissettiğim yumuşacık baskıyla, dudaklarımın kıvrıldığından bir haber ben de gözlerimi, karşımdaki adam gibi yumuvermiştim. Hani demiştim ya; bu adamın bende çiçekler açtırdığını. Başkalarının yarattığı kalbimdeki kesiklerden oluk oluk kan akarken içimde bir yerlere kendine has tohumunu atmış, o kanlarla beslemişti çiçekleri ilkten. Büyütüyordu şimdi de ve ben tekrar diyorum, bu durumdan korkuyordum. Çünkü çiçekler ezilirdi, çünkü çiçekler koparılırdı.
Burunlarımız değdi peşi sıra. Hala suratımda ufak ama aptal bir tebessüm olduğuna yemin bile edebilirim. Ah evet, çocukluğumla birlikte kaybolan şu gülümsememden bahsediyorum. Hani Bayımın bana dokunduğunda unuttuğum tüm kusurlarımla yüzümde oluşan o ince çizgi... Lakin bu tebessüm hiç de uzun sürememişti. Biliyordum, bu dünya zaten en fazla bir iki dakika güldürürdü benim gibileri. İfademi koruyamadan, dağılmışçasına baktım, benden çekilmeden önce "Git" diyen adama. Yanlış yaptığımızı düşünüyordu belki.
Kalbimdeki çiçeklerden birisi kopadururken, çiçekleri koruyan vazo da ufaktan çatlamıştı. O çatlakların arasından, sulamak için kullandığı kanlar sızmaya başlamış, yirmi saniye önce burnuyla sevdiği burnum da yanmıştı. Yanma hissiyse de gözlerimin ferini söndürüvermişti. Haberi yoktu, tek bir hareketiyle mutlu olduğum gibi, tek bir hareketiyle böyle savrulabilirdim de. Beni önce bir güzel severek, dövülmüşçesine sırtımı kamburlaştırdıktan sonra, ne anlamı vardı kaldırıma usulca bırakmanın? Ne anlamı vardı "Git" demenin?
Haklı falan değildi, şu an kafamda milyon soru dolanırken yine de "Haklısınız, bayım." demeyi seçtim. Omuzlarından ittim onu. Arkama dönerek kapının kulpunu tuttum, evden çıkacaktım ama o esnada dışarıdan gelen bağırışla, tekrar Hyung'a dönme gereği duydum. "Neler oluyor?" diyerek, beni yanıtlamasını bekledim. Karşılığında aldığım tek şeyse ters bir cevap olmuştu. "Ben de seninle birlikte evdeydim. Bilmiyorum." Benden daha telaşlıydı. Halbuki arabayla ezilecek olan kişi, benim arkadaşımdı. Oyalanmadık. Onun telaşı, benim merakımla çatışınca, hemencecik kulpun üstündeki elimi kavradı ve aynı anda dışarı fırladık. Başroller belliydi, Park Jimin ve ezeli düşmanı Min Yoongi. Ama konu neydi?
"Ben yapmadım diyorum, hyung! Neden bağırıyorsun da mahalleyi tepemize dikiyorsun?" Yoongi'nin ezme tehditinin ardından Jimin, aynen bunları söylemişti. Konu her neyse kalıbımı basarım, yapmadım dediği şeyi kesinlikle yapmıştı. Ayrıca doğruydu, birkaç komşu cama çıkmıştı bu saatte. Çünkü görüntü gerçekten bir kavganın habercisiydi. Yoongi arabanın ön kısmında, Jimin de arka kısmında kovalamaca oynuyorlardı ve nedeni henüz bilinmez, kovalayan kişinin elinde tornavida vardı. Kollarımı birbirine dolayıp, gözlerimi kısarak duvara yaslandım. Şimdi neler döndüğünü anlama vaktiydi.
"Ezmekle kalmayıp tornavidayla derini süzeceğim! Hala yalan söylüyor. Başka kim benim arabama 'Dikkat! Pisicik var.' yazar?" Yoongi'nin bağırışıyla gözlerim kocaman açıldı. Mahvolmuştuk. Koca bir telaşın içine düşmüştüm. Hayır hayır Jimin'e ne olacağı zerre umurumda değildi. Ama biz o arabanın zararını nasıl karşılayacaktık? Hiç değilse o tornavida delilini Yoongi'ye nasıl kaptırmıştı, akıl alır gibi değildi. Bir halt yiyordu pekala, neden dikkatli olmuyordu?
"Ben neden yazayım, hyung ya! Tanrı bilir daha kaç kişinin canını yaktın." diyerek karşılık veren Jimin arabanın arka kısmından ayrılıp soluk soluğa, bana doğru koştu. Arkası dönük olan Yoongi'yse henüz bizi görmemişti ve "O halde bu mahallede ne işin var, Jimin?" diye sorduktan sonra bizim olduğumuz tarafa dönmüştü. Ayrıca Jimin, bu evden çıktığımı gördüğünde asla şaşırmamıştı. Hyung ve ben bile daha şaşkındık.
"B-ben, ben Seokjin hyung'un yanına geldim. Sizin burada oturduğunuzu bile bilmiyordum, hyung." dedi, arkama saklanmaya çalışırken. Aslına bakılırsa yalandı, farkındaydık ama Yoongi o kadar sinirliydi ki Jimin'in tarafında olmaktan başka şansımız yoktu o an. Yine de arkadaşımın yalan söylüyor olmasına kızgın kızgın bakmayı sürdürdüm. "Evde görürsün sen." dedim dişlerimin arasından. Karşımızdakinin duymasını istemediğinden olsa gerek saklandığı yerden sırtıma ufak ufak yumruklarını geçirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
açan en güzel çiçektin gönlümde ✓
FanfictionSen kadar güzel kokan tüm çiçekleri mezarıma istiyorum.