20.BÖLÜM

301 13 2
                                    

Ambulansın sireni başımı döndürüyordu. Her yer dönüyordu. Her yer bulanıktı. Hayatımda kullandığım hiç birşey kafama böyle yapmamıştı. Ambulanstaki ATT'nin sesi, korku, çığlık...

"Beyefendi geliyor musunuz? Acele edin hasta çok kan kaybediyor." Arkamdan çıkan Suzan koluma çarpıp ambulansa bindi. Ben hala olduğum yerde silah elimde bekliyordum...

Bir insan bu kadar mı işleri eline yüzüne bulaştırır. İnsan sevdiğine karşı bu kadar mı sorumsuz olur bu denlimi gözü görmezdi. Dönüp dolaşıp onu beklediğim yer en sonunda hastane kapıları oluyordu. Ya o beni ya ben onu. Ama ben şuan onu beklemiyordum. Onları bekliyordum.

Kurşun kalbini bir santimle teğet geçmişti. Yere diz çöküp bağıra bağıra ağlamaya başladım. Gözüm tekrar dönüyordu. Yine o gün ki gibi gülmek istiyordum.

Yazar'ın ağzından...

Deliler gibi gülüp yerleri yumruklayan Egehan tamamıyla kendinden geçmişti. Ellerinden çıkan kanlar duvarlara bulaşmış. Kendi gibi koridor duvarlarınıda pisletmişti. Yerler kan ve göz yaşına bulanırken gelen görevliler ona sakinleştirici yapıp onu yerden kaldırmışlardı.

Egehan'ın kanlarını yerden silen temizlik görevlisi...
Ece'nin durmayan kanaması için uğraşan doktor...
Kendinden geçmiş, kötüde olsa kızını bekleyen bir anne..
Sergilediği harketleri yüzünden olması gereken yerde olan, akıl hastanesinin ufak bir odasında hunharca gülen Egehan...

2 hafta sonra

Herşey karışmıştı. Hayatlar, duygular, insanlar değişmişti. Bebeğini kaybettiğinden haberi olmayan Ece hala şokun etkisinden çıkıp uyanmayı bekliyordu. Annesi Suzan işte değişen insan derken kastettiğim, aç susuz kızının uyanmasını bekliyordu. Kızının hamile olması, kendisini kurtarmak için önüne atlaması onu bambaşka bir insan yapmıştı.

Egehan hala arada sırada kahkahalarıyla hastaneyi inletiyordu. Geri kalan zamanlarda duvarla kavga ediyordu. Tabi sağlık görevlileri ona çeşitli ilaçlar verene kadar. Dünya cidden herkes için tersine dönmüş durumdaydı.

Doktorun gelmesiyle ayaklanan Suzan hemen doktorun önünü kesti,

"Durumu ne iyi mi? Ne olacak? Ne zaman uyanacak? Kaç gün oldu? Bekleyin bekleyin. Daha ne kadar ha?" Bir yanda ağlayıp bir yandan da soru yağmuruna tutuyordu genç doktoru.

" Hanım efendi şuan hasta iyi. Zor günler geride kaldı. Size bekleyin diyorum çünkü bizde bekliyoruz. Uyanmasını bekliyoruz. Artık bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Ece hanım kendini hazır hissedince tekrar sizinle olucak" doktor giderken arkasından bakmakla yetindi. Daha ne diyebilirdi ki? Suzan'ın çalışanlarından biri ona su ve yiyecek getirip görüyor fakat Suzan sudan başka birşey kabul etmiyordu. Suzan kapı önünde beklerken aklından geçenler hiç de hayra alamet değildi. Öyle şeyler vardı ki aklında şeytana resmen ' sen dur ben varım' diyordu...

1 hafta daha geçmişti. Egehan hasret kaldığı kokuyu burnunda hissettikçe içi gidiyordu. Ama kokuyu kardeşinin kokusu sanıyordu. O Ece'yi hatırlamıyordu. Arada sırada görüyordu karşısında bir kız. Onunla sohbet ediyor onunla uyuyordu. Kalktığında ise kız yok oluyordu. Yerinden kalkıp aynanın karşısında durdu.

" Ben Egehan, kardeşim Devrim, peki o kız kim? Esmer, güzel. Sen biliyorsun ama bana söylemiyorsun. Hadi söyle bana kim o kız? Gelip gelip beni uyutuyor, sonra ise kaçıp gidiyor. "  Arkasından gelen sesle kafasını çevirdi genç.

" O bilmiyor ki kim olduğumu. Sen biliyorsun hatırla. Beni hatırla."

" Hatırlamıyorum işte hadi gel uyuyalım. Benim çok uykum var ama uyuyamıyorum. Senle uyuyabiliyorum" bu doğruydu. O kız olmadan Egehan uyuyamıyordu. Sürekli kafasında biri ona 'katil' diye bağırıyordu.

" Bak şimdi seninle uyurum ama beni hatırlamana yardım edeceğim. Sende sözümden çıkmayacaksın."

" Tamam ne dersen yaparım." Ne derse zaten onu kabul edecekti. Başka çaresi yoktu.

" Ben sana bazen kelimler söyleyeceğim. Sende bana hatırladıklarını söyleyeceksin. İlk kelime Küçük sıçan  hadi söyle bana ne var aklında" başına sanki taş düşmüş gibi yere yığıldı. Resmen ağrıdan çatlıyorduBirileri fısıldıyordu, 'sadist' ağrısı arttı. Elleri ile başını sıkıştırdı. Bu ağrıya dayanamıyordu. Fısıldamalar devam ettikçe kötüleşiyordu. 'E' 'ECE' Toparlanıp kalktı. Kıza döndü.

" Ece. Adın bu mu?"

" Bak kazandın işte. Gel yatalım." Kızın uzattığı elini tutarak yatağa yattı. O kızı hislerinde taşıyordu. Onu gerçekten gördüğünü sanıyordu. Ve gün geçtikçede onu seviyordu.

Günler geçtikçe hatta aylar, Egehan'ın kahkahaları minik gülücüklere dönüyordu. O hayal sandığı kıza Ece'ye aşık oluyordu. Gerçek Ece'yi hatırlamıyordu.

Ece uyanmıştı. Ama onunda Egehan'dan haberi yoktu. Yaşadığı travmalar onunda kalbindeki yeşil gözlü adamı silmişti. Kader onların ayrılmasını istiyordu. Annesinin onu bırakıp gittiği güne kadar hatırlıyordu...

Bu hikaye tekar mı başlıyordu? Herşeyden haberi olan Suzan nedeni bilinmez ağzını mühürlemiş, oda herşey aklından silinmiş gibi davranıyordu. Bu aşkın küllerinden doğması Suzan'ın elindeydi. Ya içindeki karanlığı besleyecek, yada hapsettiği rengarenk kelebeklerini azad edecek kalbine renkler salacaktı.

O EHVENİ-ŞER OLACAKTI. O KÖTÜLÜKLERİNİN ARASINDAN İYİLİĞİNİ ÇIKARACAKTI...




merhaba. Kısa bi bölümle geldim. Kendi ağzımdan yazıp sonrada karaktere geçmek istemedim. Hemen şurda altta bir yıldızcık var. Ona bir kez dokunup destek olabilirsiniz. Şimdiden teşekkür ediyorum EgEce ailesi görüşmek üzere. Bir yorum ve vote bırakanlar sizzz varyaa siizz 👸,🤴 
     

~KALBE SİRAYET~  | Texting | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin