KEYİFLİ OKUMALAR... :)
Uyandığımda saat 10.00 dı.
Yatağımın tam karşısında olan camdan yüzüme vuran güneş, hiç rahatsız etmiyor, içimi ısıtıyordu.
Kalkıp hava alabilmek için camı açtım. Derin bir nefes alıp, dışarıyı izledim.
Nenem masayı bahçeye açmıştı. Akşam için telaş şimdiden başlamış gibi gözüküyordu. Bense beni bekleyen upuzun güne rağmen pijamalarımı bile çıkartmak istemiyordum.
Hayatımın yaşamak istediğim hayattan ne kadar uzaklaştığının farkındayken, buna sadece seyirci olabiliyordum.
Gerçekten hayat bu muydu?
Hayatın gerçekleri suratına bir tokat gibi çarpana dek, ilerisi için hayaller kurmak ve sonra bu hayallerin tek tek mahvoluşunu izlemek miydi?
Dünyanın adil bir yer olduğuna inancım hiç kalmamıştı.
Ben evlenmek zorundayken, özgür olan yaşıtlarımın yanı sıra kış günü sıcacık evimde otururken dışarıda soğuktan donmak üzere olan evsiz yaşıtlarımda vardı.
Bunlar benim bu dünyanın adaletsizliğinden emin olmam için birkaç yeterli sebepti.
Gidip bir duşa girecek, kafamın içindekilerin su yoluyla benden biraz olsun uzaklaşmasını sağlayıp rahatlayacaktım.
Duştan sonra uyandığım halime göre çok daha iyi hisseder bir haldeydim. Sanırım durumu kabullenme sürecime geçiş yapıyordum.
Kimseyle karşılaşmadan duşa girip odama dönmeyi başarabilmiştim.
Havlumla saçlarımı kuruttuğum sırada dolabımın karşısında durup kıyafetlerime göz gezdirerek ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum.
Tam o sırada odaya giren nenemin gözlerinde korku vardı. Nasıl olduğumu merak ediyordu. Beni odaya girdiğinde nasıl bir ruh halinde bulacağını bilememek onu germişti.
Beklediği bütün tepkilerin aksine çok umutlu bir ses tonuyla;
-Günaydın neneciğim.
Dedim.
Nenemin böyle bir tepkiyi beklemiyor olduğu her halinden belliydi. Mutsuz olup somurtsam da bir şey değişmeyecekti. Bu evdeki son günlerimde kendimi mutsuz biri olarak hatırlatmak istemiyordum. Bir daha dönmeyi düşünmediğim bu evde kötü bir son bırakmak istemiyordum.
Bu yüzden '-mış' gibi yaparak devam etmeye çalışıyordum. Mış gibi... İyiymiş gibi, her şey yolundaymış gibi, mutluymuş gibi, umut varmış gibi...
-Günaydın kızım, nasılsın?
Nasıl mıydım, Zeynep sultan... Bu sorulacak soru muydu hiç?
Hayatı kendi ellerinin arasından kayıp giderken tek başına çırpınıp durarak hayatını yakalamaya çalışan ama çabalarının hiçbir işe yaramadığını fark ettikten sonra artık vazgeçmiş 18 yaşındaki bir genç kız nasıl olabilirse ondan hallice değildim.
Tabii ki neneme bunları söylemeyecektim. Sorusuna cevap vermedim.
-Hadi neneciğim ne giyeceğimi seçmeme yardımcı ol, hiçbir şey bulamadım.
Baş havlumu yatağımın üstüne atarken kendi kendime mırıldandım 'Malum büyük gün...'
Nenem dolaplarımı karıştırıp en güzellerini seçmeye çalışıyordu. Beyaz kotumu ve pembe bluzumu elime tutuşturdu. 'Giy bir bakayım şunlara.' Diyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİREL
Teen FictionÇok uzun zamandır aklımda olan ancak gerçeğe dökülmek için geç kalınmış bir kitap bu... İlkokulda sürekli kendi başına bir şeyler yazıp kapağını bile kendi ciltleyen küçük çocuğun ilk gerçek kitabı. 2020 Karantina sürecinde kağıda dökülmeye başlanmı...