Sam Smith -
Lady me downYibo ölmüştü. Hayatında daha önce hiç bu kadar yorulmamıştı. İki aydır durmaksızın çalışıyordu. Seungjoo'nun teklifini kabul ettikten sonra kendine bir apartman dairesi tutmuştu. Şey apartman dairesi demek yaşadığı bok çukuru için biraz fazlaydı. Hayatı çok değişmişti, çok yabancıydı.
Zengin bir ailenin en genç çocuğuydu. Bu dünyada güçlü biri olabilmesi için bütün doğru bağlantılara sahipti. Ve şimdi... O bir hiçkimse.
Kendini tamamen işine adamıştı. O kadar sıkıcı da değildi. Çalışırken birçok farklı çeşit insanla tanışmıştı. Politikacılar, oyuncular, şarkıcılar, ve üst düzey çalışanlar, hem kadın hem erkek müşteriler ile sık sık karşılaşmıştı. Bazıları ona teklifte bile bulunmuşlardı; ya zevk ya da iş için. Şirketleri için onun değerli bir yatırım olacağını düşündüler. Şimdi, kartvizitlerden bir koleksiyonu vardı. Vücudunu serbestçe satabileceğini düşünmüyordu ama bazen hayret etti. Bu hayat çok zordu.
Diğer öneriye gelince, açıkçası ilgilenmiyordu. Böyle bir şey istemedi. Hiçbir şey için zorunluluk yoktu. Babasının ona öğrettiği gibi hiçbir şey koşulsuz değildi.
Bugün özel bir gündü. Çinden yeni bir müşteri gelecekti. Şirkette çince bilen bir tek o olduğu için bu görev ona verildi.
Bu müşteri biraz farklıydı çünkü şehirde dört ay geçirmeyi planlıyordu. Ve tüm bu zaman için şirketi işe almıştı.Yani şimdi Yibo bütün zaman boyunca bu müşteriye hizmet edecekti. Elbette bu anlaşmanın yüklü miktar bir ödemesi vardı. Ve bu kesinlikle Yibonun okul harcını ödemesi için gereken şeydi. İlk başta Yibo biraz tereddüt etti. Çinli bir müşterinin bu miktarda parayı ödeyebilmesi için ailesiyle aynı çevreden olması çok muhtemeldi. Onları utandırmak istemiyordu... daha fazla.
Böylece bu müşterinin adını biraz araştırdı. Müşteri, işçi sınıfından gelen bir tür dahiydi. Yani Wang ailesiyle tanışıyor olması çok düşük bir ihtimaldi.
Şimdi ise işte buradaydı, hava alanında özel jetin gelmesini bekliyordu. Kendini hazırladı ve aynadaki yansımasına bir göz attı.
Saçları acil olmayan şeylere para harcamak istemediği için her zamankinden daha uzundu. Daha düzgün görünmesi için onları at kuyruğu yapmıştı. Sol kulağına bir küpe ekledi çünkü bu ona tehlikeli bir görünüm veriyordu. Ayakkabıları siyah takım elbisesi gibi tertemizdi. Her zaman temiz ve iyi bakımlı bir insan olmuştu. Ve içinde bulunduğu durum yüzünden kendini bırakmaya başlamak üzereydi.Arkadaki aynaya baktı ve nefessiz kaldı.
Hayatında gördüğü en baştan çıkartıcı adam merdivenlerden inmekteydi. Kahverengi kabanın altında siyah takım elbisesiyle çok yakışıklı görünüyordu. Yibo adamın ondan birkaç yaş büyük olduğunu düşündü -belki 20'lerinin ortasında- Bir havacı gözlüğü takıyordu ve bu ona gizemli bir hava katmıştı.
" Kesinlikle olmaz! Bu meleğimsi adamın etrafında 24/7 olamam" diye düşündü genç çocuk. " Ama zorundasın." diye de hatırlattı kendine.
Büyük olan ondan bir kaç cm uzundu. İnce , orantılı vücudunu mükemmel kontrol ediyor gibi zarafetle yürüyordu. Teni porselen gibiydi. O .... göksel bir varlık gibi görünüyordu.
Sağlam adımlarla arabaya yaklaştı. Yibo çoktan arabadan inip Mr. Xiao için arka kapıyı açmıştı. Evet, ona böyle hitap etmesi gerekiyordu.
Gelecek 4 aydaki patronuna saygı göstermek için hafifçe önünde eğildi. Mr. Xiao da ona eğilerek Yibo'yu şaşırttı. Müşterilerin bunu yapması alışıldık bir şey değildi. Daha büyük olan güneş gözlüklerini çıkardı ve Yibo'nun hayatında gördüğü en etkileyici gözler açığa çıktı.
Ve sonra Yibo'nun bacakları titremeye başladı. "Aman tanrım, bu adam daha mükemmel olamaz! " diye düşündü hain zihni.Mr. Xiao arabaya bindi ve Yibo sürücü ile yolcu arasındaki duvarı çalıştırdı. Ancak Mr. Xiao onu durdurdu.
"Lütfen çalıştırma."
" Peki efendim."
Mr. Xiao 'nun yüzünden hiçbir şey okunamıyordu. Yüzünde tek bir duygu ifadesi bile yoktu.
Yibo Seungjoo'nun apartmanının yakınındaki Mr. Xiao'nun çatı katına giderken zaman zaman onu kontrol etti. Sadece adres bile devasa miktar para kokuyordu. Mr. Xiao gözlüklerini geri taktı ve Yibo neden bilinmez birden gergin hissetti. Kısa sürede vardılar. Arabayı parketti, ona kapıyı açtı ve görevliler bagajlarla ilgilenirken sordu ;
"Efendim yarın saat kaçta gelmem gerekiyor?"
Mr. Xiao dalgın görünüyordu. Cevaplarken Yibo onun tatlı dudaklarında soluk bir gülümseme gördüğüne yemin edebilirdi.
" Sekizde... Mr..."
" Wang Yibo, efendim."
"Mn. Görüşürüz... Yibo"
Yibo'nun dili tutulmuştu. Adamın adını söyleme şekli bir ömür boyu ıslak rüya görmesine yeterdi.
Ve kesinlikle o gece olan şey buydu.
_
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rᥱᥒt | Yιzhᥲᥒ
FanfictionGenç Wang Yibo Xiao Zhan ile ,daha olgun ve daha deneyimli bir adamla, tanıştığında babası tarafından kısa bir süre önce evlatlıktan reddedilmişti. Birlikte beklenmedik bir tutku ve belki aşk - sadece belki - yolculuğuna başladılar. All credits bel...