Mazı, Bodrum'a kırk beş kilometre uzaklıkta,sekiz muhteşem koya sahip bir tatil köyü olarak geçmekteydi. Mazıya vardıklarında Nejat dedi Gülümser burası cennet gibi. Sanki Bodrum merkezdeki kalabalık tatilcilerin henüz çözemediği gizemli bir yerdi. Kaptanın söylediği gibi sessizdi, sakindi,huzurluydu.
Sokaklarında yürürken burunlarına çalınan limon ağaçlarının kokusu, denizin kulaklarına iliştirdiği o narin dalga sesleri, gözlerinin alabildiğine gördüğü tüm sokağı kaplayan o rengarenk çiçekler, yüzlerine çarpan o ılık rüzgar ve sonraları tanıyacakları Necati amcadan aldıkları pamuk şekerin eşsiz tadı beş duyularını da harekete geçirmişti adeta. İkisi de büyülenmiş gibi beğenmişlerdi Mazıyı. Merkeze dönmek yerine tatillerine burada kalarak devam etme kararı aldılar. O gece Necati amcanın bakkalının hemen yanındaki pansiyonunu kiraladılar. Necati amca tüm misafirperverliği ile karşılamıştı onları. Neredeyse bütün sokakları yürümüşlerdi,küçük bir yerdi zaten Mazı.
Yaklaşık on beş gün burada kaldılar. Limon ağaçlarının kokusunun sardığı,beyaz evlerin rengarenk çiçeklerle süslendiği sokaklarda hiç sıkılmadan yürüdüler, sessiz sakin plajındaki o berrak ve muhteşem denizinde yüzdüler, plajda uzanıp gün doğumuna kadar süren uzun sohbetlerinin konusu yıldızlar oldu bazı geceler de,banklarda Necati amcadan aldıkları eşsiz lezzetteki pamuk şekerlerini yediler, Ayşe teyzenin plajda sattığı o enfes dondurmaların da hakkını verdiler. Hiç tanımadıkları insanlarla selamlaşarak uzun uzun sohbetler ettiler. İki liseli aşık gibiydiler Mazıda. Mutlulukları, kulaklarına varan ağızlarından anlaşılıyordu. Günler nasıl geçti anlamadılar. Evlendiklerinde balayına gitmeye vakitleri olmamıştı sanki geç kalınmış bir balayı gibi, rüya olsa uyanmak istemeyecekleri günler geçirdiler birlikte.
Artık planladıkları sürenin sonuna gelmeye başlamış, İstanbul'a dönüş vakitleri yaklaşmıştı. Nejat dönüş vakitleri yaklaştıkça Gülümser'in yüzüne çöken hüznü görebiliyordu; her hallerinden belliydi, dönmek istemiyorlardı o taş ve insan yığınına. O gece plajda yalınayak bir huzurla karısının gözlerinin içine aşkla baktı Nejat, uzun düz saçlarında parmaklarını gezdirirken bir çift göze bakarken ne kadar dalabilirse insan; o kadar daldı o gözlere sonra döküldü ağzından 'istersen buraya yerleşebiliriz'Sanki duymak istediği tek şey buymuş gibi gözleri parladı Gülümser'in
'gerçekten mi' diyebildi sadece.'Buraya geldiğimizden beri o kadar huzurlusun ki daha önce hiç görmediğim kadar güzel gülebildiğini fark ettim, hiç bilmediğim kadar umutla bakıyordu gözlerin. Sırf sen böyle gül, böyle bak diye bile yaşarım ben burda ama aynı zamanda ben de çok beğendim insanı huzura davet ediyor adeta, sen istersen burada yaşamamak için hiçbir sebebim yok'dedi Nejat.
Bütün eşleri,dostları İstanbuldaydı ama artık iletişim,ulaşım o kadar kolaydı ki özlemin bile önüne geçebilirdi eşiyle burada huzurlu bir yaşam diye düşünürken
'Sen istersen ben çok isterim' cümlesi döküldü Gülümser'in ağzından.Ertesi sabah uyandığında rüya mıydı acaba diye düşünmeden edemiyordu. Ciddi bir karardı elbette çok ani olmuştu biliyordu ama içinden umarım rüya değildir diye geçirmeden de edemiyordu. Nejat'ın
'Bugün kendimize bir ev bakmak için yürüyelim Mazı sokaklarını ne dersin hayatım ?'cümlesiyle rüya olmadığını fark etmiş içine su serpilmişti. Kahvaltıdan sonra el ele tutuşup bilmem kaçıncı kez yürüdüler Mazı sokaklarını ama bu kez evlere alıcı gözüyle bakarak tabi. Sanki hayal ettikleri hayata yürüyor gibi mutlu ve huzurluydu ikisinin de adımları. Şirin,müstakil, bembeyaz, muhteşem bahçeli evlerin olduğu sokaklarda dura dura, sora sora yürüyorlardı. İşte Gülümser'in görür görmez gözlerinin içini parlatan o kiralık evin önünde durmuşlardı. Bahçede ton ton,şirin bir amca gazetesini okuyordu. Gülümser ve Nejat'ı görünce yakın gözlüğünü çıkarıp uzak gözlüğünü takarak netleştirdi onları. Samimi ve sıcak bir karşılamayla evi gezdirdi, evini aslında çok sevdiğini, yalnız yaşadığı için evin artık ona büyük geldiğini, bahçesiyle ilgilenmekte güçlük çektiğini daha küçük olan diğer evine yerleştiğini ve bu yüzden kiraladığını anlattı. Nejat da ani bir kararla buraya yerleşmeye karar verdiklerinden bahsederken Gülümser evin her ayrıntısına hayranlıkla bakıyordu. Evi tutmaya karar verdiler. Evin kocaman mavi bir demir kapısı vardı, mavi kapının etrafını lila rengi lavantalar süslüyordu. Bahçedeki limon ağaçlarının kokusu duyulmaya değerdi. Verandanın açıldığı bahçe zaten büyülenmek için yeterliydi. Ev bahçeye açılan bir veranda, dört oda ve geniş bir salondan oluşuyor mavi kapının açıldığı sokak plaja varıyordu. İkisinin de içine çok sinmiş gönül rahatlığıyla evi tutmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dinle Çocuk
NonfiksiBir çocuğun tüm duyguları,beni dinlemeyip büyürken yaşayarak öğrenişinin hikayesi..