Karantina günlerinde can sıkıntısından ne yapacağını şaşıran ben önce başımdan geçen maceraları twitter a atayım isteyen okusun istedim.
Daha sonra bunları neden Wattpadseverlerle de paylaşmıyorum ki diye kendi kendime sordum.
Veee sonuç.. Karşınızdayım şekerlerim..
Size sevgilimi oyuna getirip aşıklar şehri Paris'e bir başıma nasıl gittiğimden ve - Paris'te yaşanan Paris'te kalır sözüne rağmen - yaşadığım macera dolu anlardan bahsedeyim.
Bundan hemen hemen 4 sene önce Nisan ayı başlarında, üniversiteye yıllarımda, sevgilim beni Paris'e götürsün diye yapmadığım şey, yerine getirmediğim istek kalmamıştı diyebilirim ama bir türlü biletleri aldıramamıştım. Çünkü beyefendi Amsterdam istiyordu. Şu meşhur, kafa yapan magic mushroom mantarlardan deneyecekmiş.
Bu duruma kızdığım bir günde kötü bir plan hazırladım ve planımı hayata geçirmeye karar verdim.
Lise yıllarından arkadaşım olan Simge'ye durumu anlatıp yardımcı olmasını rica ettim.
Benim Odun'un sosyal medya aracılığıyla Simge'ye ulaşabilmesini ayarladık önce. Sonrasında Simge'nin benimkini tavlaması için gerekli mühimmatı bizzat sağladım. Birkaç gün geçmeden benim Odun Simge'yle işi pişirmişti sanalda.
Yaklaşık iki ay boyunca Simge aracılığıyla benim Odun'u kıvama getirirken, benim Odun'la aramızdaki ilişki en ufak bir soğukluk olmadan devam ediyordu. İki ayın sonunda yalandan bir buluşma ayarladık Simge'yle Odun için.
Buluşma gününden önceki gece bende kalan adam sabah hiçbir şey olmamış gibi kalkıp, kahvaltıya bile kalmadan, yanağıma bıraktığı bir öpücükle ayrıldı evden.
O çıkar çıkmaz Simge'yi aradım ve planı son kez gözden geçirdik.
Öğlen kahve içmek için buluşup sarmaş dolaş kıvama geldiklerinde Simge lavaboya diye kalkıp bana haber edecek ve bir üst katta içi içini yiyen ben iki dakikaya mekanı basıp suç üstü yapacaktım.
Ki plan kurguladığımız gibi tıkır tıkır işledi. Beni masalarının dibinde gören Odun'un "Yaz kızım! İki kamyon çakıl!" yüz ifadesine mi gülsem, düştüğü tezgahdan ötürü haline mi acısam karar veremez durumda, önündeki soğumaya başlamış kahveyi üzerine döküp tek kelime etmeden mekandan ayrıldım.
Olayın üzerinden bir saat geçmeden başlayan özür faslı bir haftadan fazla sürdü. Sonrasında Ağustosta 8 gece 9 gün Paris biletine ikna oldum.
Ama iki değil tek kişilik bilete.. Çünkü Paris'e yalnız gidecektim ve o sürede ilişkimizin durumunu düşünmek için birbirimize hem zaman hem mesafe tanımış olacaktık.
Paris yolculuğu gününe kadar bir iki geceyi beraber geçirsek de tavrımı yumuşatmayıp aradaki soğukluğu korudum.
Paris'e yalnız gelip Odun'un gelmesini istememenin verdiği vicdan yarası ve hafif buruklukla, çok sıcak olmayan güzel bir ağustos öğleninde indim Aşıklar Şehri'ne. Taksiyle otele geçtiğimde benim Odun'un paraya kıydığını anladım.
Gelmeden önce otel 3 yıldızlı diye biraz burun kıvırmıştım ama La Seine Nehri'ne üç sokak uzaklıktaki 16. yüzyıldan kalma Hotel De L'universite, gerek bünyesindeki gece klübü gerekse hemen her gün uğramadan edemediğim Les Deux Magots da dahil olmak üzere birçok yere olan yakınlığıyla fikrimi değiştirmişti.
Odun'a üzüldüğümden günümü gün edip Paris'in altını üstüne getirme fikrimi o an değiştirmiştim. Ciddi ciddi ilişkimizin durumunu gözden geçirecektim. Ve aslında hiç kaybetmemiş olduğu şansı Odun'a tekrar verecektim..
.. ki, Paris'te uyandığım ilk sabahtan birkaç kare paylaşayım diye instagrama girip de Simge'nin Amsterdam'dan paylaştığı selfie yi görünce fikrim değişti.
Siz bu olayı bir atasözü, deyim ya da başka bir şekilde yorumlayın. Ben de bu darbeden sonraki Paris maceramı başka zaman anlatayım.
Herkese sabrı için teşekkürler...
Yorum ve vote'larınızı heyecanla bekliyorum şekerlerim. Umarım ilk maceramı okurken keyif almışsınızdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SiLHoueTTe'NiN MaCeRaLaRı
ChickLitSilhouette; kimi zaman çılgın, keşfetmeye açık ve sınırları olmayan bir genç kız ya da kalıplara sığmaz, asi ve gözükara bir kadın...