KEYİFLİ OKUMALAR.. :)
Duraksadım ona doğru dönmeden ne yapacağını, ne diyeceğini anlamaya çalışıyordum. Gelip o da annemin başucuna, yanıma oturdu.
Çok normalmiş gibi aceleyle annemle ilgilenmeye devam ediyordum ama çok gerilmiştim. Bir an önce aşağıya inmek istiyordum.
-Mirel.
-Noldu?
-Bana böyle kötü davranmana gerek yok.
Tepsiyi dizlerimin üzerine koyup bir süre tabağa baktıktan sonra başımı kaldırıp yüzüne baktım.
-Abimdin sen benim. Oğuz'dan farkın yoktu benim için. Kardeş gibi büyüdük biz. Sen nasıl kabul edebilirsin böyle bir şeyi?
Ses tonumda ne sinir vardı ne de sitem. Gözümden akan yaşlar Cihan'a ne kadar kırgın olduğumu açıklıyordu.
-Senin gözünden bakınca olaylar çok kötü bir halde, farkındayım. Haklısın ama şunu da bil; Bunca yıl nasıl birbirimizin iyiliğini düşünerek yaşadıysak bundan farklı hiçbir şey olmayacak Mirel. Seni üzecek hiçbir şey olmayacak.
Omzumu sıvazladı.
Ben omzumdaki eline bakınca çekmesi gerektiğini anlayıp aşağıya indi.
Söylediği hiçbir şey ona olan kırgınlığımı geçirmeye yetmiyordu. Beni üzmeyeceğini zaten biliyordum. Bunların hiçbiri içinde bulunduğumuz durumu değiştirmiyordu. Ne konuşulursa konuşulsun sonuç hep aynıydı.
Anneme yemeğini bitirdikten sonra ilaçlarını da içirip aşağıya indim.
Nenemle beraber sofrayı hazırlayıp yemekleri servis ettik. Cihan'da bize yardım ediyordu. Yemek sırasında uzun bir süre kimse konuşmadı. Bu sessizliğin nereye varacağını merak ediyordum. Konuşulması için buluştuğumuz konulara yavaş yavaş geliyorduk.
Sessizliği Murat amca bozdu;
-Mirel baban durumdan bahsetmiş sana.
Bunu gülümseyerek söylüyor oluşu bana kendimi iyi hissettirmiyordu ve Murat amcada gözüme tatlı gözükmüyordu.
Cevap vermeden yemeğimi yemeye devam ettim.
-Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
Diye devam etti konuşmasına.
Boş bulunarak;
-Benim ne düşündüğümün önemi mi var?
Dememin üzerine babamla göz göze geldik ve öksürerek uyardı beni.
-Yani Murat amcacığım sizler doğrusuna karar vermişsinizdir zaten üstüne söz söylememin önemi yok demek istemiştim.
Benimde bunu gülümseyerek söyleyişim hiç inandırıcı değildi.
Ortam beni giderek daha da geriyordu ve samimiyet tamamen yok oluyordu.
-Acelemiz yok gençler, yaz sezonu başlasın ondan sonra ne zaman, ne yapacağımıza karar veririz.
Murat amca acelemiz yok diyordu ancak yaz sezonunun başlamasına sadece 1-2 ay vardı.
Sadece yapmacık bir şekilde gülümsedim.
Nihayet herkes yemeklerini yemişti.
Ender teyze neneme yemeklerini övüp tariflerini alırken sofrayı toplamaya başlamıştım. Cihan yine bana yardım ediyordu.
Mutfağın işini bitirdikten hemen sonra bahçe kapısının yumruklanmasıyla beraber 'Ne oluyor ya, kim gelecekti ki?' diye kendi kendime konuşarak bahçeye çıktım. Cihan'da peşimden bahçeye gelmişti.
Bahçe kapısını açmak için yürüdüğüm sırada;
-Birini mi bekliyorduk baba?
Dedim ve babam cevap vermemişti.
Kapıyı açtığımda karşımda Esma ve Ayşegül'ü gördüm.
Ellerinde balon ve pasta vardı.
İçeri girdikleri anda herkes bir andan 'İyi ki doğdun Mirel.' Diye alkışlamaya başladılar.
Ayşegül ve Esma'nın da doğum günümü unuttuğunu sanıyordum. Hiç beklemediğim bir sürprizdi. 17. Yaş günüme girerken de aynı kişilerle kutlamıştık. Geçen seneden farklı olarak bir tek Sude yoktu şimdi.
Kızlar koşarak pastayı masaya koydular.
'Hadi Mirel, dilek tut dilek tut!' bağrışmaları üzerine gözlerimi kapatıp gökyüzüne baktım.
'Bir mucize olsun ve artık güzel şeyler yaşansın.'
Dileğimi diledikten sonra pastayı üfledim.
Kızlara teşekkür edip sarıldığım sırada Ayşegül;
-Bizim fikrimiz değil bu, Cihan abiye teşekkür et.
Dedi.
En başta Cihan olmak üzere herkesi tek tek öpüp teşekkür ettim.
Mutfağa gidip, pastayı dilimlemeye başladım. Ayşegül yanıma geldi.
-Unuttuğumuzu sanmıştın değil mi doğum gününü?
Dedi gülerek.
-Öyle sanmıştım gerçekten.
-Aslında biz hafta sonu bir şeyler yaparız diye düşünmüştük Esmayla ama Cihan abi bugün size gelmeden önce bize uğrayıp planı anlatınca durur muyuz hiç?
-Hadi ya Cihan size mi geldi?
-Aynen. Kızım sen ne dersen de Cihan abi seni mutlu etmeye çalışıyor.
Cevap vermedim ama söyledikleri kafamı kurcalamaya başlamıştı.
-Hadi Ayşegül hadi susta şu pastaları bahçeye çıkar.
Bahçeye çıktığımda Cihan'ın elinde bir paket vardı.
-Seveceğini düşünüyorum.
Diyerek paketi bana uzattı.
Önce pakete sonra Cihan'a baktım.
-Bakacağım mutlaka, teşekkürler.
Diyip paketi içeriye bıraktım.
Neden bilmiyorum herkesin içinde bakmak istememiştim. Böyle yaparak aldığı hediyeyi umursamamış gibi gözükmüştüm ama amacım o değildi.
Bahçeye geri döndüğümde bu sefer nenem elindeki paketi bana uzattı ve '18. Yaş gününü beklemiş 8 yıllık bir hediye.' Dedi.
Cihan'a ayıp olmaması için buna da daha sonra bakacağım diyerek onu da içeriye götürdüm.
Ayşegül ve Esma'nın gelmesiyle ortamın havası değişmişti ve gecenin devamı bol kahkahalı samimi bir şekilde ilerlemişti.
Açık konuşmak gerekirse düşündüğümün aksine hiç kötü bir gece geçirmemiştim...
Murat amcanın her şey için teşekkür ederek masadan kalkmasının üzerine herkes ayaklanmıştı.
Herkes birbirini öpüp teşekkür ettikten sonra bahçe kapısına kadar onlara eşlik ettik. Tam çıkmak üzereyken Murat amcanın babama eğilip 'Bakıcı işini hallettim. İlaçlar da hallolacak.' demesi Cihan'la beni evlendireceklerini duymamdan daha yıkıcıydı.
Babam beni Murat amcanın annemin bakımını üstlenmesi için mi evlendiriyordu?
Dünyalar kadar büyük bir hayatın içinde küçücüktüm.
Hiçbir değerim yoktu.
Duymadığımı sanıyorlardı ve bunu böyle sürdürecektim çünkü hesap sorsam da sonuç buydu. Ayrıca kendime bu evdeki son zamanlarımı güzel geçireceğime dair söz vermiştim. Tartışma istemiyordum ama kendi içimde yaşattığım Oğuz, çocukluğum ve ben babama sırtımızı dönmüştük.
TEŞEKKÜR EDERİM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİREL
Teen FictionÇok uzun zamandır aklımda olan ancak gerçeğe dökülmek için geç kalınmış bir kitap bu... İlkokulda sürekli kendi başına bir şeyler yazıp kapağını bile kendi ciltleyen küçük çocuğun ilk gerçek kitabı. 2020 Karantina sürecinde kağıda dökülmeye başlanmı...