Dinle Çocuk 11' 🎬

7 1 0
                                    

İnsanın en çok inanmaya ihtiyacı vardır. En çok da yarınlara inanmak ister insan. Dün bitmiştir çünkü, bugün bitmek üzeredir ama yarın. Yarınlar hep umut vadeder.

Günler artık odasının duvarında asılı olan fotoğraflardaki Sarıbaş'ı selamlayarak başlıyordu. Zaman sevdiklerini ondan çalmış olsa da kaldığı yerden devam etmek zorunda olduğunu ilk o zaman öğrenmişti. Ali ile her gün Sarıbaş'ı anıyorlar ve onu asla unutmayacakları sözünü veriyorlardı birbirlerine.

O sabah uyandığında mutfaktan leziz krep kokuları geliyordu. Krebi çok severdi ama sanki annesi tam bir krep ustasıydı. Kahvaltılarını ailecek neşeyle yapmışlar okula gitmek için mavi kapıyı aralayıp Aliş diye bağırarak yola çıkmıştı bile Çiçek. Hoplaya zıplaya yola koyuşmuşlardı Nejat, Ali ve Çiçek. 

Akşam eve döndüklerinde tüm güler yüzlülüğü ile karşıladı Gülümser onları. Akşam yemeği için masa hazırdı. Çiçek okul maceralarıyla masaya şenlik katıyor şen kahkahalar atılıyordu. Fakat Nejat'ta bir tuhaflık vardı. Tabağındaki yemeğe dalmıştı adeta. Elindeki çatalla pirinç tanelerini eziyor konuşulan hiçbir şeyi duymadığı çok belliydi.
Çiçeğin
'Baba sen beni dinliyor musun ?'
sorusuyla kendine geldi.

'Evet kızım tabiki dinliyorum' dedi

Çiçek kaldığı yerden devam ediyordu Fakat Gülümser farkındaydı bir sorun olduğunun. Uyumak için yatağa geçtiklerinde iyi misin sen hayatım bir sorun mu var diye sordu.
İyiyim diyordu Nejat iyi olmadığı her halinden anlaşılırken üstelik.
Eşini tanıdığı için yineliyordu Gülümser anlat bana lütfen diye ikna olmamıştı.
Karısının endişeli halini gören Nejat başım ağrıyor sadece hiçbir sorun yok canım merak etme yorgun hissediyorum dinlenirsem iyi gelecek diyerek iyi geceler dileyip uyumuştu.

Her şeylerini paylaşırlardı birbirleriyle o yüzden ortada gerçekten kötü bir şey olsa kocasının kendisiyle paylaşacağını bilmenin verdiği güvenle  kendi kendini ikna etmişti Gülümser. İkna olmaması gerektiğini çok sonraları öğrenecekti belki de hiç öğrenemeyecek.

Erkenden dalmıştı Nejat. Kocasının sakallarını severek yüzünü karış karış incelerken uyuyakalmıştı Gülümser de.
Sabah gözlerini açtığında Nejat'ın onu izlediğini fark etti.

'Günaydın canım, daha iyi misin?' dedi Gülümser.

İyiyim ben merak etme diyerek alnından öptü Gülümser'i ve kalktı yataktan.
Çiçek çoktan uyanmış çantasını hazırlıyordu.

Günler bir süre böyle geçti gitti.

Nejat, günden güne neşesini daha çok yitiriyor kederli dalışları günden güne daha çok artıyordu. Kendini kanıtlamak ister gibi özellikle iyiymiş gibi davranmaya çalıştığı zamanlar Gülümser'i daha çok endişelendiriyordu. Sorduğu soruların yanıtsız kalmasıyla üzüntüsü de artıyordu.

Herkes farkındaydı Nejat'ın son zamanlardaki dalgınlığı, sessizliğinin. Bir şeyin farkında olmayan tek kişi belki de Çiçekti.
Gülümser günlerden bir gün dayanamayıp

'Neler oluyor Nejat artık anlat bana lütfen'

dediğinde belki de ilk kez bağırmıştı Nejat ona.

'Bir şeyim yok diyorum sana yalnızca yorgun hissediyorum üstüme gelerek daha çok düşürüyorsun beni yapma' diyordu.
Öfkesiyle evden çıkıp gitmişti.

Gülümser neler olduğunu anlamıyordu. Nejat'ın bu şekilde davranabilmesi derinden sarsmıştı onu. Bir kere bile ses tonunu yükseltmeyen kocası, ilk kez ona bağırıp kapıyı çarpıp çıkmıştı üstelik yalnızca onu merak ettiği için.

Gülümser verandada ağlamaklı kocasının dönmesini beklerken kapıdan girmişti Nejat. Usulca karısının yanına oturdu. Gülümser bir şey söylese ağlayacaktı o yüzden susuyordu. Sessizliği Nejat bozdu.

'Özür dilerim.'dedi

Sarıldı Gülümser'e sıkı sıkı.
'Seni seviyorum' diye ekledi. Gözlerinden yaşlar süzülürken
'Ben de seni seviyorum' dedi Gülümser.
Anlamıştı üstüne gitmemeliydi kocasının artık.
Günler bir süre daha birbirini böyle takip ederken.
Bir akşam yemeğinde,

'Bir kongrede sunumum var bu yüzden 1 haftalığına İstanbul'a gitmem gerekiyor'dedi Nejat.

'Peki' dedi Gülümser
son zamanlarda en çok kullandığı kelimeydi bu fakat Çiçek o kadar kolay peki diyeceğe benzemiyordu.

'Yani 7 gün boyunca iş çıkışı hiç eve gelmeyecek misin' dedi Çiçek.

'Sadece 7 gün kızım çalışırken orda kalmam gerekiyor sonrasında geleceğim' diyerek ikna etmeye çalışıyordu Çiçeği.

'Yani sen de Ali'nin babası gibi uzakta mı çalışacaksın' derken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı Çiçeğin.
Gülümser bir şey söylemiyor, neler olduğunu anlamaya çalışmaktan yorgun düşmüş olsa gerek öylece peki diyordu.
Nejat kızını kucağına alıp sarılıp öptü konuştu uzun uzun 7 gün için bir şekilde ikna etmişti.

Yola çıkmadan önceki akşam Rızayla görüştü
'Bak Rıza diye başladı halletmem gereken önemli bir işim var 1 haftalığına İstanbul'a gitmem gerekiyor. Gülümser'e okullar arası bir kongre düzenlendiğini kongreye benim katılmamı rica ettiklerini söyledim. Şimdilik anlatabileceğim bir şey değil, lütfen sorgulama bana güven ve beni anla bilmeni istedim' dedi

Arkadaşına fazlasıyla güvendiği için ve son zamanlardaki haline sorgulamadan sadece destek olma fikri daha çok aklına yattığından tamam demişti o akşam Rıza da Nejat'a.

Evden bavulunu aldı. Önce Gülümser'i öptü sıkı sıkı sarıldı sonra kızını. Çiçek her ne kadar ağlamayacağına söz verse de kaçak vermişti gözlerinden yaşları. İlk kez ayrı kalacaktı babasından o kadarına da hakkı vardı. Gülümser kızını sakinleştirmeye çalışırken utanmasa o da ağlayacaktı. Ve sonunda Nejat mavi kapıyı aralayıp çıkmıştı.

Kendimizce rakamlandırdığımız gün kadarlık vedalarımız, hayatın bize sunduğu rakamlardan ibaret olan sayılı günlerimizi ne de çok güldürüyordur öyle değil mi çocuk?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 17, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dinle ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin