Selam şekerlerim yine geldim. Maceralarımı okuyanlar yorumlarını esirgemezse memnun olurum. Siz yorum yazadurun ben aklıma gelen yeni bir maceramı sizinle paylaşayım.
Her doğum günü özeldir ve güzel anılar barındırır elbette ama 18. yaş gününün herkes için ayrı bir önemi olduğunu düşünüyorum.
Reşit olmak, alkol, sigara satın alabilmek ya da ehliyet alabilmek dışında başka güzellikler. Neyse.. (:
18. yaş günümü Eskişehir'de karşıladım. Anadolu Üniversitesi'nde ilk yılımdı ve hazırlık okuyordum.
Hazırlık okuyanlar, hazırlık sınıfının önemini bilirler. Her bölümden arkadaşlar edinirsiniz ve çevreniz aklınıza gelmeyecek türde arkadaşlarla genişler.
Güzel ve oldukça hareketli geçen güz sömestrinden sonra kur sınavlarıyla beraber yeni sınıfların da belirlenmesiyle abartısız beşyüze yakın yeni insan tanımıştım.
Bunun güzel tarafı o beşyüz insanın da sizi tanıyor olması. ;)
O çevreden seçmece on, on iki kişilik bir yandan kalabalık sayılacak, öte yandan ise hiç yalnızlık hissetmeyip, boşta kalmayacağımız güzel bir grubumuz vardı.
Kendi içimizde "kimin eli kimin cebinde" bir ortamın temellerinin atıldığı zamanlardı denilebilir.
Bu grupla Eskişehir'in konumunu sayesinde defalarca Ankara, Bursa, İstanbul, Balıkesir hatta İzmir'e falan çılgınlık dozu yüksek geziler yapıyorduk.
Neyse ben konuya döneyim. O gezileri de bir başka flood da anlatırım artık.
Hazırlık sınıfındaki en iyi arkadaşım Melike bir şekilde doğum günümün 18 Mayıs olduğunu öğrenmiş ve gruptaki diğer arkadaşlara söylemiş.
Bir hafta önceden hazırlık yapmaya da başlamışlar ama Adalar Migros'un oradaki nargile cafelerden birinde, ismi değişmediyse Marpuç'ta, beni nargile dumanı (çikolatalı ve elmalı nargilenin kokusuna bayılırım bu arada) ve müzik ile uyuşturup dikkatimi dağıtmayı başarmışlar.
Üniversite okurken en faydalı durumlardan birisi okuduğun şehirden bir arkadaşının olmasıdır bence. Daha da faydalısı bu arkadaşın zengin olmasıdır. Net!
Bizim grubun zengin Eskişehirlisi Gözde'ydi. Sultandere diye bir yer vardır Eskişehir'de. Yerleşim için uzaktır belki ama bir kısım insan yazlık olarak kullanır orayı. Bir iki kere gitmiştik haftasonlarında. Kısa kaçamaklar için güzel bir yer diyebilirim.
Gözde'lerin de Sultandere'de 3 katlı, havuzlu falan bir villası vardı. Doğum günüm için Gözde ve ekipten bir iki arkadaş orayı hazırlamaya uğraşıyormuş günlerdir.
Havuzu temizletip doldurmuşlar, eve alkol stoklamışlar, müzik sistemi kurmuşlar falan filan..
Doğum günü sabahı gelip çattığında Ben senelerce 18. yaş günü için ne fantaziler kurmuşken, gruptan kimse doğum günümle alakalı renk vermemiş bir şekilde başlamıştı gün.
Üç gün, üç gece sürecek sınırsız alkol ve seks partisi yalan olmuştu anlayacağınız.
Sabah derslerine girip çıktık. Öğlen yemeği için Yunus Emre Kampüsü içindeki Migros önündeki çimlerde toplanmaya başladığımızda Gözde öğlen derslerini ekip mangal yapmaya yazlıklarına gitmeyi önerdi.
Planları gereği çoğunluk öneriye sıcak bakmasa da Gözde her türlü hazırlığın çoktan yapıldığı ve önerisinin reddinin kabul görmeyeceği konusunda ısrarcı olunca arabalara atlayıp yola koyulduk.
Gözde'lerin yazlığa geldiğimizde bizi annesi Suzan Teyze karşıladı. (aslında zaten 30larının sonunda olması ve yaşını da göstermemesi nedeniyle Suzan Abla demek yanlış olmaz)
Eve girince Gözde'den lavaboya gitmem gerektiğini söyleyip izin isteyerek üst kata çıktım. Diğerleri salona geçtiler hep beraber.
Alt kata yeniden inip salonun kapısını açınca gürültü kıyamet koptu. Happy birthdaaay too youuu...
Resmen şok olmuştum. Gerçekten beklemediğim bir süprizdi. Herkes burda mı, biz bize miyiz diye sorabildim sadece o heyecanla. Aylin'in kuzeni varmış bir de. Aylin'i ziyarete gelmiş.
"O mutfakta. Pastaya mum dikiyor." dediler. "Sen pastadan önce geldin. Bu sayılmaz. Şimdi git başka bir odada bekle. Biz çağırınca gel" dediler ve dışarı çıkarttılar.
Kapısı kapalı mutfağın yanından geçip bir başka odanın kapısını açıp içeri girdim ki ne göreyim!
Suzan Abla sırt üstü yatmış, Aylin'in kuzen olduğunu tahmin ettiğim diğeri Suzan Ablanın bacaklarını elleriyle iki yana açmış "mum dikiyor.."
Kan ter içinde 18. mum da dikilince Suzan Abla beni fark etti ve hemen kalkıp toparlandı.
Üçümüz de şok tabi.. Herkes odadan çıkıp bir tarafa yöneldi. Suzan Abla yandaki diğer odaya, ben üst kata, Aylin'in kuzen de mutfağa..
10 dakika kadar ne yapacağımı bilemeden bekledikten sonra hiçbir şey olmamış gibi alt kata inip salonun kapısını açtım.
Suzan Abla Gözde'ye sarılmış, Aylin'in kuzen masanın yanında pastayı işaret ediyor ve kalan herkes de hep bir ağızdan başladı. "Happy birthdaaay tooo youuuu!"
Mumları üflerken ne mi diledim?
Tabii ki pastaya mum dikiciyi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SiLHoueTTe'NiN MaCeRaLaRı
ChickLitSilhouette; kimi zaman çılgın, keşfetmeye açık ve sınırları olmayan bir genç kız ya da kalıplara sığmaz, asi ve gözükara bir kadın...