KEYİFLİ OKUMALAR...
Sahile doğru yürürken Ayşegül'e biraz okuldan bahsetmesini istedim. Merve öğretmeni gerçekten çok özlemiştim.
Gerçekleştiremediğim ideallerimin hepsinde onun adımları vardı.
Haftaya okula gideceğim günü iple çekiyordum.
Ayşegül çok çalışkandı. Benim aksime onun bilim yolunda hedefleri vardı hep. Ben ne kadar sanata ve edebiyata düşkünsem o bir o kadar bilime düşkündü. Her zaman tek hedefi tıp fakültesi öğrencisi olmaktı. Bu gidişle de başaracaktı. Notlarının çok iyi olmasıyla birlikte önünde hiçbir engel yoktu.
Benim okula olan bu devamsızlığım Ayşegül'ü çok üzüyor olmalıydı ki daha fazla dayanamadı;
-Ya Mirel sen gerçekten neden gelmiyorsun ?
-Kızım anlatıyorum ya sana hep biliyorsun evdeki durumları. Okula gelecek vaktim mi oluyor benim?
Dedikten sonra kendi kendime mırıldandım; 'Bu saatten sonra da imkansız zaten.'
İşine gelmeyince bağıra bağıra konuşsam bile duymayan Ayşegül bu sefer hemen atıldı.
-Bir dakika, bir dakika o ne demek şimdi?
Sahilde hep oturduğumuz kayalıklara otururken 'Öyle işte.' Diyerek geçiştirdim.
-Mirel bunun için, bunları konuşmak için buluştuğumuzu ikimizde biliyoruz. Sabahtan beri geçiştirip duruyorsun beni. Anlat artık ne oluyor ne bitiyor?
-Neyi nasıl nerden başlayarak anlatacağımı bilmiyorum Ayşegül. Kafamın içindekileri bir türlü toparlayamıyorum.
-Sen başla bir yerden Mirel. Elbet gelir gerisi.
Derin bir iç çekerek başlıyordum anlatmaya; (Ciddi konulara girmeden önce iç çekme özelliğimi babamdan almış olmalıydım.)
-Bizim evi en başından anlatmama gerek yok sana Ayşegül. Durumları en az benim kadar sende biliyorsun. Annemin halini.. Babamla benim -daha çok babamın- annem için olan koşuşturmamızı biliyorsun.. Annemin yaşamak için almak zorunda olduğu ilaçları ve o ilaçların dudak uçuklatan fiyatlarından dolayı koşturup duruyoruz.
Ayşegül hiçbir şey söylemeden başıyla onaylıyordu beni.
-Artık yetişemediğini söyledi babam bu yüzden de benden beklediği şeylerin boyutu değişti.
Ayşegül'ün bakışları yavaş yavaş değişiyordu. Ne duyacağından korkar bir halde bekliyordu.
-Gitmemi istiyor Ayşegül. Bir tabak yediğim yemek fazla geliyormuş.
Ayşegül şok olmuştu. Birkaç dakikalık sessizliğimizden sonra;
-Nasıl Mirel ya? İnanmıyorum ben. Berkan amca mümkün değil bu şekilde konuşmaz. Beni kandırıyorsun kızım sen.
-Ciddiyim Ayşe.
Ayşegül'le aramızda ki konuşma ne zaman ciddi bir seviyeye ulaşsa ona Ayşe diye hitap ederdim. Bundan hiç hoşlanmadığını bildiğim halde istemsiz bir şekilde ağzımdan ismi öyle çıkıyordu.
Ayşegül iki başını yana sallayarak;
-Yok Mirel. Birbirimize onca şaka yaptık evet ama bu komik değil. Berkan amcayı da işin içine katıyorsun bir de. Hoş mu burada arkasından atıp tutuyoruz.
Gerçekten sinirlenmeye başlamıştım. Ben olayların şokunu hala atlatamamışken, olanları babama hiç yakıştıramıyorken bir de Ayşegül'ün bu tepkisi beni gerçekten üzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİREL
Teen FictionÇok uzun zamandır aklımda olan ancak gerçeğe dökülmek için geç kalınmış bir kitap bu... İlkokulda sürekli kendi başına bir şeyler yazıp kapağını bile kendi ciltleyen küçük çocuğun ilk gerçek kitabı. 2020 Karantina sürecinde kağıda dökülmeye başlanmı...